Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

İsmail Heniyye ve aranan cumhurbaşkanı!

Lübnan'da ‘cehennem çağının’ sona ermesine, Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın, Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'yi kabul etmesinden daha uygun bir şey olamaz. Refik Hariri Uluslararası Havalimanı'ndaki Şeref Salonu’nun açılmasından Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlenen Direniş Ekseni toplantılarına ve oradan cumhurbaşkanlığı toplantısına kadar uzanan bu ziyaret, Lübnan’ın siyasi sahnesinde nadir görülen mantıklı anlardan biri gibi görünüyor. Bu ziyaret, Mişel Avn’ın cumhurbaşkanlığının anlamının derin siyasi imalarını yalanlar, retorikler, sloganlar ve iddialar olmadan ortaya koyuyor. Hizbullah'ın cumhurbaşkanlığı boşluğunda iki buçuk yıl ısrar etmesini, adayını başkanlık sarayına ulaştırmanın ilk adımı olarak açıklıyor. Lübnan, tufandan korunmak için surlarındaki çatlakları onarmaya çalışan bazı ziyaretler dışında neredeyse dünyadan izole bir durumdadır. İran'ın önderlik ettiği “Direniş Ekseni’nin” yapısına eklemlenmesi de bu izolasyona maruz kalmasının sebeplerini pekiştiriyor.
Heniyye, fırlatma rampalarının yerini belirtmeksizin “bir yeni saldırı durumunda Siyonist varlığı 5 dakikadan daha kısa sürede yok edecek” 150 füzeden bahsetti. Heniyye sonrasında İsraillilere seslenerek şu ifadeleri kullandı: “Lübnan’ın direnişi hayallerinizi yıkacak. Kudüs ve Mescid-i Aksa'da yeriniz yok. Arap ve İslam milletimiz Kudüs'e daha layıktır.” Hiçbir Lübnanlı yetkili Lübnanlılara, Lübnan'ın Haniye'nin kışkırtmaları için neden bir platform olduğunu açıklayan tek bir yorumda bulunmadı. Heniyye, Beyrut'ta bu şekilde bulunacak ve Lübnan, ABD Başkanı Joe Biden'in Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin liderlerinin yanı sıra Mısır, Irak ve Ürdün liderleriyle bir araya geleceği Körfez-ABD zirvesinde olmayacak.
Heniyye’nin ziyaretinin ve Lübnan’ın Körfez-ABD zirvesinde yer almamasının geniş bağlamda Lübnan için anlamına gelince, bölgedeki dengelerde meydana gelen ve gerçekleşmesi beklenen değişiklikler ve öne çıkan dosyaların akıbeti açısından önemli bir ana tanıklık ediyoruz. Körfez-ABD zirvesinin, Demokrat Başkan Joe Biden'in seçilmesinden bu yana ağır yara alan ilişkilerin stratejik temellerinin yeniden canlandırılmasına ve etkinleştirilmesine gebe olduğu, Ukrayna-Rusya savaşının tehlikeli küresel ekonomik ve siyasi yansımalarını ele almak amaçlı olduğu bir sır değil. İstikrarlı ve mutedil ulusal devletlere sahip Araplar, zirveyi ve sonuçlarını kendi ulusal güvenlik çıkarlarına yönelik Amerikan yaklaşımını değiştirmek için kullanmak istiyor. Elbette buradaki yaklaşımın odağı, İran’ın nükleer dosyasıyla nasıl başa çıkılacağı ve mevcut savunma yapılarına Amerikan katkısının nasıl geliştirileceğidir. Bu bağlamda Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın açıklamaları, ilk kez başkanlık düzeyinde Ortadoğu'da NATO benzeri bir askeri ittifak kurma eğilimini teyit ediyor.
İstikrarlı, mutedil ve barışçıl ulusal devletlerin Arapları, Körfez-ABD zirvesini siyasi ve sosyal istikrarları için kullanmaya çalışıyorlar. Demokrat Parti'nin siyasal özgürlük dosyalarına ilişkin motivasyonunu ve aralarındaki ilişkide insan hakları dosyasını gündeme getirmedeki ısrarlarını da bu çerçevede ele almak istiyorlar. Aynı şekilde, olan biteni izleyen ve kendini konumlandıran İran'ın, Heniyye'nin Beyrut ziyaretini ve açıklamalarını içeren sahnelerle kozlarını korumaya ve güçlendirmeye kararlı olduğu sır değil. Diğer taraftan bu sahneye, Irak siyasetindeki aksaklıklar da dahildir. İran’daki molla rejimi, ‘son Irak yasama seçimlerinde İran yanlısı grupların aleyhine olan yapılanmayı’ ayıklamak gibi stratejik bir hedef güdüyor. Seçimlerin en büyük galibi Mukteda Sadr'ın milletvekillerinin istifası, İran'ın Irak'taki nüfuzuna ve rolüne karşı çıkan siyasi ve popüler duruma  karşı uyguladığı politikadaki çözülmenin yalnızca bir bölümüdür. Irak, rejimin kurumlarıyla ve halkıyla İran karşısında direniyor ve siyasi dengeyi korumaya çalışıyor. Ayrıca Irak’ın Körfez-ABD zirvesine de katıldığını görüyorsunuz.
Lübnan'a gelince, bir tarafa karşı diğerinin çıkarlarına hizmet etmek üzere Ortadoğu'daki büyük oyuna tamamen dahil oluyor. Heniyye’nin ziyareti, bu akıbetin en yeni kanıtıdır. Çünkü ziyaret, Mişel Avn döneminin sona ermesiyle çakışıyor. Bu ise yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında şu soruyu gündeme getiriyor: Seçimler, İran'la mücadele etmek ve tamamen farklı bir cumhurbaşkanı için bir fırsat mı yaratacak, yoksa Lübnan'ın İran yörüngesindeki pozisyonunu pekiştirecek bir teyit mi olacak? Başbakan Necib Mikati, son parlamento seçimlerinin ardından hükümeti kurmak üzere -tüm şüphelere rağmen- dördüncü kez aday gösterildi. Hükümeti kursa bile -krizi yönetenlerin yürütme erkinde tam bir boşluğu hazmedememelerinden ötürü- mevcut hükümetin bir klonundan ibaret olacaktır. Olası en iyi durum, daha az skandallı bir başarısızlık olabilir. Bunun anlamı, Lübnan'da çözümün başlangıç ​​noktasının hükümet değil, krizinin derin nedenlerinin farkında olan, dünyada neler olup bittiğini bilen, siyaset ve ekonomide uluslararası deneyime sahip yeni bir cumhurbaşkanı olduğudur.
Lübnan için bir cumhurbaşkanı aranıyor. Bu arayış, değerli bir mücadeledir.