Ömer Önhon
TT

Ukrayna'dan ‘tahıl koridorları’ açma çabaları başarılı olacak mı?

Rusya ve Ukrayna'nın buğday, mısır, arpa ve ayçiçek yağı ile diğer tahıl ürünlerinde dünyanın önde gelen üreticileri ve ihracatçıları olduğunu artık herkes çok iyi biliyor. Rusya aynı zamanda önemli bir gübre tedarikçisi.
Ancak Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve peşi sıra gelen savaş iki ülkenin ihracatını aksattı. Huzursuzluk ve kargaşanın kaynağında, bir dizi fiziksel ve güvenlik koşul ile Rusya'nın tahılların Ukrayna'dan çıkışını engellemeye dönük kasıtlı eylemlerinin birleşimi yer alıyor. İhraç edilmeyi bekleyen 20-22 milyon ton Ukrayna tahılının silolarda, bir kısmının da gemilerde tutulduğu söyleniyor.
BM, küresel gıda güvenliği konusunda alarm verdi. Her zaman olduğu gibi en çok etkilenenler arasında yoksullar ve Afrika ülkeleri ilk sırada yer alıyor. Lübnan, Mısır, Yemen ve Ürdün de dahil olmak üzere Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki birçok ülke buğday ve diğer tahıl ürünlerinde Ukrayna ve Rusya'ya bağımlı. Şimdi yaşananlar, dünyanın 2011 yılında tanık olduğu buğday fiyatlarındaki artışları ve sonrasında bölgede yaşanan karamsar anıları hatırlatıyor.
Geleneksel olarak, Ukrayna'nın tahılının yaklaşık yüzde 90'ı İstanbul, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı'nı kapsayan benzersiz bir su yolları sisteminden, Türk boğazlarından geçiyor. Bu sistem Karadeniz'i Akdeniz'e bağlıyor ve 30 kilometre (18 mil) uzunluğunda.
Bu stratejik koridor, yüzyıllar boyunca önemini korudu ve tarih boyunca Türklerin (Osmanlı İmparatorluğu), Rusların ve diğer ulusların yer aldığı birçok savaşın ana sebebi oldu.
Bugün, (savaş veya ticaret) gemilerinin boğazlardan geçişi, Türkiye ile o dönemde bazı ülkeler arasında 1936 yılında imzalanan ve boğazlardan geçiş koşullarını belirleyen “Montrö Sözleşmesi”ne tabi. Genel ilkesi şu; ticaret gemileri her koşulda geçiş serbestliğine sahiptir ancak savaş gemilerinin geçişi düzenlemelere ve kısıtlamalara tabidir.
Dolayısıyla tahıl taşıyan ticaret gemileri boğazlardan engelsiz geçebilirler. Nitekim gemilerin Ukrayna'daki limanlardan ayrılmalarına ve Karadeniz'de güvenle seyretmelerine izin verildi.
İnsan yapımı olan veya onun tarafından yönetilen her şeyin mutlaka bir alternatifi bulunur. Dolayısıyla Ukrayna'dan tahıl sevkiyatının deniz yolu dışında alternatifi var; kara yolu ile Polonya üzerinden Romanya limanlarına sevk edilmesi. Ancak ülkelerin raylı sistemlerinin farklı olması ve limanların kapasiteleri gibi teknik sorunlar işleri zorlaştırıyor. Alternatiflere yönelmek için yeniden yapılanmaya ihtiyaç var ve bu da zaman ve para gerektiriyor.
BM, mevcut krizin daha da kötüleşmesini önlemeye yönelik çabaları kapsamında, Karadeniz'de tahıl ihracatı için güvenli koridorlar oluşturmaya yönelik bir plan geliştirmeye çalışıyor.
Bu planın genel fikri, Ukrayna limanlarından yüklenen tahılın koridorlar adı verilen deniz yolları aracılığıyla engelsiz bir şekilde nihai varış noktalarına (Ortadoğu, Afrika ve diğer bölgelere) nakledilmesi. Dönüş yolculuğu için de benzer bir rota oluşturulmalı.
Rusya ve Ukrayna ile ilişkilerini üst düzeyde sürdüren Türkiye de bu çabalarda rol oynuyor.
Ukrayna, Rusya, Türkiye ve BM liderleri ve yetkilileriyle temaslar sürüyor. Bu kapsamda Türkiye ve Rusya, Bali'deki G20 dışişleri bakanları zirvesinin oturum aralarında bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11 Temmuz'da Putin ve Zelenskiy ile telefonda görüşerek güvenli koridorlar konusunu görüştü.
Bir gün sonra Türk ve Rus yetkililer, Ukraynalı, Rus ve Türk yetkililerin tahıl koridorlarını görüşmek üzere 13 Temmuz'da İstanbul'da bir araya geleceğini duyurdu. BM yetkilileri de toplantıya katılacak.
Her halükarda asıl zorluk, savaşan iki tarafın güvensizlikten dolayı birbirlerine düşmanlık beslemesi. Hepsi yüksek hassasiyetler içeren bir dizi önlemi (güvenlik, güvenceler, garantörler, düzenlemeler ve denetimler dahil) kabul etmelerini sağlamak kolay değil. Örneğin deniz mayınlarının ne olacağı, müzakerelerdeki zorlu konulardan biri. Ukraynalılar, Rusya'nın denizden işgal girişimlerine karşı karasularına mayın döşemişlerdi. Tahıl taşıyan gemiler limanlardan ayrılıp güvenli bir şekilde seyahat etsinler diye Rusya bu mayınların kaldırılmasını talep ediyor. Ancak Ukraynalılar, Rusların bu mayınlardan kurtulmak ve amfibi operasyonlar başlatabilmek için tahıl koridoru girişimini kullandıklarını, dolayısıyla bunun bir aldatmaca olduğunu varsayıyorlar.
Diğer yandan AB ve ABD de bu konu üzerinde çalışıyor. Tüm çabaların birbirini tamamlayıcı olduğunu, ilgililer arasında iş birliği ve koordinasyon bulunduğunu hayal ediyorum (daha doğrusu umuyorum).
Rus saldırısından bu yana haberler, Rusya'nın Ukrayna tahılına el koyduğunu ve kontrolü altındaki limanlardan sevk ettiğini söylüyor. Ancak Rusya bu haberi propaganda diye niteleyerek reddediyor. Aslında Rusya, işgal ettiği her yeri ve tahıl stokları da dahil olmak üzere kendisiyle bağlantılı her şeyi mülkü olarak görüyor. Rusya'nın son derece organize bir şekilde Ukrayna'dan tahıl sevkiyatı yaptığı çok açık.
Son olarak Ukrayna, Ankara'da diplomatik bir hamle yaparak Türkiye'nin çalıntı Ukrayna tahılı taşıdığını iddia ettiği Rus bandıralı ‘Zhibek Zholy’ gemisine el koymasını talep etti. Gemi durduruldu ve Türkiye’nin Karadeniz’deki Karasu Limanı’nda demirledi. Birkaç gün süren soruşturmanın (ve tabii ki Türk, Rus ve Ukraynalı yetkililer arasındaki kapsamlı temasların) ardından gemi 7 Temmuz'da serbest bırakıldı.
Ukrayna, Türk hükümetinin kararından duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi ve Kiev'deki Türk Büyükelçi’yi Dışişleri Bakanlığı'na çağırdı.
Türkiye'nin temel politikası, tahıl sevkiyatlarının Kırım da dahil olmak üzere işgal altındaki Ukrayna’dan topraklarına girmesine izin vermemek. Türkiye, talepleriyle ilgili Ukrayna ile iş birliği yapıyor ancak çeşitli teknik ve adli zorluklar, işleri daha karmaşık ve zor hale getiriyor. Diğer yandan Türkiye, her iki tarafla da konuşabilen bir taraf olma konumunu zedelememek ve sorunun çözümüne katkıda bulunma çabalarını sürdürmek için de Rusya ile doğrudan bir çatışmaya girmeden bu ilkeyi uygulamaya gayret ediyor.
Rusya ve Ukrayna'ya göre coğrafi konumu ve savaş bölgesine yakınlığı bir tarafa, ikili ilişkilerdeki pek çok hassasiyet, ortak ilgi alanına giren bölgesel ve uluslararası meseleler nedeniyle Türkiye gergin bir ip üzerinde yürümesini gerektiren bir konumda gibi görünüyor.
Buna bir de Rusya'daki olağan uygulamalar ekleniyor. Rusya, araçlarını mümkün olan her yerde ve her zaman kullanır ve bu kullanım kimi zaman kötü yönlü olabilir. Nitekim bilhassa Ukrayna konusunda, Rusya gıda ve enerjiyi ABD ve Avrupa yaptırımlarına karşı bir tedbir olarak kullanıyor.
Aslında Rusya aynı oyun tarzını Suriye'de de uyguluyor; Türkiye'den Suriye'nin kuzeyine sınır ötesi insani yardımın sürdürülmesine ilişkin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının uzatılması için yapılan oylamada veto hakkını kullandı ve Rusya ancak zorlu müzakerelerden (ve tartışmalardan) sonra 6 aylık uzatmayı kabul etti. (Karadeniz tahıl koridorları sorununun anlaşmanın bir parçası olup olmadığını göreceğiz.)
Sonuç olarak dünya, Rusya'nın (Ukrayna dahil olmak üzere yakın çevresiyle ilgili) emellerini gerçekleştirmeye yönelik eylemlerinden ve uluslararası güçler arasındaki ‘en büyük olduğunu kanıtlama’ yarışının sonuçlarından zarar görmeye devam ediyor.