İstemi Yılmaz
TT

Yıl dönümünde 15 Temmuz: darbe mi, direniş mi, ihanet mi?

Türkiye'nin siyasi, idari ve diplomatik yaşamını kökünden değiştiren 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin üzerinden tam 6 sene geçti. Değişime yönelik vurguyu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 15 Temmuz direnişinin yıl dönümü için yayınladığı mesajda da görmek mümkün: "Hamdolsun biz de 15 Temmuz'u işte böyle bir nirengi noktası haline dönüştürmeyi başardık. Artık Türkiye tarihi demokrasimizin rüştünü ispat etmesi ve milli iradenin gücünün tereddütsüz anlaşılması bakımından 15 Temmuz öncesi ve 15 Temmuz sonrası olarak iki dönem halinde incelenecektir."
Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dahi bu denli önemsediği bu 6 yıllık dönüşüm sürecinde ne değişti?
Her şeyden önce o gece yaşananların bir darbe girişimi olduğu ve milleti hedef alan bu saldırının faili konusunda hiçbir şüphe kalmadı. Bugün dünyanın pek çok yerinde kalkışmanın FETÖ tarafından veya FETÖ ile iltisaklı askerlerce yapıldığı biliniyor. Ancak 6 senenin sonunda hala dünya, FETÖ'yü küresel bir terör örgütü olarak tanımlamaktan imtina ediyor. Bunun iki nedeni mevcut. İlki, yıllarca Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından müspet kabul edilen ve alan açılan yapının bugün bir anda menfi ilan edilmesini idrak edememeleri. İkincisiyse seçimlerin yaklaştığı Türkiye'de FETÖ'ye yönelik bakış açısının değişebileceğine dair inançları. Evet bazı Afrika ülkeleri, Ankara'dan kopartacakları ve başta Türk SİHA'ları olmak üzere birtakım imtiyazlar öngören, karlı anlaşmalar nedeniyle FETÖ'nün yaşam alanını daraltmakta kararlı görünüyor. Fakat Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD'de henüz gerekli önlemler alınabilmiş değil. Diğer yandan ABD'de mukim FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesi hususunda da somut adımlar bir türlü atılamıyor. Charter okulları ve Latin Amerika'da güçlenen ağı sayesinde örgüt Pensilvanya'dan milyarlarca dolarlık gelirini yönetmeyi sürdürüyor.
FETÖ'nün yapısı konusunda da belirli ölçüde kafalar karışık. Ankara karşı karşıya olduğu tehlikenin bir dini yapılanma olmadığını anlatmakta zorlanıyor. İçeride ve dışarıda örgüt üyelerinin "İslami bir sektin parçası" olduğuna dair ön kabul mevcut. Aslında örgütün İslam'la bir alakası yok. FETÖ, çıkarı için her türlü kılığa bürünebilecek, postmodern istihbarat teşkilatı görünümündeki bir terör örgütü. Örgütsel fayda açısından gereken şekilde davranabilir. Bu nedenle çevresi tarafından seküler kabul edilen birinin, bir Alevi dedesinin veya herhangi bir New Age tarikatı üyesinin telefonunda bylock çıkmasına şaşırmamak gerek.
Altı senelik süre zarfında 15 Temmuz'un dönüşümü tetiklediği asıl mevkii ise hiç kuşkusuz yurt içi oldu. Türkiye'de iktidarın çeperindeki milyonlar mikro iktidar alanlarını kaybetme korkusuyla ilk kez 15 Temmuz gecesi bu kadar ciddi bir şekilde yüzleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan etrafında kenetlenenler, çok değil, birkaç ay sonra ülkenin yönetim şeklinin değişmesinde başrolü oynadı. Neticede Ankara, hiçbir başkentin tanıklık etmediği Türk tipi başkanlık sistemiyle idare edilir hale geldi.
Öte yandan, diplomatik alanda -bugünlerde çabuk unutmuş olsak da- 180 derecelik bir dönüşe şahitlik edildi. FETÖ elebaşısını topraklarında barındıran Washington yönetimine duyulan nefret dış politikayı belirler hale geldi. Ankara dümeni Moskova'ya kırarak Suriye'de, enerji sektöründe ve maliyede Rusya ile ortaklığını pekiştirdi. Kremlin'le ilişkiler "stratejik dostluğa" evrildi. Bu durumun etkisi Ukrayna meselesindeki konumlanmada dahi tatbik edilebiliyor.
Neticede 15 Temmuz, Türkiye'nin henüz tamamlayamadığı bir politik hesaplaşmanın kapanmayan yarası olarak karşımızda duruyor. Ancak unutulmaması gereken 15 Temmuz gecesi yaşananların basit bir darbe girişimi olmadığı. Altı sene önce Türkiye ilk kez tankların namlularının vatandaşlara doğrulttuğu karanlık bir gece yaşadı. Türkiye halkının ve devletinin sindiremeyeceği asıl ihanet de bu.