Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

Çin ve uluslararası borç krizi

Çin, 2013 yılında ‘Modern İpek Yolu’, diğer bir ifade ile ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesini başlattığında, açık bir hedef belirlemişti: Çin’in gayeleri ve çıkarları ihmal edilmeden, çok sayıda ülkenin altyapısının söz konusu projeye uygun hale getirilmesi. Bu, Çin tarafından başlatılan en büyük girişim olarak ve dünya çapında ‘altyapının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için’ tek bir ülke tarafından üstlenilen en büyük proje olarak dikkat çekiyordu. Bu tür devasa projelerin uygulanması sırasında çeşitli tehlikeler yaşanması gayet olağandır. İpek Yolu’nun içinden geçtiği ve projede yer alan çoğu ülkenin ‘az gelişmiş’ olduğu düşünülürse, risklerin ne kadar arttığı daha iyi anlaşılabilir. Çin, söz konusu proje doğrultusunda altyapının inşası ve geliştirilmesinde kullanılmak üzere ‘az gelişmiş ülkelere’ farklı kredi ve hibe biçimleri ile finansman sağladı. O zamanlar ne bu bahsi geçen ülkeler ne de diğerleri şikâyet etmekteydi. Ancak şimdilerde derinleşen ‘küresel borç kriziyle’ birlikte suçlamalar Çin’e yöneldi. Çin’in yoksul ve az gelişmiş ülkeleri ödeyemeyecekleri borçlara batırdığı konuşulmaya başlandı.  
Öncelikle Çin'in İpek Yolu Girişimi kapsamında gelişmekte olan ülkeleri finanse etmedeki çıkarları netleştirilmelidir. Çin muhtelif ülkelere çeşitli krediler ve hibeler sağladı. Bu kredilerin başlıca amacı İpek Yolu’nun altyapı projelerinde kullanılmasıydı, ki bu gerçeklik ne Çin ne de diğer ülkeler tarafından inkâr edilmiyor. Modern İpek Yolu projesi, Çin'i dünya ülkeleri ile bağlamayı amaçlıyordu. Bu ülkeler ya Çin ürünleri için bir pazar ya da Çin endüstrileri için hammadde depoları niteliğindedir. Çin’in öncelikli çıkarı, bu projenin başarılı olmasıdır. İkinci çıkarı ise finanse edilen projelerin çoğunun Çin pazarının doygun olduğu bir dönemde, Çinli şirketler tarafından gerçekleştirilmesidir. Çin kendi şirketlerinin çalışmasını sağlayarak dolaylı olarak kendi ekonomisini desteklemiş oldu. Üçüncüsü, Çin hükümetinin bu ülkelere verdiği kredilerin faiz gelirleridir. Çin şüphesiz bu ülkelerin temerrüde düşmesinden olumsuz etkilenecektir. Bu nokta çok önemli çünkü bazıları Çin'in havalimanları, limanlar ve benzer tesislere el koymak için bu ülkelere geri ödeyemeyecekleri krediler sağladığını öne sürüyor. Şahsen, Çin’in faiz gelirlerini almayı tercih ettiğini düşünüyorum. Zira kredilerini geri alabilmesi, kendisi için ek maliyetler anlamına gelen işletmelere sahip olmasına kıyasla daha tercih edilebilir.  
Son zamanlarda ortaya bir uluslararası ‘borç ödeyememe’ sorunu çıktı. Kovid-19 salgını ve son dönemlerdeki yüksek enflasyon da dahil olmak üzere herkes tarafından iyi bilinen nedenlerden ötürü birçok ülke borçlarını ödeyememekte ya da zorlanmaktadır. Bu sorunun, bazı ülkelerdeki yüksek yolsuzluk oranları ve bazı yatırımlar hakkında karar vermede akıllı davranılmamasıyla da ilişkisi var. Buna başlıca örnek olarak Sri Lanka’yı gösterebiliriz. Çin son 20 yılda Sri Lanka’da 12 milyar dolar tutarında çeşitli projeleri finanse etti. Devasa kuleler ve stadyumların yapılması ülkeye katma değer sağlamadığı için bu projelerde kullanılan kredilerin geri dönüşünde sıkıntılar oldu. İpek Yolu’na gelecek olursak; buradaki projelerin çoğunun işlevsel olduğunu görürüz. Örneğin Etiyopya-Cibuti arasında 750 km uzunluğundaki demir yolu projesi bunlardan biridir. Bu proje ile üç günlük mesafe 12 saate indirildi. Bazı durumlarda sorunun, Çin'in kredi vermeden önce projelerin kalitesinden emin olmaması veya fizibilite çalışmasını iyi yapmamasından kaynaklandığı görülüyor. Bu nedenle bugünlerde birçok ülke borçlarını ödemekte zorlanıyor ve bu durum Asya, Afrika ve Latin Amerika'da borç krizlerine yol açıyor. 2020 ve 2021 için yapılanma müzakerelerine konu olan kredilerin değeri, önceki iki yıla kıyasla üç kat artarak 52 milyar doları buldu. Bu, 2001'den bu yana 118 milyar dolara ulaşan Çin'in dış kredilerindeki aksamaların bir örneğidir. 
Çin, ekonomik gücünü birçok ülkeyi finanse etmek için kullandı, önce kendi kişisel çıkarlarını gözetti ve bu finansmana ve altyapı projelerine ihtiyacı olan ülkelere yöneldi. Ancak şu an küresel ekonomiyi büyük ölçüde etkileyebilecek bir çıkmazın içine sürüklendi. Bu ülkelerden borçlarını ödemelerini istiyor ancak Sri Lanka'da olduğu gibi zorluklarla karşılaşabilir. Önümüzdeki günlerde yakından izlenecek en yakın örnek, Çin kredilerinin ülkenin dış borcunun üçte birini aştığı Zambiya'dır. Gelişmekte olan ülkeler, Çin'in Zambiya ile nasıl başa çıkacağını izleyecek çünkü bu, diğer gelişmekte olan ülkelerle neler yapılacağına örnek teşkil edebilir. Çin bu krizle başa çıkmak için, stand-by düzenlemesi de dahil bir çözüm bulabilecek mi? Yoksa tüm dünyayı 1980'lerden bu yana karşılaşmadığı bir borç krizine maruz bırakarak kredilerini geri mi çağıracak?