Bekir Uveyda
TT

Vazgeçmeyen ve geçmeyecek olan İsrail

Mesleki olarak makalelerin başlıklarını veya haberlerin özellikle ana başlıklarını, yani manşetleri belirlerken yukarıdaki gibi içermelerden kaçınmayı tercih eden bir okula meyilli olsam da bunu yapmak zorunda kaldım. Peki, neden zorunda kaldım? Amaç genelleme yapmaktan kaçınmaktı. Çünkü birincisi, genelleme benimsendiği hiçbir durumda objektif değildir. İkincisi, herhangi bir sıfatın bütün insanlara genellenmesi, bazı insanlara haksızlık etmiş olabileceğinden yola çıkarak, bu genellemeyi benimseyen kimseye adaletsiz sıfatı verilmesine yol açabilir. Bu anlayış, genel olarak dilde ve ardından özel olarak insanlarla iletişimde ayrımın önemini açıklıyor olabilir. Bu nedenle İsrail'deki pozisyonların nesnel analizi bağlamında, aşırı radikal kanat ile Filistin tarafıyla yapılan görüşmelerde manevralar yapsa, kurnazca davransa, kandırsa, birden fazla dosyanın etrafında dönüp dursa bile barışa eğilimli olan başka bir kanat arasında ayrım yapmak gerekir. Aşırılık yanlısı kanat, ​​Filistinli arabulucunun varlığını tanımayı reddetmekle kalmayarak gözlerini kapatmakta, bir güneş gibi parlak sahadaki tarihi gerçeklerin varlığını inkar etmekte ısrar ederek başını inat duvarlarına vuracak kadar ileri gidiyor. Oysa bu tarihi gerçekler çağdaş Filistinlilerin, ilk ataları, kadim Filistinlilerden beri yaşadıkları topraklardaki haklarının ne kadar köklü olduğunu kanıtlıyor. Kısacası, İsrail'i temsil edecek olan, halen aktif ve güçlü olduğu sürece bu aptalca inattan vazgeçmeyen ve vazgeçmeyecek olan bu kanattır.
Tarih kayıtlarının daha önce defalarca belgelediği İsrail’in eski radikal eylemlerini kopyalayan yeni bir örnek var mı? Evet, işte size Necme'nin sözleri:
“İsrailli yetkililer yıkım için gelirse, biz mağaraya gireceğiz ki üstümüze yıksınlar. Burası dedelerimizin, ninelerimizin yurdu, burası atalarımızın ülkesi ve biz buradan ayrılmayacağız. Sahip olduğumuz, elimizdeki her şey burada.”
On bir çocuk annesi olan Filistinli Necme el-Cabarin’in ailesinin Canba adlı köyde, içinde bir mağaranın da olduğu bir evi var. Necme’nin bu sözlerini aktaran, ekonomik uzmanlık ile siyasi konulara ilgiyi birleştiren gazeteler arasında dünyanın en köklülerinden olan Financial Times’ın iki gün önce (25.7.2022) yayımlanan sayısında, “Filistinli köylüler evleri için 20 yıldır verdikleri hukuk savaşını kaybettiler” başlıklı araştırma haberini hazırlayan muhabir James Shotter’dı. Metnin, Filistinli toprak sahiplerinin gerekirse İsrail hukukuna ve mahkemelerine dahi başvurarak topraklarını savunmaya yönelik son girişimlerini, ancak bu girişimlerinin tamamen başarısızlıkla sonuçlanmasını ele aldığı açık ve net.
James Shotter’ın haberine göre, İsrail Yüksek Mahkemesi'nin geçen mayıs ayında aldığı bir karar, İsrail ordusunun "On yıllardır Batı Şeria'daki en büyük tahliyelerden birini" gerçekleştirmesinin önünü açacak. Araştırma haberi, çiftçi Muhammed Eyyub ailesini örnek gösteriyor. Eyyub, “Hirbet el-Fihet köyünde yaşadığını ve 46 yılını neredeyse orada geçirdiğini, çevresindeki çorak yamaçlarda koyun, keçi ve güvercin besleyerek yaşadığını” anlatıyor ve sözlerini şöyle bitiriyor:
“Sürekli korku içindeyiz, ne olacağını bilmiyoruz. Bizi buradan kovarlar mı bilmiyoruz. Her şey çok kırılgan.”
Financial Times’ın araştırma haberinde değindiği ve BBC Arapça’nın internet sitesinde özetlediği üzere Yargıtay kararı, İsrail ordusunun 8 Filistin köyünü içeren bir alanı atış bölgesi olarak kullanmasına, dolayısıyla bu köylerin yaklaşık bin 200 kişilik nüfusunu tahliye etmesine izin veriyor.
Bazıları İsrail Yüksek Mahkemesi kararının hukuki bir pozisyon olduğunu ve bu nedenle siyasi bir pozisyonun ifadesi olmadığını iddia edebilir. İyi bilinen ve temelde “transfer- göç ettirme” ilkesini benimseyen bir yönteme dayanan İsrail yaklaşımının varlığını reddeden bir perspektiften bakanlar için bu argüman, görünürde mantıklı olabilir. Bahsi geçen ilke, İsrail vatandaşlığına sahip Filistinliler dahil hatta bunlar başta olmak üzere tüm Filistinlilerin doğal Filistin topraklarından sınır dışı edilmesi çağrısı yapıyor. Siyonist görkeminin zirvesindeyken, eski İsrail başbakanı Golda Meir övünerek şunu sormayı severdi:
“Kim bu Filistinliler? Nerede onlar?”
Bugünün Tel Aviv politikacıları arasında Avigdor Lieberman, reddetmeye çalışsa da bu sınır dışı etme çağrısının en önemli muhaliflerinden biri olarak öne çıkıyor. Filistinlilere atalarının topraklarındaki haklarını vermeyi reddeden radikal İsrail akımının sonuna gelince; onu bekleyen, ne kadar sürerse sürsün, batıl üzerine kurulu her şeyin kaçınılmaz olan sonudur.