Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Bir ABD gerilimi: Altıncı adam

Kamuoyunda “Central Park Beşlisi” ya da “Central Park Jogger” davası olarak bilinen dava, ABD’nin kendisiyle ilgili demokrasi vurgusuna rağmen o kadar adaletten uzak ki, Google’a davanın adını girdiğinizde karşınıza çıkan arama sonuçlarından biri “Central Park Beşlisi davası gerçek mi?” şeklinde…
Evet, çok üzgünüm ama gerçek…
Bir Netflix gerilimi değil, her ne kadar Netflix’te “When They See Us” adıyla belgeseli çekilmiş olsa da bu kez olay kurgudan farklı, oldukça gerçek bir ABD gerilimi olarak karşımıza çıkan bir dava bu dava…
Ne olmuştu?
1989 yılında, Trisha Meili, Central Park’ta koşu yaparken önce saldırıya uğradı, sonra ıssız bir yere sürüklendi, öldüresiye dövüldü, tecavüze uğradı ve ölüme terk edildi. Ağır yaralanmalar sonrasında girdiği komadan 12 gün sonra çıkabildi, hem saldırgan arkasından yaklaştığı için hem de yaşadığı travma nedeniyle olayı net olarak hatırlamıyordu daha doğrusu saldırganı teşhis edecek durumda değildi, sadece bir kişiden fazla olduklarını düşünüyordu. Meili, kulaklıkla koşu yaptığı için de saldırganın kendisine yaklaştığını fark edememişti. Her şekilde oldukça ürkütücü, kan dondurucu bir olay.
Kabus, Meili’nin yaşadıklarıyla son bulmadı. Bu olayda tek kurban o değildi. Olay akabinde yeterli delil olmamasına rağmen, dördü 14, biri 16 yaşında olan beş siyah genç tecavüz, hırsızlık, darp gibi suçlamalarla 6 ve 13 yıl arasında hapis cezası aldı. Elbette olay sonrası ABD’de ırkçı söylemler arttı, o dönem bir iş insanı olan Donald Trump, gazetelere reklam vererek hem idam cezasının gelmesini talep ediyor hem de nefreti körüklüyordu ve bu söylemlerinde yalnız değildi.
2002’de bu gayrı adil, çok kurbanlı olayda önemli bir gelişme oldu, “şans eseri” olayın gerçek faili bir başka suç nedeniyle yakalandı ve itirafta bulundu, bu sayede, ancak bu sayede, haksız yere yıllarca hapis yatan gençler serbest bırakıldılar.
2002’de olmasa da, Netflix dizisi sonrası, yani olaydan uzun süre sonra, toplumsal tepkiler artınca, ki ABD’de polislerin sürekli siyahları hedef alması ve George Floyd’un polis şiddeti sonucu boğularak hayatını kaybetmesinin de etkileriyle davanın emekli olan savcısı üye olduğu derneklerden istifa etmek zorunda kaldı. Birkaç istifanın daha geleceği söylendi. Aynı zamanda haksız yere hapis yatan gençler yüklü miktarda tazminat aldılar. Ancak ABD’de ırkçılığı arttıran bu haksızlık cezasız kaldığı gibi hiçbir şey gençlerin yaşadığı acıyı telafi edemezdi ve en güzel yıllarını geri veremezdi. Üstelik, bu olaylar olurken Donald Trump, ABD başkanı olmuştu.
1989’dan bugüne geldiğimizde davayla ilgili haksızlıklar maalesef halen bitmemişti. Çünkü bir kişi hala içerdeydi, evet doğru okudunuz içerdeydi.
Her ne kadar dava Central Park Beşlisi olarak anılsa da, olayın bir tane beyaz olmayan mağduru daha vardı; Steve Lopez.
Lopez’in mağduriyeti, kurbanı çok fazla olan davada hak ihlalleri çok ileri boyuta vardığı için, artık “bu kadar da olamaz” denildiği için ya da ABD’deki ırkçı hukuk sisteminin pespayeliği ortaya çıkmasın diye pek dillendirilmedi ancak olayda en zor süreci yaşayan Lopez’di. 15 yaşındayken tutuklanan Lopez, iki yıl sonra daha ciddi tecavüz suçlamasından kaçınmak için duruşmasından hemen önce savcılarla bir anlaşma yaptı, bunun yerine bir erkek koşucuyu soymaktan suçlu olduğunu kabul etti. 2002’de daha sonra çürütülecek bir delil ortaya çıktı, çürütülen bu delile göre tecavüze uğrayan Meili’nin saç teli Lopez’in üzerinden çıkmıştı. Lopez, “suçunu itiraf etti” (daha doğru ifadeyle kendisine yöneltilen suçlamaları, diğer beş genç gibi tükenmeyen baskılar sonucu kabul etmek zorunda kaldı). Yani, polislerin tecavüz suçunu zorla kabul ettirmeye çalıştıkları Lopez, tecavüzle yargılanmaktan korktuğu için aynı mekanda bir erkek koşucuya yapılan darp suçunu, hiç alakası olmadığı halde kabul etmek zorunda kaldı ve bu, onun hayatına mal oldu. Central Park Beşlisi’nden bu nedenle ayrılan, hikayesi pek bilinmeyen Lopez'in aynı davadan aklanması arkadaşlarından 20 yıl sonra mümkün oldu.
Bu ABD hukuk skandalında 6 gencin hayatı karartıldı, hiçbir suçları olmamasına rağmen ABD polisinin baskısıyla işlemedikleri suçları kabul etmek zorunda kaldılar. Bir insan ömründen 13 ila 33 yılın haksız yere çalındığını düşünün ve tecavüzcü iftirasının altında kalındığını… polis baskısını, artan ırkçı nefreti…
ABD film sektörü sık sık bize adaleti yerine getirmek uğruna ölümü göze alan savcılardan, FBI, CIA ajanlarından bahsediyor. Arada sistemin eksiklerine dair eleştirel diziler, filmler de izliyoruz. Ama bu kez izlediğimiz yüksek bütçeli, yüksek IMDb puanlı bir ABD gerilimi değil, hayatı karartılmış 5 gencin ve ömrü tüketilmiş 6. Adam Steve Lopez’in gerçek hikayesi.