Hüseyin Şubukşi
TT

Siyaset pazarında anlaşmalar

ABD’li yazar Mark McCormack’ın ‘Harvard Business School'da Size Öğretmedikleri’ başlıklı kitabı 1984 yılında yayınlanmıştı. McCormack bir avukat ve yazardı. Aynı zamanda önemli spor yıldızlarının menajerliğini yapan bu kişinin bahsi geçen kitabı, kendisine önemli bir şöhret kazandırdı ve uzun süre ‘en çok satanlar’ listesinin zirvesinde yer aldı. Harvard Business School'da Size Öğretmedikleri kitabında McCormack kurgusal bir hikaye anlatıyor, hayatın üniversite koridorlarında belirlenmediğini ve gerçek bir ‘tiyatro sahnesi’ olduğunu işliyor. Yani teori ve pratik arasındaki farklılıklara odaklanıyor, onları pazarlamak için gerekli araçlara ve doğru iletişim yöntemlerine sahip olduğunuz sürece tüm anlaşmaların mümkün olduğunu savunuyor. Vakti zamanında bir arkadaş grubu ile Suriye'nin başkenti Şam'ı ziyaret etmiştik. Hamidiye çarşısında başımıza gelen bir olayı anımsıyorum, dükkanların birinin önünde durduk ve vitrindeki ürünleri inceledik. Dükkan sahibinin bizi dikkatle incelediği bakışlarından belli oluyordu, sattığı ürünlerden birinin fiyatını sordum, bana Şam lehçesi ile “Sen kaça almak istersin” dedi. Bu yanıtı beni şaşırtmıştı, gülümseyerek yine aynı soruyu sordum, sakin bir şekilde başka bir soruyla karşılık verdi; “Satıyor muyuz yoksa alıyor muyuz?” ve ekledi; “Azizim sen Hamidiye çarşısındasın, hayatın ve ticaretin okulundasın, fiyat anlaşmanın son detayıdır, bazen anlaşmanın bedeli fiyatından daha yüksek olabilir.”
Şimdilerde bölgesel ve uluslararası siyasi olayları takip ederken bu konuşmayı hatırladım; nihayetinde herkes ‘siyaset pazarında’ kendisi için en uygun olan anlaşmayı yapmaya çalışmaktadır. Bu aralar karmaşık Irak sahnesinin tartışmasız kahramanı Mukteda es-Sadr'dır. Sadr halkın dış müdahalelere olan öfkesini başarıyla kullanmakta, Arapçı, ulusal ve popüler bir söylemle sesini yükseltmektedir. Arkasında geniş bir halk desteği var bu da söylemlerine değer ve ciddiyet katıyor, ancak gözü büyük ödüldedir, vakti geldiğinde Irak’ın en yüksek dini otoritesi olmayı hedefliyor.
Tayvan bile, ekonomik çıkarlarını mükemmel bir şekilde destekleyen ve göz ardı edilemeyecek istisnai bir ağırlık ve siyasi destek oluşturan Batı kampı ile Çin'in onu anavatanına dahil etme açgözlülüğü arasında sıkışmış bir halde kendisi için en iyi anlaşmayı arıyor. Çin, dünyanın en önemli çip üreticisi ve çok değerli denizcilik ve hava taşımacılığı şirketlerine sahip olan Tayvan’ın ekonomik potansiyelinden faydalanmak istiyor.
Avrupa ise Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı tüm taraflar için ‘kabul edilebilir’ bir şekilde durdurmak için makul bir yol bulmaya çalışırken, mümkün olan en düşük maliyetle Rus enerjisine olan bağımlılığından kurtulmasını sağlayacak en uygun anlaşmayı arıyor. Çünkü görünen o ki Avrupa'nın savaşa verdiği destek, ekonomik maliyet etkileri nedeniyle sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Birçok Avrupa ülkesinde yapılan kamuoyu yoklamalarının sonuçları da bu kanaati destekler niteliktedir.  
İran da kendi payına bölgede iyi bir anlaşma arayışındadır. İran’ın Lübnan’daki durumu pek iç açıcı değildir, zira müttefiklerinden oluşan hükümet başarısız olmuştur ve ülkedeki krizin başlıca müsebbibi olmakla suçlanmaktadır. Öte yandan uluslararası baskılar artarak devam etmektedir, İran’ın müttefiklerinin de onayı ile İsrail-Lübnan arasında deniz ihtilafı konusunda uzlaşıya yaklaşılması, İran’ın üzerindeki ‘dut yaprağının’ düşmesine neden olmuştur, bu nedenle bir an önce ‘onurunu kurtaracak’ bir anlaşma yapması zorunludur.
ABD Başkanı Joe Biden’da çok acil bir anlaşmaya gereksinim duymaktadır. Kamuoyu yoklamaları Biden’ın tarihteki en düşük popülariteye sahip başkan olduğunu gösteriyor. Yüksek enflasyona çare bulamaması ve yaklaşan ara seçimlerin kabusu onu amansız bir şekilde takip ediyor. Bu nedenle İran ile ‘nükleer anlaşma müzakerelerinin’ sürdürülmesini istediğini ima ediyor. Adam hızlı bir şekilde oy oranlarını arttırmanın yollarını arıyor. Yani siyasi pazarda her şekliyle anlaşmaların yapıldığı bir aşamadayız, anlaşmanın fiyatına değil neye mal olacağına odaklanmak gerekir.