Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Mültecilerin sınır dışı edilmesi ve geri dönüşü

Özellikle Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki ülke ve kurumların mültecilere yönelik konuşmaları son aylarda büyük ölçüde arttı. Bu husustaki konuşmalara katılan üst düzey yetkililer, politikacılar, kanaat önderleri, medya çalışanları ve araştırma merkezlerindeki çalışanlar, bu konunun birçok yönünü ele alıp karşılaştırma yaptı.
Aralarına en son Ukraynalıların katıldığı mülteciler, farklı milletlerden olmalarına rağmen konuşmalar ve yazılar, dolaylı yoldan Suriyeli mültecileri ele alıp tartışmanın tamamını veya bir kısmını onlarla sınırlandırıyordu. Özellikle Yunanistan, Türkiye ve Lübnan'da Suriyeli mülteciler bazen isimleri ile anılıyor ve Suriyeli mülteciler hakkında konuşmak, şiddet, nefret ve ırkçılık eylemleriyle bağlantılı oluyordu.
Doğrusu yapılan konuşmalarda, konuyla ilgili ülke ve kuruluşların yetkilileri ve kurumları tarafından birtakım politikalar başlatıldığından ve önlemler alındığından söz edildi. Bu kapsamda Türkiye, bir milyon Suriyeliyi ‘gönüllü olarak’ ülkelerine geri gönderme planını açıkladı. Aralarında Danimarka'nın da bulunduğu birçok Avrupa ülkesi, Suriyeli mültecilerin bazılarını artık güvenli bölge olduğu gerekçesiyle rejim kontrolündeki bölgelere gönderme konusunu tartışmaya başladı. Bunlarla eş zamanlı olarak İngiltere, Ruandalı mültecileri sınır dışı etmek için bir anlaşma imzaladı. Yunanistan emniyet güçleri ise Yunanistan'a sığınma veya oradan başka bir yere geçme amacıyla gelen mültecilere karşı bir kampanya başlatarak onları Türkiye'ye dönmeye zorlamak için güç ve şiddet kullanmaya devam etti. Bu karşıt tepkilere yol açarken, Avrupa Komisyonu Yunanistan'a topraklarındaki mültecileri kovmayı bırakması çağrısında bulundu.
Doğal olarak, bu politikalar ve uygulamalar Suriyeli mülteciler konusunda soru işaretleri yarattı. Türkiye başta olmak üzere birçok ülkede ve Almanya, İsveç gibi çoğu Avrupa ülkesinde hoş karşılanmasalar da sempati ve ilgiye konu olan Suriyeli mültecilerdi. Lübnan ve Ürdün, mülteci akışını engellemek için diğerleri gibi adım atmadan önce sınırlarını Suriyelilere açmıştı. Lübnan, Ürdün ve Türkiye de dahil olmak üzere bazı ülkeler Suriyeli mültecileri kabul ederek önemli mali kazanımlar elde etti. Lübnan, Türkiye ve Mısır'da olduğu gibi bazı Suriyelilerin paralarını buralara aktarması sonucunda bu ülkeler kazanç sağlamakla kalmayıp aynı zamanda mültecilere sağlanan uluslararası yardımlardan da yararlandılar. Bu yardımların sadece çok az kısmı sahiplerine ulaşıyor. Yarısından fazlası bağış yapan ülkeler ile dağıtım sürecini yöneten kardeş ülkeler arasındaki yolda harcanıyor.
Mülteciler ile ilgili konuşmaların dönmesinin başlıca üç sebebi vardır diyebiliriz. Bunlardan birincisi, Türkiye, Lübnan ve Ürdün gibi büyük mülteci gruplarına ev sahipliği yapan ülkelerde yaşanan patlama ve siyasi ve ekonomik krizlerin kötüleşmesi. Bu ülkelerdeki yetkililer ve söz sahibi güçler, çoğu zaman mültecileri bu krizlerin sorumluları listesine koymaya çalışıyor. Bu da bizi ikinci sebebe getiriyor. Mülteci meselesi, hükümetin muhalifleriyle mücadelesi düzeyinde ya da siyasi partilerin ve baskı lobilerinin mücadelesi düzeyinde iç siyasi çatışmalara dahil ediliyor. Türkiye ve Lübnan’da bunun pek çok örneği var. Üçüncü sebep ise bazı ülkelerin Esed rejiminin bölgesel ve uluslararası toplumda yeniden hoş karşılanmasını sağlayacak mülteci dosyası başta olmak üzere bazı dosyaları çözmeye çalıştıkları imasında bulunarak, Suriye dosyasını ele alırken (tıpkı Rusya ve Lübnan’ın tutumlarında olduğu gibi) mülteci konusunu yalancılık ve ikiyüzlülük politikasında ileri gittikleri bir kart haline getirmeleridir.
Mülteciler ile ilgili konuşmaların, bunun arkasındaki saiklerin ve buna bağlı olarak alınan önlemlerin ortaya çıkardığı asıl sorun, meselenin mültecilerin dönüşü olmayıp tüm yöntemler ve araçlar kullanılarak sınır dışı edilmeleridir. Bu yöntemler arasında birçok ülkedeki resmi kurumlar ve radikal çevreler tarafından mültecilere yönelik dolandırıcılık, aldatma, zorlama ve fiziksel saldırılarda bulunulması da yer alıyor. Bunlar mültecilerin haklarının ihlal edilmesinin ötesine geçip kanun kapsamında suç sayılan davranışlardır. Ancak resmi mercilerin inkar etme, reddetme ve görmezden gelme politikası, failleri hukukun yetkisi dışında bırakıyor.
Bilindiği üzere uluslararası hukuka göre mültecilerin dönüşü, ülkelerine, mülklerine ve evlerine gönüllü ve korumalı bir şekilde geri dönmeleri demektir. Bu, Esed rejimi iktidardayken onun kontrol ettiği alanlarda veya gerek Suriye Demokratik Konseyi (SDK) tarafından yönetilen Fırat'ın doğusunda olsun gerekse yönetimin Heyetu Tahrir'uş Şam’a (HTŞ) mensup aşırılık yanlılarıyla birlikte silahlı oluşumların geri kalanları tarafından paylaşıldığı Halep ve İdlib civarındaki Türk kontrolü altındaki bölgelerde olsun, Suriye'nin kuzeyinde emrivaki yapan yetkililer tarafından yönetilen Suriye'nin diğer bölgelerinde hiçbir mülteci veya göçmen için mümkün değil.
Yunan polisi, Suriyeli mültecileri, sanki kendi ülkeleriymiş de hayatlarına yeniden başlayacaklarmış gibi Türkiye'ye geri gönderdi. Lübnan dahil Arap ülkeleri, Suriyelileri rejimin kontrol ettiği bölgelere geri gönderdi. Ancak gönderdikleri kişiler evlerine dönmediler. Çoğu tutuklandı ve sorgulandı. Bazıları istihbarat gözaltı merkezlerinde işkence altında öldü. Türkiye, Suriyeli mültecileri kuzeybatı Suriye'ye sınır dışı etmeye devam etti. Çoğu, acılarının son bulması yerine sıfırdan yeni bir sürgün hayatına başladı.
Özetle, en çok konuşulan, hakkında planlar yapılan ve hukuki ve ahlaki hiçbir dayanak olmaksızın keyfi olarak gerçekleştirilen mültecilerin sınır dışı edilmesi ile uluslararası hukukta öngörülen mültecilerin geri dönüşü arasında fark vardır. Uluslararası hukuka göre mültecilerin geri dönüşü, güç ve terör baskısı altında yerinden edilmiş veya vatanını ve mülkünü terk etmeye zorlanmış kişilere verilen bir haktır. Geri dönüşün, gönüllü ve güvenli bir şekilde gerçekleşmesi ve geri dönen kişinin ülkesine ve mülküne dönüşünü garanti etmesi bakımından insani şartlar ve koşullarda gerçekleşmesi gerekmektedir.
Görünüşe göre mültecilerin sınır dışı edilmesi ile geri dönüşlerinin sağlanması arasındaki kafa karışıklığı; ülkelerin ve uluslararası örgütlerin mültecileri geri göndermeyi beceremediklerinin ve bu konunun Esed rejiminin güzellenmesi ve Arap ve uluslararası alanlarda yeniden pazarlanması da dahil olmak üzere bazıları uluslararası bazıları ise yerel amaçlı olan politikaları kabul ettirmek için hükümetler, partiler ve bazı kamuoyu çevrelerini ilgilendiren politikaları benimsetmek için kullanıldığının bir göstergesidir.