Cuma Bukleyb
TT

Libya... Kanarya kuşu ve pusudaki savaş akbabaları

Madencilik endüstrisi çalışanlarının kazandığı deneyimlerden miras kalan bir gelenek yaygınlaştı. Madene girmeden önce işçiler, kafeste yanlarına kanarya almayı öğrendiler. Bunun amacı şuydu: Madende karbonmonoksit sızıntısı varsa kanarya ölüyordu. Böylece işçiler zehirli gaza maruz kalmadan, bir an önce madeni boşaltabiliyordu. Kuş yaşıyorsa madende zehirli gaz yok demekti. Bu gelenek, birinin ya da birilerinin veya ülkenin kurban edilmesini ifade etmek için kullanılan bir atasözüne dönüştü. Bu konuda sayısız örnek vardır. Bunlardan biri, Batı medyasında yayınlanan siyasi analizlerde Ukrayna'daki savaşın yansımaları nedeniyle son zamanlarda Sri Lanka'da meydana gelen ekonomik ve siyasi çöküşün madendeki bir kanaryaya sık sık benzetilmesidir.
Bu noktada sorulması gereken soru şu: Bu örneği siyasi olaylar açısından Libya'da yaşananlara uygulayabilir miyiz? Özellikle Libya dışında Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe’ye ‘yakın olanlar’ ile Mareşal Halife Hafter’e ‘yakın’ olanlar arasında uzlaşma sağlamak ve İstikrar Hükümeti Başbakanı Fethi Başağa’dan kurtulmak için yapıldığı bildirilen anlaşmanın neticesinde son zamanlarda gördüğümüz siyasi gelişmelerle ilgili olarak bu örneği Libya’ya uyarlamamız oldukça mümkün. Dibeybe ve Hafter ittifak anlaşmasının, kurumların ve bakanlıkların pozisyonları için olduğu söyleniyor. Ancak taraflar bunu reddediyor.
Batı medyasında Yakın bir zamanda, geçtiğimiz temmuz ayının son haftasında bir toplantı yapıldığını ve burada UBH Başkanı’nın Mareşal Halife Hafter’in kendisinin belirlediği kişilere bakanlık pozisyonları verme yönündeki taleplerini kabul ettiğini öne süren ikinci bir haber geldi. İddialara göre pozisyonlar üç bakanlığı içeriyordu: Maliye Bakanlığı, Planlama Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı.
Libya Ulusal Petrol Kurumu’nun (NOC) Başkanı Mustafa Sanallah bu toplantılar sonucunda görevden alınarak yerine Ferhat bin Kıdara atandı. Ardından Trablus'ta yaşanan kanlı askeri olaylar, ideolojik bağlarıyla tanınan bazı silahlı grupların liderlerinin bu yeni ittifaka karşı öfkelerinin bir göstergesiydi. Tepki olarak UBH Başbakanı’na bağlı silahlı bir gruba saldırıp yok ettiler. Ayrıca Trablus'taki çeşitli silahlı gruplar Mareşal Hafter'e karşı çıkıyor.
Ancak Dibeybe’nin pragmatik hesapları, bu kişilerin ideolojik hesaplarından büyük ölçüde farklı. Bir başbakan, Dibeybe gibi önemli bir deneyime sahip başarılı bir iş insanı olursa, bu adamın edindiği deneyim ve becerileri başkentteki siyasi hiyerarşinin tepesinde kalma süresini uzatmak ve aynı zamanda rakibi Fethi Başağa’nın ayaklarının altındaki halıyı çekmek gibi kazançlı siyasi anlaşmalar yapmak için kullanma olasılığı yüksektir.
Mesele şu ki Başağa siyasi tabuyu kırmak için mayın tarlalarını geçerek kendi kendine inisiyatif aldığında ve sağlam bir duvarda bir delik açmayı ve barışı sağlamayı umarak Bingazi'de Mareşal Hafter ile görüştüğünde siyasi geleceğini riske attı. Zira rakibi Dibeybe, kurnazca bir siyasi hamleyle Başağa’nın bu girişimini savurmayı ve meyvelerini toplamasını engellemeyi başardı. Bu nedenle Başağa’nın girişimi bana göre madene kanarya koymaktan farksız bir durum.
Dibeybe bir taşla iki kuş vurmuş oldu. Bir yandan Mareşal Hafter ile ittifak sağlarken diğer yandan rakibi Başağa'dan kurtuldu. Ne demişler; son gülen iyi güler. Bu maceranın sonunun böyle olacağını kimse tahmin edemezdi.
Durum şu an çok gergin ve oldukça sıcak bir Libya yazının daha habercisi. Bu günlerde savaş akbabaları ülkenin semalarında pusuda bekliyor. Yerel ve uluslararası medyanın yayınları, harekete geçmek, adam toplamak ve olası başka bir kemik kıran savaşına hazırlanmak için çeşitli taraflardan silahlı grupların liderlerinin katıldığı toplantılardaki son gelişmelerle dolup taşıyor.
Siyasi durum, özellikle Stephanie Williams’ın sahneyi tamamen terk etmesinin ardından daha da kötüleşiyor.