Nasif Hitti
TT

Tayvan: Yeni bir soğuk savaş rejimi mi doğuyor?

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Tayvan’ı ziyareti, ABD ile Çin arasındaki gerilimi tırmandırma politikası bağlamında gerçekleşti. Bu tırmanış, Hint-Pasifik bölgesinde ABD ile Çin arasındaki artan rekabeti ve gerilimi yansıtmaktadır. Çin, provokatif nitelikli bu ziyarete Tayvan adasının yakınında gerçekleştirdiği askeri manevralarla hızlı bir şekilde yanıt verdi. Çin’in tepkisi yalnızca söylem düzeyinde de olmadı aksine Tayvan Boğazı'nın tamamen kendi kontrolü altında olduğunu da açıkladı.
Pelosi'nin ziyaretiyle doruğa ulaşan bu gerilimin en belirgin göstergelerinden biri, haziran ayı sonunda Madrid'de gerçekleştirilen NATO zirvesine Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın katılımıdır. Zirvede, Rusya ile Çin arasındaki stratejik ortaklığın yanı sıra Ukrayna krizinin patlak vermesinden beri taraflar arasında artan iş birliği ve koordinasyon konusundaki endişeler dile getirildi. Bunun öncesinde, Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) Zirvesi’ne paralel olarak Doğu Asya'daki askeri uçuşlarla Çin-Rus ortak “mesajı” verildi.
Quad Zirvesi, ABD, Avustralya, Yeni Zelanda ve Japonya'yı içeriyor. Karşılıklı olarak gerilimi tırmandırma oyununun göstergelerinden biri, ABD Ulusal Muhafızları ve Tayvan silahlı güçleri arasındaki iş birliğini güçlendirmek için haziran başında bir anlaşmaya varılması ve Çin’in yanıt olarak ileri düzey askeri tatbikatlar gerçekleştirmesidir. Ayrıca, bir yandan nükleer kapasitesini geliştirmek için çalışan Kuzey Kore, diğer yandan ABD-Güney Kore ortaklığında buna karşılık düzenlenen manevra ve tatbikatlarla da silahlanma yarışı mesajları veriliyor. Bu ise her iki Kore arasında olduğu kadar müttefikleri arasında gerilimi artırıyor ve müttefikler arasındaki vekalet çatışmasının bir örneğini de gözler önüne seriyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Çin'in uzun vadede ABD'nin karşı karşıya olduğu “en tehlikeli meydan okuma” olduğunu söylerken, yükselen Çin sorunuyla yüzleşmek NATO'nun stratejik önceliklerinden biri haline geldi. Diğer taraftan Washington’ın Tayvan ile ekonomik, güvenlik, askeri ve siyasi ilişkilerini güçlendirirken, “Birleşik Çin” politikasına bağlı olduğunu söylemesi Çin'i rahatlatmak için yeterli değil. Biden yönetimi, Çin ile olan kapsamlı bir çatışma politikası bağlamında çok taraflı iş birliği diplomasisine dönüldüğünü duyurdu. Biden Tokyo'da QUAD liderleriyle yaptığı görüşmeden sonra “Trans-Pasifik Ortaklığı için Kapsamlı ve Aşamalı Anlaşma” olarak bilinen bir anlaşmanın yapıldığını açıkladı. Bu iş birliği çerçevesinin, Pekin ile çok yönlü ve çok boyutlu çatışmada Washington ve müttefikleri için stratejik bir öncelik haline gelen bölgede, Çin ile ticari olarak yüzleşme mekanizmalarından birini içermesi bekleniyor.
Washington'dan bir kesim Pelosi'nin ziyaretini, olumlu sonuçlar doğurmayacak kötü niyetli bir provokasyon olarak değerlendirdi. Bazıları bu ziyaretin, Demokrat Parti içindeki iç siyasi ihale çerçevesinde gerçekleştiğini düşünürken, diğer gözlemciler ise Washington'ın iki taraf arasında Soğuk Savaş’ın tırmanışına vereceği tepkiyle Çin’in nabzını ölçmek istediğini belirtiyor. Burada dikkat çekilmesi gereken bir husus daha var ki o da Washington'ın Tayvan politikasının kasıtlı (stratejik) belirsizlik olarak bilinen stratejiye dayanmasıdır. Biden, Çin'in saldırısına uğraması durumunda Tayvan'ı savunacağını söylerken, bu ilkeyi denklemden çıkarmış oldu mu?
Yeni soğuk savaşta oyunun kurallarının belirlenme ve tanımlanma sürecine mi tanık oluyoruz? Bir yandan Washington liderliğindeki Batı ile Rusya arasında Ukrayna üzerinden yürütülen bir çatışmayla büyük güçler arasındaki nüfuz ve rekabet alanları belirlenirken, öte yandan Tayvan üzerinden Hint-Pasifik bölgesindeki “stratejik tiyatroda” Çin ile başka bir çatışmaya giriliyor. Büyük güçler arasında doğrudan bir çatışma ihtimaline mi tanık oluyoruz? Vekalet ile yürütülen çatışma için düşük bir ihtimal olsa da bu senaryonun dikkate alınması gerekiyor. ABD’nin tek taraflılığı döneminin sona ermesinden sonra yaşanacak gelişmeler, kuralları ve çeşitli tarafların davranışlarıyla hiç şüphesiz bu yeni sistemin belirlenmesinde hakim unsur olacaktır.