Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

İran’da öfkenin olmadığı Muharrem ayı!

Doğrusu en acı şey bir musibet karşısında insanın gülmesi ya da ağlaması veya her ikisini birden yapmasıdır. Bildiğimiz üzere, Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem'in ilk on günü, 14 asır önce İslam tarihinin başlangıcında Emevi devleti ile yaşanan meşhur Kerbela savaşında Hz. Hüseyin ve ailesinin öldürülmesinin Şii yürüyüşleri, hutbeler ve ilahiler ile anılmasına tanık olan dönemdir.
Buraya kadar yeni bir şey yok. Ancak mevcut İran rejimi, ‘İslam Devrimi’ rejimi, Şii mezhep geleneklerinin kalbinde bile siyasi ‘yenilikleri’ bize her zaman hediye etmiştir.
Biliyoruz ki, Hz. Hüseyin ile ilgili ilahilerin ve taziye meclislerinin amacı Hz. Hüseyin ile birlikte Kerbela’da ölenler için yoğun bir sempati ve hüzün uyandırmaktır. Gözyaşlarının serbest bir şekilde akması ve Hz. Hüseyin ve ailesi hakkında kaynayan duyguların toplanmasıdır. Ancak Sayın Mesud Zahid’in el-Arabiya’da yayınlanan ilgi çekici bir yazısında ifade ettiği gibi İran’da ‘meddah’ Irak’ta ‘radud’ adıyla çağrılan Hz. Hüseyin ile ilgili ilahiler okuyan kişiler, Humeyni rejiminin kurulmasından sonra Muharrem ayında gece gündüz İran rejiminin meselelerini şarkıların, ağıtların ve duygusal devrimciliklerin dokusuna soktular. İran dışında bu davranışı kanıtlamak için Lübnan’da Hasan Nasrallah'ın Muharrem ayında yaptığı konuşmalara ve partisinin ‘güncel’ meselelerini bastırmak için bu durumdan nasıl yararlandığına bakmak yeterli olacaktır.
Yazıya göre önceki Muharrem aylarında Humeyni rejiminin adamları Muharrem'i rejim muhaliflerine karşı kışkırtmak için kullandılar. Hatta bazen, Washington ile yapılan eski müzakereler nedeniyle Ruhani ve Zarif'e karşı olduğu gibi, aleyhlerinde düşünceler olan bazı rejim üyelerine karşı bile bunu yaptılar. Bugün, İran halkı boğazına kadar sefalete ve musibete batmışken Muharrem ayının yıldızları İran'ın içindeki Kerbela olayını nasıl kullanıyor?
Şiilerin sekizinci imamı İmam Ali bin Musa er-Rıza’nın türbesini de içeren kuzeydoğu İran'daki Meşhed şehrinin sakinlerinden ilahici Cafer Ekberzade, İntihab haber ajansına verdiği röportajda şu ifadeleri kullandı:
“Toplantılarımızda ilahicilere bir dalga yaratacak hiçbir şeyden bahsetmemeleri talimatı veriliyor. Çünkü sorulan sorulara cevap veremediklerinde bu tür konulara değinmek bir hoşnutsuzluk dalgası yaratabilir.”
Ekberzade “Bu yıl şu ana kadar hiçbir ilahicinin ekonomik sorunlar, geçim problemleri ve yoksulluk hakkında konuştuğu duyulmadı. Meşhed şehrinde yaptığım gözlem ve takibe göre durumu protesto eden veya yaşam sorunlarını eleştiren kimseyi duymadım. Çok nadir bu konulara değinen kişiler duydum. Her halükarda herkesin bir statüsü var. İlahiciler, düşmanın bu atmosferden yararlanıp sorun çıkarmasına fırsat vermemek için bu mevzulardan (yaşam şartları ve yoksulluk) bahsetmemeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Bugün İran halkının içinde bulunduğu durum içler acısı. Ağlanacak haldeler. Bu, adaletsiz bir durum ve fakirler ile mahrumlar üzerinde bir baskı var. Yani devrim yapmak ile ilgili tüm kelimeler ve mazlum ve kırılganlık konuşmaları mevcut. Ancak rejim kendisini üstün görüp kibirleniyor!
Farsça yayın yapan İtimad gazetesi geçen haftaki bir haberinde yoksulluk nedeniyle artan işçi intihar vakalarına dikkat çekti ve bu durumun ve nedenlerinin endişe verici bir mesaj gönderdiğini belirtti.
Ben sadece bugünün çıplak siyasi arenasında dinin, halkın duygularının ve tarihin gözyaşlarının sömürüldüğünü bariz bir şekilde gösteren sahne üzerinde düşünmemizi istedim.