Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

İmparatorlukların sınırlarını çizme iklimi

Yaz kavurucu ve verdiği mesaj açık: Gezegenin sakinleri çok geç olmadan kendilerini kurtarmalılar. Kasırgaların, sellerin ve orman yangınlarının oluşturduğu mesajları almak zorundalar. İklim değişikliği dünyayı istikrarsızlaştıracak, tarım mahsullerini etkileyecek ve bazı bölgeleri yaşanmaz hale getirecek. Büyük göçlere ve belki de suyun paylaşımı konusunda savaşlara neden olacak. Bu, çözümü büyük ya da küçük olsun hükümetlerin gücünü aşan bir sınır ötesi ikilemdir. Yaklaşan tehlikeleri görmezden gelmeye devam etmek, ebeveynlerin çocuklarını ve torunlarını, ekmeklerini, iş fırsatlarını ve ülkelerinin istikrarını tehdit eden krizlerin vesayeti altında bırakmaları demek. Bu gerçekleşmesi halinde geleceğe ihanet gibi bir şeydir ama bu büyüklükteki bir ikilemi ele almak başka bir kültür ve farklı bir iklim gerektiriyor. Daha az açgözlü hükümetlere, daha ihtiyatlı politikalara, sorumluluk duygusunu zafer hırsı ve parlak rollere tercih eden karar vericilere ihtiyaç var.
İklim değişikliği meselesi bir lüks değil ve onu görmezden gelmeye devam etmek, bindiğimiz dalı kesmek gibi. Son yıllarda yaklaşan tehlikeyle ilgili zirveler yapıldığında, stratejiler hazırlandığında ve taahhütler verildiğinde iyimserliğe kapıldık. İklim değişikliğinin büyük ve küçük hükümetler için en önemli öncelik olacağına neredeyse inandık. Ancak birdenbire, büyük oyuncuların hesaplarının bu en önemli olmaya yaklaştığını sandığımız önceliği bir başkasıyla değiştirdiğini gösteren korkunç bir dünyanın içine düştük. İşte, iklim değişikliği yerine imparatorlukların sınırlarını yeniden çizmeye mutlak öncelik veren bir dünyada yaşıyoruz. Bu, yalnızca Berlin Duvarı'nın yıkılmasından ve Sovyetler Birliği'nin intiharından bu yana değil, aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en tehlikeli uluslararası iklimdir.
İmparatorlukların sınırlarının yeniden çizilmesi rahatsız edici, korkutucu bir ifade ve bununla ilgili tarihi deneyimler açık ve net. Sınır çizimi ancak kanla, ülkelerin öğütülmesiyle, devasa bütçelerin çarçur edilmesiyle, beraberindeki kan gölleri ve mülteci dalgalarıyla gerçekleşebilir. Kaygının bugün dünyayı kasıp kavurduğunu söylersek abartmış olmayız. Kendilerini istikrar adası olarak gören bölgeler, ordularını yokluyor, savunma bütçelerini ikiye katlıyor, açlığı veya donmayı önlemek için gerekli olan emtialarda yaşanabilecek kesintilerden, eksikliklerden dolayı yurttaşları için endişeleniyorlar.
Bugün dünya, büyük ülkelerin zafer saplantısını istikrar hesaplarına tercih ederek benimsedikleri aldatıcı politikaların bedelini mi ödüyor? Batı örneğin Sovyetler Birliği enkazından çıkan Rusya'yı aldattı mı? Yaralı bir Rusya ile yaralı bir Türkiye'yi de içerecek bir Avrupa çerçevesi için genişletilmiş ve esnek bir formül bulmaktan aciz miydi? Amerikan İmparatorluğu, “NATO” ittifakı piyonlarını, tarihi bir kuşatılma kompleksinden muzdarip, güçlü bir liderin himayesi dışında yaşamayı reddeden Rusya’nın topraklarına doğru ilerletmeye başladığında bir aldatma ruhuyla mı hareket etti? Muzaffer ve güçlü olan zayıfı dinleme ihtiyacı hissetmez. Güçlüler, güçlerinin ipekleri içinde boğulur, yükselen ve çöken imparatorlukların verdiği dersleri görmezden gelirler. Batı'nın yetim Rusya’ya doğru davranmadığını söyleyenlerdenim ama bu, Putin Rusyası'nın hem Ukrayna hem de dünya için bir cezaya dönüşen mevcut davranışını haklı çıkarmaz. Peki, Vladimir Putin'in bu yüzyılın başında çarlık tahtına oturmasından bu yana ördüğü bir Rus hilesinden söz etmek mümkün mü? Sovyet enkazından yaralı olarak çıkan albay, hazırlandığı büyük intikam planını ve büyük darbeyi dünyadan gizledi mi? Putin, ordusunu ve toplumunu uygun saatte Batı'ya saldırmaya hazırlamak için ABD'nin 11 Eylül saldırılarına karşılık vermekle, Irak ve Afganistan işgalleriyle meşgul olmasından mı yararlandı? İlk altın fırsatı Suriye topraklarında ve özellikle de 2013'te Barack Obama'nın kimyasal “kırmızı çizgi”nin ihlaline karşılık askeri müdahale tehdidini uygulamaktan kaçındığı zaman mı yakaladı? Putin'in hem çarların hem de Stalin’in Batı'yı tehlikeli, yozlaşmış ve yozlaştıran olarak gören ekollerinin mirasçısı olduğuna inananlar var. Obama'nın gerilemesini Amerikan imparatorluğunun savaşlarından ve yüklerinden bıktığının, Batı'nın gerilemeye başladığının kanıtı olarak yorumladığını düşünüyorlar. Yine bu kişiler Kırım'ın geri alınışının Kremlin'in Amerikan imparatorluğunun tırnaklarının söküldüğü ya da sökülmek üzere olduğu hissine dayandığına inanıyorlar. Bu yüzden Putin ertesi yıl Amerikan imparatorluğunu Kırım ile test etti, ABD bunda başarısız olunca da 2015'te Suriye'ye askeri müdahalede bulundu.
ABD, Ortadoğu'dan emekli olmak için Çin'in yükselişi tehlikesini bahane etti. Bu sırada Putin haritalar hazırlıyor, doğal gaz, tahıl, boğazlar ve denizler için hesaplar yapıyordu. Aynı zamanda dostluklar ve ittifaklar örüyordu. Avrupa'nın büyük darbeler için zorunlu bir geçit olduğunun bilinciyle, Ukrayna'daki büyük taarruza başlamadan önce Çin ile sınırsız dostluk deklare etmeyi seçmesi şaşırtıcı değildi. Pelosi'nin Tayvan ziyaretinin yarattığı fırtına, dünyanın çok tehlikeli bir aşamaya girdiği izlenimini pekiştirdi. Bunu imparatorlukların sınırlarının yeniden çizilmesi aşaması olarak nitelendirmek abartılı olmaz. "Bir Kuşak ve Bir Yol" sloganı altında dünyaya saldıran Çin, Amerikan imparatorluğuna dünyanın sadece ikinci ekonomik gücü değil, aynı zamanda çıkarlarını ve rolünü savunmaya yetecek kadar büyük bir orduya sahip bir nükleer güç olduğunu hatırlatmaya çabaladı.
Bu, dünya genelinde dönen büyük ve tehlikeli bir oyun. Kendisi ile birlikte yaşamanın kudretli, cesur ve aklı başında, istikrarlarını ve çıkarlarını koruyabilecek, kozlarını düzenleyecek, kaynaklarını ve dostluklarını kullanabilecek hükümetlerin varlığını gerektirdiği maliyetli ve açık bir düello. İmparatorlukların sınırlarının çizilmesi aşamasında Ortadoğu halkı, mevcut haritalarının sınırlarından memnun olmayan ülkeleri unutamaz. Sözde "Arap Baharı" sırasında bölgede büyük bir operasyon düzenlemeye çalışan Türkiye'nin tavrını gördük. İran'ın dört Arap başkentinde karar mekanizmasını nasıl ele geçirdiğini de gördük. Emperyal geçmiş uyur ve yeniden uyanır. Günümüze kinler, acılar, projeler ve darbeler postalar.
Kavurucu bir yaz ama küresel ısınmaya ilgi gerilerken, imparatorlukların sınırlarının çizildiği bir iklimde küresel çatışmaların ısınmasına doğru hızla ilerliyoruz. Putin'in imparatorlukların yaralarını sonuna kadar deşmesinden sonra yaz daha da kavurucu.