Ömer Özkaya
Yazar
TT

Zeus'u öldürdüler

Batı kendini yeniden yaratmak için kültürel, dinsel, toplumsal ve siyasal patinajlarından kurtulmaya çalışmaktadır. Bu çabanın ilk göze çarptığı alan öncelikle dinler tarihi ve antropolojik araştırmalar branşlarıydı.
Dinler tarihi araştırmaları mitolojik evrenin de kapılarını açmaktadır.
Mitolojik ve fantastik evren denilince de Marvel yapımları, üzerine mercek tutulmayı hak etmektedir. Marvel ekolü, mitolojinin yeniden yorumlanması ile edebiyat ve felsefeden transfer edilen argümanların senteziyle karşımıza yepyeni bir inançlar tasavvufu, menkıbeleri ve tanrısal koridor çıkarmaktadır.
Neredeyse tüm dinlerin mistik boyutları ve olağanüstü genişlikteki mitolojik evren Marvel yapımlarının monopolüne girmiştir.
Yeni vizyona giren Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü filmi entelektüel bir grup kültürel ve eğlencesel içerik üreten Batılı’nın geleceğe dönük düşünsel dünyasının temel parametrelerini vermektedir.
Filmin başrol altında her zaman bir dönemi kapatan ve aklı level atlatan portreleri canlandıran Christian Bale var: Çölde kız evladı ile mahsur kalan ve kurtulmak için tanrılardan çok acil yardım bekleyen ve bu yardım gelmeyince kız evladını kaybeden Gorr (Christian Bale) rastladığı ilk tanrıyı alaycılığı ve sefahat âlemindeki sûfiliğinden kaynaklanan küçümseyiciliği ve yardım isteğine ve kızının kaybına kayıtsızlığı sebebiyle öldürür. Adı tanrıların öldürücüsülüğüne çıkan Tanrı katili Gorr, ölümü içselleştirdiği ve yaşadığı olağanüstü tanrı algısı yanılgısının verdiği negatif bir tanrılaşma süreci sonucu Tanrıları öldürmeye başlar. Tanrıların beklenen yardımları vermemesi sonucu negatif bir Tanrı ya dönüşen Gorr kızının kaybı sebebiyle Asgard dünyasının çocuklarını kaçırır.
Thor, tanrılar katili Gorr’u öldürmek için Zeus’tan yardım ister. Fakat Zeus, Thor'un yardım isteğini reddeder ve hatta gözaltına alır.
Thor, rol modeli Zeus’u öldürür ve onun yıldırımlar yaratan sihirli yıldırım aletini alarak tanrı katili Gorr’u öldürmeye gider. Bu olağanüstü görevde insan sevgilisi doktor Jane Foster da ona yardım eder. Çünkü Thor onun kitaplarındaki Uzay Vikinglerindeki Tanrı Odin'in oğludur.
Thor aynen Gorr gibi tanrıların ona yardım isteğini geri çevirmesi sonucu tanrı katili olmasına rağmen Gorr gibi intikam almak peşinde koşmadığı için daha temiz ve makul bir tanrıdır. Çünkü o bir Tanrı olarak yardım isteklerine hemen yardımla yanıt verir.
Entelektüel bir grup film üreticisi Batılı üzerinden Batı'nın psikanalizini yaparsak karşımıza şöyle bir yeni postreformist profil çıkmaktadır.
-Ateizm, “Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü” filmiyle beraber Zeus gibi öldürülmüştür. Ateizm inanç atlasından kaldırılırken mitolojik bir parantezle çok tanrılı dinler (Mitolojiler), yeni yorum ve formları ile gündelik yaşantımıza döneceklerdir.
-Tanrının yeniden inşaası ve tanımlanması bağlamında Tanrı veya Tanrılar, insanlara yardımı tanrılığın bir gereği ve görevi olarak görecekler ve sahaya ineceklerdir.
-Tanrıların ıslahı için ölümü göze almış ölümlüler bir süre sonra Tanrılaşmak zorunda kalır. İnsanın isteği kutsaldır ve istek, kutsalın alanında ise Tanrının yardım dışında seçeneği yoktur.
-Tanrılık vasfını sonradan edinmiş ölümlülerin elinden bu güç alınmalıdır. Çünkü Tanrılık kültürleri yoktur. Nitekim filmde Gorr’un elinden çocuğunun hayatı karşılığında tanrılığı alınır.
-Tüm Tanrılık özellikleri ve Baş Tanrı’lık, İskandinav Odin’de toplanmıştır.
-Diğer taraftan Thor’un şahsında Tanrılar sahaya inmiştir. Mitolojik Batı tipi cihatçılık gündemdedir.
-Yardım vaadini yerine getirmeyen tanrılar kaçınılmaz tanrısızlaşma eğilimini yaratırken, tanrılar tanrısal hiyerarşi ile (Zeus’un öldürülmesi) Tanrılık vasıflarını yerine getirme konusunda diğer tanrılarca zorlanmaktadır.
-Thor örneğinde olduğu gibi Tanrılar artık sahadadır. Tanrısallığı haketmis ölümlüler ile birlikte insanlara yardım edeceklerdir.
Görüldüğü gibi Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü filmi Hıristiyan teolojisi ve Batı mitolojisini eğlence kategorisindeki bir film ile irdelemiş ve postreformist bir yaklaşımla Protestanlığın kurucusu Martin Luther gibi Hıristiyan Batı'nın kültürel, dinsel, ekonomik, siyasal ve güncel diğer sorunlarına çözüm için post mitolojik bir koridor açmaktadır.
Batı'nın 1970’lerden itibaren yoğunlaşan ekonomik, siyasal, sosyal, ideolojik, kültürel, dinsel, jeopolitik, bilimsel, teknolojik ve vizyonsal sorunları, Batı toplumlarını dinsel ve moral değerler bağlamında radikal dönüşümden geçirmektedir.
Bu dönüşümlerin ilk göze çarpacağı alanlar öncelikle Batı kamusal aktörleri ve halkının, kumandayı eline aldığında karşısına çıkacak kitle iletişim platformlarındaki içeriklerde olacaktır. Özellikle film, dizi film, mitolojik içerikli ve mistik kitaplar (Yüzüklerin Efendisi, Hobbit, Karayip Korsanları, Harry Potter), Batı’daki zihinsel, kültürel, dinsel ve sosyo psikolojik değişim süreçlerinin parametrelerini vermesi bakımından ilgi çekicidir.
Batı'nın artan oranda mucizeler, insanüstülükler, tanrısal özellikler taşıyan kahramanlar, mitolojik olağanüstü varlıklar ve metafizik ve mistik öğeler içeren bir yayın yelpazesine yoğun prim vermesi, bilimsel güzergâhından son fizik bulguları karşısında sapma göstermesi, evrenin mekanik işleyişindeki matematiksel disiplinden aşırı derecede ürkmesi ve korkması, olağan dışı bir karakter göstermektedir.
Batı'nın giderek metafizik ve mitolojik inanç alanına kayması ve tanrısal güçler elde etmeye yönelik yayınlara ve yapımlara eğlence yoluyla eğitimsel periyodik bir içerik kazandırması,  siyasal, ekonomik, bilimsel ve teknolojik paniğin eseri olarak değerlendirilebilir.
Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü filminde kızını kurtarmak için tanrılardan beklediği yardımın gelmemesi karşısında tanrılara imanını yitiren Gorr (Christian Bale) karakteri, Batı dünyasındaki teopsikolojiyi vermesi bakımından önemlidir.
Batı elitlerinin Hıristiyan bir atmosferde kültürel kökenlerine mitolojik ve sezgisel bir entegrasyonla bağlanmaları postreformist bir sürece yöneldiklerini de ortaya koymaktadır.
Daha önce 11 Eylül’de Dünya Ticaret Merkezi’nin imha edilmesi sonucunda zamanın savunma bakanı Donald Rumsfeld'in ortaya koyduğu cesaret konsepti, Viking mitolojisinde en yalın ve yoğun haliyle bulunmaktaydı. Savaşta ölmeyi onur, yatakta ölmeyi onursuzluk sayan Viking mitolojisi, önümüzdeki süreçte Batı’nın mitolojik cihat kültürünü oluşturacak temele de sahiptir.
Burada ilginç olan bir başka nokta ABD’nin Yunanistan’a askeri anlamda daha kapsamlı yerleştiği bir süreçte Zeus'un İskandinav ilahı Odin oğlu tarafından öldürülmesidir.
Zeus’un olağanüstü diplomatik, stratejik ve entrika yüklü tanrılığının da iptal edilerek, Odin oğlu Thor’un düşmanlara paldır küldür dalarak sorunlarını çözmesinin öne çıkarılarak servis edilmesi, diplomatik Batı’dan askerî Batı’ya geçiş ile ilgili ipuçları vermektedir.
Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü filmi, sezgisel ve içgüdüsel entegrasyon stratejisini ön plana çıkararak durumdan vazife çıkartmayı da olumlamaktadır.
“Büyük Açık” filminin Batı'nın finansal dünyasında yarattığı level yükselişi ve makas değişimini, Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü filmi, askerî, diplomatik ve toplum psikolojisi alanında yapacak potansiyeldedir.
Postreformist bir kulvar süreçleri domine edebilirse, Batı, Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan küresel jeopolitik ve jeostratejik tabloda mitolojik zeminli teokültürel paramilitarist karakterli taktik ve stratejiler izlemeye daha hazır olacaktır.
Tanrısal statülerinin esiri olmuş Batı elitlerine filmin verdiği mesaj, Zeus'un öldürülmesi olabilir.
Bir filmden Batı'nın siyasal, askerî, dinsel ve kültürel bilinçaltını gelecek bazlı okumak elbette mümkün değildir. Ancak Batı’daki "küresel platformlarda psikolojik üstünlüğü yitirdik" paniği, son elli yılın tüm içeriklerinde giderek somutlaşan bir figüre dönüşmektedir.
Oysa tüm imparatorluklarda ve gelişmiş toplumlarda olduğu gibi yenilgi panikle başlamaktadır.
Batı'nın panik butonuna erken basması küresel bir yitim olacaktır.
Küresel anlamda resmin bütününe bakıldığında Batı'nın çökmesi dünyanın da hasar alması demektir.
Zeus'un öldürülmesi bağlamında antik Yunan başta olmak üzere tüm antik savaş ve strateji kitapları veya anekdotları, zayıfı güçlü yapan değil, güçlüyü zalim yapan bilgilerle donatmaktadır.
Zeus'un coğrafyasında Baş Tanrı Zeus’un öldürüldüğü bir filmin vizyonda olması, Batı'nın "Kuzey" kültürüne yönelmesini de anons etmektedir. Bunun ciddi bir konsept sapması veya konsept değişimi olduğunu belirtmek gerekmektedir.
Bilinen gerçek ise filmin yapımcılığını üstlenenlerin buradaki analizler bağlamında film yapmadıklarıdır. Ancak yaratılan her ürünün üretenler ve izleyenler bakımından farklı görünümleri vardır. Bazen tanrılar bir film yoluyla gelecekte olacakları yapımcılarına rağmen kitlelere sergilerler.
Batı'nın postreformist startının önümüzdeki süreçte küresel bir postreformist dalgaya sebep olacağını gözlemleyebiliriz. Bu süreçte bugün gündeme getirmekte sakınca görülen fizik bilimindeki bulguların ve yeni bilgilerin mitolojik bilimsel alet-edavat çantası olduğu da görülecektir.
Mitoloji, efsane, masal, destan gibi bir çok Tarihsel materyalin bugün gerçek anlamında kullanılmadığı olasılığına dikkat çekmekte yarar vardır.
Batı'nın hâlâ “din mi, bilim mi” sorunsalına yanıt ararken, toplumsal, kurumsal, dinsel ve bilimsel sansür uygulaması Batı'nın bilimsel ve sosyal ilerleyişine ket vurmaktadır.
Antropolojik ve arkeolojik bulgular, mitolojik birikimin aynı zamanda bilimsel geçmişte olduğunu kanıtlarsa postreformist süreç Batı'nın gereksinim duyduğu küresel ölçekte etkin olma ve psikolojik üstünlüğü tekrar yakalama isteğine çare olabilir. Zira Batı'nın siyasal, ekonomik ve askerî depresyonu ve bunun semptomları, dünya için aşırı stres yaratacaktır. Bu bağlamda Batı'nın mitolojik ve fantastik koridor arayışları makul ve gereklidir.