Maha Muhammed Şerif
TT

Krizlerle ağırlaşan Avrupa kışı

Avrupa, Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı krizin ardından yaşayacağı ilk soğuk mevsim olması hasebiyle alışılagelmiş bir kış geçirmeyecek gibi görünüyor. Avrupa'da baş gösteren enerji krizi bu kışın zorlu geçeceğine işaret ediyor. Uluslararası arenada gözle görülür bir yavaşlama söz konusu, birbiriyle çelişen bir dizi fikir var, Avrupa, dizel stokları yeterli olmadığından bu kış büyük bir enerji darboğazına maruz kalabilir. Rusya ham petrolü ve rafine ürünlerinin arzıyla ilgili Avrupa Birliği yaptırımlarının tamamıyla yürürlüğe girmesi durumunda, endüstriyel üretim ve bireysel kullanımlarda olumsuz sonuçların doğmasına kesin gözüyle bakılıyor. Dolayısıyla cezanın yanlış yere kesildiği yönünde bir algı da söz konusu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin ardından enerji fiyatları tavan yaptı ve büyük ölçüde Rusya’ya bağımlı olan Avrupa da oldukça zor durumda kaldı. Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya'dan akışın kesintiye uğraması ihtimaline karşı doğalgaz vanalarını kıstılar, böylece gönüllü olarak gaz tüketimini yüzde 15 azaltma planını yürürlüğe soktular. Enerji tasarrufunun Avrupa'nın enerji arz güvenliği için hayati önem taşıdığı değerlendiriliyor, plana göre; yıllık 45 milyar metreküp doğal gaz tasarrufu hedefleniyor. Sadece Almanya’nın 10 milyar metreküp doğal gaz tasarrufu yapması gerekiyor. Peki Rusya’ya yaptırımlar kaldırılmaksızın bu tasarruf stratejisiyle krizin aşılması mümkün olacak mı?  
Avrupa’da, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in savaş nedeniyle Moskova'ya uygulanan yaptırımlara yanıt olarak, gaz arzını tamamıyla kesmesinden endişe ediliyor. Böylesi bir durumda, enflasyon daha da yükselecek ve endüstriyel üretim durma noktasına gelecektir. Bu nedenle kış mevsiminin Ukrayna’ya olan desteğin azalmasına ve Rusya ile bir çözüm yoluna gidilmesine neden olup olmayacağı merak konusu. Avrupa’da gün geçtikçe yükselen maliyeti nedeniyle savaşın neden olduğu bir yorgunluğun işaretleri belirmeye başladı. Yüksek enflasyon oranları, enerji krizinin derinleşmesi ve ekonomik durgunluk riski, savaşla ilgili farklı görüşlerin belirginleşmesine neden oldu. Avrupalı bazı liderler, savaşın olumsuz sosyal ve ekonomik yansımaları ile siyasi ve jeopolitik etkileri hakkında seslerini yükseltmeye başladı. Bu tartışmaların nereye evrileceğini şimdiden kestirmek zor, bu biraz da Rusya’nın savaşla ilgili yaklaşımındaki olası değişiklerle ilintili olabilir.  
Bu zorluklar daha ne kadar devam edecek ve Avrupa birliği savaşla ilgili pozisyonunu daha ne kadar kararlı bir şekilde koruyacak? Gece vakti denize açılmanın felaketlerle son bulması kuvvetle muhtemel.  Ukrayna'da yaşananlara bir son vermek için göz ardı edilemeyecek çizgiler söz konusu, dolayısıyla ufka doğru yelken açmaktan vazgeçilmesi için istisnalar olabilir. Yüksek ekonomik baskıların ardından Avrupa siyasetinde endişe verici fenomenlerin ortaya çıkabilmesi bir gerçekliktir. İtalya, Fransa gibi ülkelerde popülist sağcı milliyetçi partiler, ekonomik bunalımları halk desteğini elde etme yolunda kullanma eğilimdedir. Dolayısıyla bu aşamada bu partilerin eline, dikkate değer kozlar geçmiş görünüyor. ‘Yeşil Gündem’ sahibi Avrupa Birliği kurumları, Rusya’ya yaptırım uygulayarak enflasyonu körüklemek, üretimi baltalamak ve istihdamı azaltmakla suçlanıyor.  
Rusya’ya bağımlılığın azaltılması için gaz tüketimini yüzde 15 azaltma planını yapanlar köklü demokrasilere sahip ülkelerdir. Ancak hala bazıları ‘bireysel kurtuluş’ uyarınca hareket etme eğilimi sergiliyor ve bu da bir kafa karışıklığına neden oluyor. Avrupa’nın bu planı uygulaması esnasında, Rusya’ya en çok bağımlı olan ülkelerin yaşayacağı gaz sıkıntısının, diğer ülkelerin işbirliği ile giderilip giderilmeyeceği de belirsizliğini koruyor. Şüphe yok ki çevresinden bağımsız yaşıyormuş gibi davranan ülkeler bazen yanılabiliyor. Ekonomisini ve sosyal güvenliğini tehdit eden şoklardan korunmasının mümkün olamayabileceğini fark ediyor.