Nasif Hitti
TT

Akdeniz: Zorlu bir gündem

Siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel faktörler aracılığıyla, coğrafya ve (sömürgecilik, çatışma ve iş birliğinden oluşan) tarih, Akdeniz'in iki kıyısı ve bilhassa Arap ve Avrupa derinlikleri arasında, dengesiz de olsa karmaşık ve yoğun bir karşılıklı bağımlılık ilişkileri ağının oluşturulmasına ve güçlendirilmesine katkıda bulundu.
5 + 5 (Avrupa-Akdeniz ülkeleriyle Kuzey Afrika ülkeleri), Arap-Avrupa Diyalogu, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı ve ardından Akdeniz için Birlik dahil olmak üzere bu bağlamda ortaya çıkan çeşitli iş birliği çerçeveleri bahsi geçen ortaklığa tanıklık ediyor. Yukarıda bahsedilen iş birliği çerçevelerinin çeşitli dönemlerdeki rollerinin etkinliğinden de anlaşılacağı gibi, zaman zaman ilgideki gerilemeye ve bazen farklı öncelikleri dayatan zorluklara rağmen, tüm bunlar, Akdeniz ülkeleri arasında iş birliğini gerektiren birçok temel ve ortak zorluk bulunduğunu kanıtlıyor. Her ne kadar bölgedeki mevcut çatışmaların bazılarının doğası gereği, bu iş birlikleri farklı biçim ve hızlarda gerçekleşse de.
Küresel sistem düzeyindeki gelişmeler, Akdeniz'in siyasi coğrafyası kadar ekonomik coğrafyasına verilen önemin de arttığını gösteriyor. Asya, Avrupa ve Afrika'yı büyük uluslararası güçlere, dokumaya veya güçlendirmeye çalıştıkları politikalar, ilişkiler ve iş birliği çerçeveleri içinde Arap Körfez bölgesi ve İran’a bağlayan Akdeniz'in artan önemi bunu kanıtlıyor.
Doğu Akdeniz, Çin Halk Cumhuriyeti için Avrupa'ya uzanan bir deniz yolu ve "Bir Kuşak ve Bir Yol Girişimi" stratejisinin bir parçası. Doğu Akdeniz ayrıca büyük miktarda doğal gaz ve petrol rezervleri içeriyor. Bu gaz ve petrol rezervlerinin önemi, Ukrayna'daki savaş nedeniyle Rus gazına olan bağımlılığını azaltmaya çalışan Avrupa'ya yakınlıkları ile daha da artıyor. Henüz Ukrayna'daki savaş başlamadan önce Doğu Akdeniz gazına verilen önceliğin en belirgin göstergelerinden biri, bu stratejik dosyada bölgedeki kilit ülkeler arasındaki bir iş birliği çerçevesi olarak Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nun (8 ülke tarafından) kurulması. Lübnan ve İsrail arasındaki deniz sınırlarının çizilmesi için Amerikan arabuluculuğu aracılığıyla tanık olduğumuz aktivizm de elbette bu göstergelerden biri. Doğu Akdeniz, doğal gazı sıvılaştırmanın ve Avrupa'ya taşımanın en iyi yollarını bulmaya ilişkin farklı iş birliği çerçeveleri formüle etmek amacıyla bölge dışından güçlerin katıldığı aktif bir diplomasiye de tanık oluyor.
Akdeniz bölgesinin yaşadığı temel sorunlardan biri, (üç kıtanın buluştuğu) bölgede etkisini pekiştirmek isteyen bölgesel ve uluslararası güçler arasındaki vekalet çatışmaları için çekim unsuru oluşturan sıcak noktaların varlığı. Bu sıcak noktalardan şüphesiz en önemlileri, devam eden savaşlarda (uluslararası ve bölgesel) dışarının içerisi ile karıştığı Suriye ve Libya. Bunun nedeni de her iki ülkenin Akdeniz'deki önemli stratejik konumu, Suriye’nin Arap dünyasına, Libya’nın da Afrika'ya açılan bir kapı olması.
Akdeniz bölgesinin karşı karşıya olduğu en ciddi sorunlardan bir diğeri, sağlık ve ekonomi üzerindeki yansımaları ile dünyanın en kirli bölgelerinden biri olması. Buna ilaveten, tüm çalışmalar, bölgede küresel ısınma kaynaklı artış oranının, dünyadaki en yüksek oranlardan biri olduğunu ve bunun da yağmur oranlarını etkilediğini, su ihtiyacını artırdığını gösteriyor. Bunun aynı zamanda ilgili ülkeler üzerinde ekonomik, sosyal ve dolayısıyla siyasi ve güvenlik yansımaları da var. Bütün bunlar, Avrupa'ya yasadışı göçü artıran olumsuz yansımalar taşıyor. Söz konusu Arap - Akdeniz ülkelerinin bu göçün sadece bir kaynağı değil, aynı zamanda bir geçidi olduğuna da dikkat çekilmeli.
Bu kesişen ve birbiriyle bağlantılı sorunların üstesinden gelmek için kısmi ve aşamalı yaklaşımlar gerekli olmaya devam ediyor. Fakat “Akdeniz için Birlik”ten farklı ve bu kısmi, aşamalı yaklaşımları daha etkin bir şekilde içeren bir stratejik yaklaşımın benimsenmesi de gerekliliğini koruyor. Bu yaklaşım, diğer üye olmayan ama ilgili devletlerin de arzu ederlerse katılımına açık olmalı, Akdeniz diyalogu ve kararı masasının dört ayağı olarak tanımlanabilecek unsurlara dayanmalı. Bu ayakların bütünleşmeleri, “ilgili masanın” karar alma kararlılığını takviye edecektir. Bu ayaklar: siyaset, ekonomi, kültür ve eğitim ile sivil toplumdur (sivil toplum kuruluşları ve kişilikleri).
Bu kapsamlı ve aşamalı yaklaşım, farklı derecelerde, biçimlerde ve zamanlarda olsa da, Akdeniz'in her iki kıyısı, bu iki kıyının coğrafi derinliklerindeki herkesi etkileyen eski, yeni, yenilenmiş sorunların ele alınmasında iş birliğinin eksiksiz tüm boyutlarını temsil eden pratik fikirleri ve önerileri kristalize etmeyi amaçlar.
Akdeniz İçin Birlik'in (Temmuz 2008’de) doğuşundan bu yana neredeyse 10 buçuk yıl geçti. Mevcut zorluklar ve farklı öncelikler ortasında elbette ki kolay olmayan bu yaklaşımı benimsemeli miyiz?
Cevaplamamız gereken soru bu.