Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Macron ve farklı bir tarih okuması

Özgürlük, adalet, eşitlik ve vatandaşlık cumhuriyeti olan Beşinci Cumhuriyet’in popülist rakibi Marine Le Pen'i az bir farkla geride bırakan lideri Macron, acılarla dolu Cezayir tarihini, Fransa’nın Cezayir’i sömürdüğü dönemde verilen 1 milyon şehide bakarak değerlendirmiyor gibi görünüyor. Bu yüzden tarihçilerden oluşan bir komite aracılığıyla tarihi yeniden yazmak istiyor. Macron Cezayir'in Fransız sömürge tarihini ve o dönemin çirkinliğini reddettiği önceki açıklamaları nedeniyle üç yıldan fazla bir süredir ilişkilerin kesilmesinden sonra ilk kez Cezayir’i ziyaret etti. Yaklaşık bir milyon Cezayirliyi yok ettikten ve Fransız Cezayir projesi kapsamında Cezayir'in Arap kimliğini neredeyse sildikten sonra 1962 yılında sona eren Cezayir savaşı ve sömürgecilik döneminde çekilen acılar söz konusu olunca, celladı kurban ile bir tutuyormuş gibi bugün sadece o dönemin hem Fransızlar hem de Cezayirliler için acı dolu bir dönem olduğunu itiraf etmekle yetindi.
Cumhurbaşkanı Macron, Fransız sömürgeciliğinin suçlarından dolayı Cezayir'den özür dilemeyi reddediyor. Cezayir'deki Fransız sömürge tarihinin anısına hala ikna olmuş değil. Bu nedenle Fransız araştırmacı Benjamin Stora’yı ‘sömürge tarihi ve Cezayir Savaşı’ üzerine bir rapor hazırlaması için görevlendirdi. Böylece Fransa Cumhurbaşkanı’nın hala Cezayir tarihini sorguladığı anlaşılıyor. Bu, Fransa büyüklüğünde bir ülkenin başkanından ne akademik ne de diplomatik olarak kabul edilebilir bir şey değil. Charles de Gaulle dahil olmak üzere, önceki hiçbir Fransız cumhurbaşkanı tarihi sorgulamamıştır.
Macron'un tarihi yeniden yazma ve işlemediği suçlar için özür dilemekten kaçınacak şekilde formüle etme girişimi, onu buna neyin ittiğini düşündürüyor. Bu, Fransa'yı soykırım suçlarının kabul edilmesiyle dayatılacak çok büyük bir tazminattan kurtarma girişimi mi? Yoksa mesele, Aryan ırkın üstünlüğüne, medeniyetlerin çatışmasına ve üstünlüğüne inanan, Nazizm ve Faşizm ile kesişen yabancı düşmanlığı, üstün ırk (master race) kavramının yaygınlaşması, Nazi Hitler ve Faşist Mussolini'ye inanan yabancı düşmanlığına dayalı popülist eğilime karşı Fransız seçimlerine girmiş olsa bile, Fransa Cumhurbaşkanı’nın gizli popülist eğiliminde ve tarihi sorgulamasında görülen üstünlük kompleksinde mi düğümleniyor?
Fransa Cumhurbaşkanı’nın kibre kapılıp özür dilemeyi reddetmesi ve hatta tarihin mevcut halini kabul etmemesi, onun tarihsel anlayışlarında Fransa'daki popülist eğilimden farklı olmadığını kanıtlayan işaretlerdir.
Eski İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, Arap ülkelerindeki sömürge dönemlerinin çirkinliğini kabul eden tek Avrupalı ​​liderdi. Zira kendisi İtalyanların Libya'yı sömürgeleştirdiğini kabul edip özür diledi ve Libya tarafıyla bir tazminat anlaşması imzaladı.
Sömürge tarihi sayfasını kapatmak için İtalya-Libya anlaşması, o dönemde sömürgeleştirme veya soykırıma maruz kalan diğer ülkeler için bir örnek olabilir. Geçmişin sayfası ve çirkinliği Başkan Macron'un sandığı gibi sadece endişeli hissederek veya acıların anlaşıldığı dile getirilerek kapatılamaz. Macron hala tarihi görmezden geliyor ve hatta yalanlıyor. Hakkında onlarca ansiklopedi yazılan ve Fransa’nın en büyük ve en prestijli üniversitesi olan Sorbonne’de bile onlarca yüksek lisans ve doktora tezine konu olmuş bir tarih dönemi için tarihçilerden oluşan bir komite kurulmasını istiyor. Bu da tarihi yeniden yazma isteğini, özellikle zararın boyutu apaçık ortadayken özür, tazminat ve geçiş dönemi adaleti hakkındaki gerçek uzlaşmayı geciktirmek için sefil bir girişim haline getiriyor.
Bugün Fransa ve Cezayir arasındaki stratejik ortaklık bahsi, mağdurlara tazminat ve adalet verilip acı dolu savaş anıları kapatılmadıkça bir milim ilerleme kaydedemez.
Macron tarihi kabul etse de etmese de Cezayir'deki Fransız sömürge dönemi insanlığa karşı işlenmiş bir suç olmaya devam edecektir.