Bekir Uveyda
TT

Uzlaşılar zirvesinden önce dürüstlük ve açık konuşmalar

Görünen o ki Cezayir Arap Zirvesi kararlaştırılan tarihte, yani kasım ayı başlarında yapılacak. Bu tercih, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt'ın geçen hafta Arap dışişleri bakanları toplantısından sonra yaptığı açıklama sonrası kesinleşti. Genel Sekreter açıklamasında, zirvenin belirlenen zamanda ve yerde yapılacağını vurguladı. İnternette dolaşan  erteleneceği ya da yerinin değiştirileceği söylentilerinin doğruluğunu reddetti. Beklenen, bu resmi teyidin asgari düzeyde bir uzlaşıyla bile olsa Arapların yeniden birleşmesini arzulayan her Arap’ta sevinç uyandırmasıdır ve doğal olan da budur. Zira Araplar arasındaki asgari düzeyde de olsa var olacak uzlaşı, birincisi Arap ilişkilerinin bir tesbih gibi daha fazla dağılmasını engeller. İkincisi, her Arap toplumunun çıkarlarını dikkate alma temellerine dayanan, sadece duygusal değil, pratik bir dayanışma için koşulların sağlanmasını da garanti eder. Bu da bir yandan her Arap başkentine bir dış politika ve duruş özgürlüğü sağlar, diğer yandan her zaman genel olarak Arapların arasını açmaya ve birbirlerine düşürmeye önem veren tarafların müdahaleleri hayaletini uzaklaştırır.
Yukarıdakilerin daha önce defalarca dillendirildiğini, aynı içeriğin çokça tekrarlandığını söyleyenler olabilir. Bu doğru, dahası her zirveden ve özellikle de Kuveyt’in işgali felaketinden önceki Bağdat zirvesinden (1990) bu yana düzenlenen tüm zirvelerden önce yazarların ve gazetecilerin makalelerinde veya politikacıların açıklamalarında benzer birçok dileğe yer verildiğini hatırlatmak daha doğru olur. Ancak bu umutların tökezlemesi ve gerçekleşmemesi, umudu tamamen kesmek ve yeise kapılmak anlamına gelmemeli. Diğer bir deyişle, bunlar kesinlikle yerinden oynatılamaz dağlar gibi görülmemeli. Belirli bir gerçeğin olduğu gibi donup kalabileceğini reddeden ve “bir halin sürekli olması imkansızdır” anlamındaki atasözünü çoğu kişi bilir. Siyasi alanda deneyimli olanlar ise sahada hiçbir şeyin gerçekleşmesinin imkansız olmadığı ilkesini herkesten önce kabul ederler. Kısaca; herhangi bir alanda, herhangi bir yolu engelleyen koşulları ortadan kaldırmak zor olabilir, ancak imkansız değildir. Farklı kültürlerden insanlar arasında iyi bilinen “Bir irade varsa, bir yol da vardır” sözü buradan doğdu. Gelgelelim, Cezayir zirvesinin önceki zirvelerde mümkün olmayanı başarmasını sağlamak için tek başına iyimserlik yeterli mi?
Kesinlikle hayır. Bilhassa 31. Arap Zirvesi'nin, Arapları yukarıda bahsedildiği gibi sadece sözlü veya duygusal değil, pratik dayanışma yolunda yeniden gruplandırmayı, “Arap Uzlaşıları Zirvesi" adını taşımayı hak ederek çalışmalarını sonlandırmayı başarabilmesi için toplantıdan önce birden fazla Arap taraf ciddi, dürüst ve açık sözlü beyanlarda bulunmalı. Filistin, Libya ve tabii ki Suriye'de olduğu gibi, bazı durumlarda aynı Arap ülkesine mensup taraflar arasında ise bu dürüstlük ve açık konuşmalar, bir gereklilik. Bu bağlamda Şam'ın birlik üyeliğinin yeniden etkinleştirilmesi sorunu çözülene kadar zirvelere katılmayacağını açıkladığı kaydedilmeli. Aynı zamanda Arap dünyasındaki koşulları gözlemleyen herkes için şu açık ve net; açık konuşmak, çıkar çatışmasından kaynaklanan herhangi bir uyumsuzluğa son vermek için birçok Arap ülkesi arasında bir gereklilik. Yeterince sorumluluğu olduğundan yola çıkarak başarılı diplomat Ahmed Abu Gayt'ın Arap Birliği'nin Kahire'deki merkezinin çatısı altında bu tür açık konuşma toplantıları düzenlemesini önermek belki mantıklı, hatta adil değil. Yine de Genel Sekreter’in çok sayıdaki sorumluluğuna rağmen “Fetih” ile “Hamas” hareketleri liderlerini bir araya getirebileceğini varsaymak mümkün. Hatta Genel Sekreter, Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın iki hareketin üyelerinden oluşan bir Filistin heyetiyle Cezayir zirvesine katılmasını sağlayacak bir uzlaşma sağlanana kadar bu liderlerin ayrılmalarına izin vermeyebilir. Bu, belirli bir Arap ülkesinde iç uzlaşıyı sağlamak için gerekli açıkça konuşma örneklerinden bir tanesi. Aynı durum Libya meselesi için de geçerli; Libya'yı zirvede kimin temsil edeceği konusunda Libyalı taraflar arasındaki anlaşmazlığın sürmesi mantıklı değil. Bu arada resmi davetin Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Muhammed Yunus el-Menfi'ye yapıldığına dikkat çekelim. Farklı vizyonlar veya çakışan yönelimler nedeniyle ilişkileri gerilimlerle gölgelenen Arap başkentleri arasında dürüstlük ve açık sözlülüğe gelince; kendisi bir gereklilikten ötedir. Zira Cezayir zirvesinin önceki zirvelerde kaydedilemeyen bir başarıya ulaşmasını garantileyecek bir uzlaşının güvencesidir. Evet, söylendiği gibi konuşmanın kolay, pratiğin zor olduğu doğru, ama kesinlikle imkansız değil.