Ömer Özkaya
Yazar
TT

"Kaosun Görkemli Dünyası"

Düğmeye bastığınız anda dünyanın her yerinde kaoslar yaratamıyorsanız ve bu kaoslarda ülkenizi ilk başvurulan merkez yapamıyorsanız küresel bir güç olduğunuz tezi ileri sürülemez.
Bu bağlamda başta ABD, İngiltere, Çin, Suudi Arabistan, Rusya ve zorlamayla da olsa Almanya ve Fransa süper güçler liginde bulunmaktadır.
Diğer taraftan Türkiye son yıllarda bölgesel güç olarak öne çıkmaktadır. Rusya merkeze alındığında doğu, güney ve batısı Rusya'nın hinterlandı tanımlamasını kuvvetlendirerek devam ettirmekte ve geliştirmektedir. Türkiye de benzer şekilde Osmanlı İmparatorluğu hinterlandında güç ve güven tazelemesi yapmak için yoğun çaba sarf etmektedir.
Öte yandan Türkiye açık kapı politikası sonucu elde ettiği mülteci kartıyla birçok ülkede etkili olabilecek nüfus ve nüfuz kozu üretmenin stratejisini geliştirme yolunda mesafe almaktadır. Bu yönüyle ülkesindeki on milyon civarındaki mültecilerin büyük sorunlara yol açabileceği yönündeki tartışmalar geniş bir coğrafya bağlamında şiddetli iç politika gerilimleri de üretmektedir.
İran ambargo altında olmanın dezavantajlarından jeopolitik bir hamle ile kurtulmaya çalışırken doğu Akdeniz’de ve Hint Okyanusu’nda sağlam üs tutmak için yaşamsal mücadele vermektedir.
Suudi Arabistan geniş bir jeopolitik merkez inşaa ederek elindeki gücü doğru zamanda doğru yerde olmak ve doğru jeostratejik hamleler yaparak Ortadoğu’da sakınılan değil sığınılan ve koruyucu kalkan işlevi gören misyonuyla yeni bir Ortadoğu denklemi kurmaktadır. Diğer taraftan yürüttüğü modernleşme Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın tavizsiz geniş yelpazeli uygulamaları ile Arap dünyasının yeni rol modeli olarak tanımlanmaktadır. Bu profilin de sorunlar ürettiği ortadadır ancak aşılması mevcut durumda görüldüğü gibi olanaksız değildir.
Bununla birlikte Suudi Arabistan'ın Körfez ülkeleri, doğu Akdeniz ve kuzey Afrika ile doğu Afrika’daki etkileri küresel jeopolitik söz konusu olduğunda çok yoğun jeostratejik eksen değişimleri yaratarak jeopolitik bir dövme çıkarmaktadır ki; bu da hazmedilmesi zor tablo üretmektedir rakipleri için. Yemen sorunu ve Yemen deki İran etkisi Suudi Arabistan'ın yeni bir jeopolitik yörünge oluşturmasını zorunlu kılmak için ağır baskı yapmaktadır.
Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü ile Polonya, Baltık Denizi, Hürmüz stratejik bölgesi, Hint Okyanusu ve hatta Türkiye ŞİÖ’ye üye olursa Akdeniz’e kadar etki sahası oluşturması NATO’nun doğu kanadı için yeni bir jeopolitik ve jeostratejik dosyayı ve puzzleı imal edecektir. AB-Çin ilişkileri, Rusya-Çin olası ittifakı Çin’i Atlantik Okyanusu’ndan Pasifik Okyanusu’na kadar neredeyse dünyanın yarısından fazlasında etkin yeni jeopolitik bükücü fonksiyonu kazandıracaktır. Afrika’daki Çin de göz önüne alındığında ABD’nin Çin ve Rusya tarafından ablukaya alındığı gibi bir tablo ortaya çıkmaktadır ki, bu da kopan kaotik tsunaminin deterministik temelini ortaya koymaktadır. ŞİÖ+Afrika+AB ile ilişkiler+Güney Asya+Afrika =Ablukaya alınmış ABD tablosu ABD’yi katı şekilde kulvarize etmektedir. Sadece ABD değil Birleşik Krallık ta, ABD jeopsikolojik travmasını yaşamaktadır ki asıl sorun buradadır.
Bu yeni tablo, yeryüzü Tanrıları katındaki kaosu yani cennetteki kavgayı veya Dante’nin İlahi Komedyası'nın güncellemiş ve uluslararası ilişkilere evrilmiş versiyonu gibidir.
Diğer taraftan Çin'in düne kadarki emperyalist içeriği değiştirdiği de söylenebilir: Düne kadar ki emperyalist içerik "her şeyi al ve mümkün olduğunca az ver" tarzında çalışırken Çin hedef ülkeler için "tüm sorunlarını çözerim ne istersen veririm, benim alternatif uluslararası ilişkiler doktrinim, daha uysal ve doğu tıbbı gibi yatıştırıcı ve önleyici niteliktedir" stratejisi ile hareket etmekte ve etkili olmaktadır.
ABD ve bileşenleri buna karşılık Doğu Türkistan kartını ve tablosunu ileri sürerek Çin'in hegemonik ataklarını kırmaya çalışmaktadır.
Bu tablo doğal olarak Ortadoğu’yu daha da fazla küresel jeopolitik jeopsikolojik belirleyici olarak yeniden ve daha fazla stratejik içerikle öne çıkarmaktadır. Suudi Arabistan bu bağlamda kürede en titiz takibe alınan ülkedir. Çünkü Suudi Arabistan, "kazananın ve kazanacak olanın yanında önceden yer alan ülke" olarak vasıflandırılmaktadır.
Diğer yandan OPEC ve OPEC + ülkeleri hala kürenin en dönüştürücü, ekonomik ve siyasal travma yaratıcı gücü olarak özel bir jeopolitik ve jeostratejik takip mekanizması ile izlenmekte ve jeopolitize kanalları ile “bilgilendirilme" altında tutulmaktadır.
Buna ek olarak Tesla'nın otomotiv sektörüne elektrikli otomobillerle yaptığı yüksek oktanlı giriş ABD ile Almanya arasındaki karbon salınımı mücadelesini izah ederken, hidrokarbon paktına da gelecek otomobil ve motorlu araçlar sektöründeki değişmeler için erken uyarı göndermektedir. ABD’nin motorlu araçları petrolden kurtarması stratejisi ABD’nin gelecekteki jeopolitik Rüştünün ve özgürlüğünün de en çarpıcı sembolü olabilir. Bütün bunlara rağmen hidrokarbon sektöründe son saptamalar yapılmamıştır; son sözler söylenmemiştir.
ABD, Kanada, Avustralya ve Birleşik Krallık’ın oluşturdukları AUKUS ittifakı, Çin’in ABD ve Birleşik Krallık ablukasına karşı bir başka abluka olarak analiz edilmektedir.
Bu tablo "kaosun görkemli dünyası"nı sürrealist jeopolitik açıdan net şekilde sergilemektedir. Dolayısıyla Çin'le ilgili tüm bilgiler daha da stratejik önem kazanmaktadır. Çin'in en büyük küresel jeostratejik eksikliği ideolojik ve entelektüel olarak küresel güven sağlayacak alet edavat çantasının içeriğinin bilinmemesidir. Bu moral ve jeopsikolojik sahada Çin sosyalizmin yeni Mao-Lenin sentezi versiyonu ile küresel aktörlüğe talip olduğunu beyan etmektedir. Fazlasıyla totaliter, baskıcı ve bir o kadar da insan hakları ve özgürlükleri defoları ile aşırı yaralı ve bereli durumdaki sosyalizm ideolojisi Çin'i küresel ölçekte siyasal süper güç te yapar mı? Bu olağanüstü kaotik bir siyasal psikoloji travması yaratması olası sosyalist ideoloji Çin için kaçınılmaz yönetsel ideolojik tercih olurken, dünyanın geri kalanı için de tercih edilebilir olabilecek midir?
Gereksinimler psikolojisi ve karşılanması gereken bireysel ve toplumsal ihtiyaç listesi kıtlık süreçleriyle beraber hak ve özgürlükler ortamından sadece yaşamak için gereken tüketim maddelerini bulmaya mecbur kitleler için Paul Krugman’dan mülhem önemsizleşen özgürlükler söz konusu olacaksa Çin'in aşırı aşınmış sosyalizmle ne tür bir küresel güç olacağı da fazla merak edilmeyebilir.
Ablukaya alınmış ABD ve Birleşik Krallık’ın Çin'i ablukaya alması jeopolitik bir ironi gibi görünse de Birleşik Krallık ve ABD için daha çok geç kalınmış jeostratejik bir hamledir.
Diğer taraftan Marvel yapımı "Kaptan Amerika: Yeni Dünya Düzeni" filmi sinema teknolojisi ile ABD vizyonunu optimal bir sentezle Z ve Alfa kuşağına "satabilirse" gelecek tasarımları tüm kaotik süreçleri bypas edebilir yargısına varılabilir.
Orhun Yazıtları'ndaki aşırı stratejik Çin'li profilinin aynı performansta olup olmadığı altın soru niteliğindedir. Orhun yazıtları Çinliler için Türkleri müthiş uyarıcı telkinler içerse de, bu anlamda asıl stratejik atak Rus gelinler üzerinden Rusya’dan gelmiştir. Aileyi oluşturan bütünlerin siyasal stratejilere alet edilmemesi insanlığın en yüksek etik değeri olsa da özellikle tarihte ve hatta bugün bile stratejik proje evlilikleri rasyonel bir uygulama kabul edilebilmektedir.
Bu kaotik kürede tüm aktörler birbirlerini büyük bir dikkatle kollamaktadırlar. Küresel anlamda sembolik değeri olan astratejik davranışlar gündemdedir. Bu bağlamda İran’da başörtüsü yüzünden meydana gelen olaylar rejimin çok da sağlam bir toplumsal zemine sahip olmadığını ve olayları anlamak için sebep-sonuç ilişkisi gibi basit yöntemlerin bile kullanılmayışı İran'ın tutumunu ortaya koyması açısından ilginçtir.
İran radikalleştikçe mezhepsel ve bölgesel rakip gördüğü Suudi Arabistan'ın modernleşme süreci bölge bağlamında tarihsel seyir mukayeselerine sebep olacaktır. Bu mukayeseler de bölgedeki jeopolitik kombinasyonu ve küresel denklemdeki statüyü oluşturacaktır.
ABD’nin Çin ablukasından kurtulmak için yaptığı bölgesel ablukalar sonuç verir mi ve "kaosun görkemli dünyası “nı yatıştırır mı? Yoksa dünyada kaos cârî, istikrar istisna mı?
Yukarıdaki soru kaotik ortamlardan muazzam güçlenerek çıkan Yahudiler için yanıtı belli olan bir sorudur. Küresel anlamda Yahudiler kadar kaotik ortamlara uyum sağlayabilecek bir ulus henüz belirmemiştir. Bu kaotik süreçlerde Yahudi entelektüellerin ortaya koydukları yapıtlar geleceğin ipuçlarını yakalamak için rehber işlevi görebilir.
Yine Almanların ve Türklerin bu süreçlerde izledikleri yöntemler de nasıl bir geleceğin dünyayı beklediğini öngörmemizi sağlayabilir.
Önümüzdeki süreci öngörmekte temel anahtar Suudi Arabistan'ın tercihlerinde kendini gösterecektir.
Bu küresel siyasal, ekonomik, askerî, gıda ve iklimsel gelişmeler ile kıtlık süreçleriyle oluşan kaos cümbüşü küresel dizaynla yeni bir evreye geçecektir.
Bilinen gerçektir ki, Adem ve Havva’nın yanında mutlaka yasak meyveyi ısırtacak bir "yılan" mutlaka bulunur. Daha açık ifadeyle değişim ve cennetten çıkış insanın evreni tanıması ve tanrısını bilmesi için büyük bir olanaktır. Çinlilerin de dediği gibi “her kriz (kaos) fırsattır”.
Şimdi Çinlilerin bu kaosu nasıl fırsata çevirecek olmaları mı izlenecektir ya da kaostan fırsat üretme ustası Çin'liler bu kaostan "çırak" mı çıkarılacaktır?
Görünen tabloda Çin'in jeopolitik hedefleri, ABD ve bileşenlerinin de hayalleri vardır. Çin hala insanların gereksinim duyduğu moral dünyaya, küresel vicdana ve insan ruhuna seslenmekte zorlanmaktadır. Hatta bu konuda ısrarlı bir tavır içindedir. Küresel güç olmak için tüm insanlığa evrensel bir musiki sunmak stratejik bir gerekliliktir.
ABD ve bileşenlerinin pop toplulukları, kültürel, entelektüel ve edebi ürünleri, Berlin duvarını yıkmıştır. Batı mûsikisini yitirirken Çin henüz ruhlara yol bulan musikisini varsa devreye sokamamıştır. Materyalist ve galibiyet üzerine kurulan bir dünya daima mûsikiye yenilecektir. Robotların bile duyguya gereksinimi vardır.
Sosyalizmi özgürlükleri sınırlar ve yok ederek denetlerken kapitalist dünya tam olmasa da özgürlükler aracılığıyla kendini denetleterek sosyalizmi yenmiştir. Batı mutlaka bir orkestra şefine ihtiyaç duyarken Doğu gönülden kopup gelir. Organize edilmiş Doğu ve coşkun ve spontane Doğu arasındaki kaotik tabloyu irdeledikçe kaotik yolculuk uzayacaktır.
Pink Floyd aslında Batı'nın materyalistleşme ve robotlaşma sürecini görselleştirirken bugünleri sanki öngörmüşlerdir. Üretim ve tüketim çılgınlığı ve kaosu, evrensel bir ruh yitimi yaratmıştır. "Dünyanın rengine kanmayan" evrensel bir tezeneye ve küresel ekonomik dengesizliklerin çökerttiği aileyi "Bu adam benim babam" türküsü gibi sarıp sarmalayan ve şefkatle onaran tını ve kuşaklara ihtiyaç yoğundur. Bu sevgi ve şefkat küredeki kaosu teskin edemese de toplum ve ailedeki çözülmeyi durdurur. Batı mûsikisini yitirirken Çin’in ve Asya'nın mûsikisinin duyulmayışı kaosu derinleştirmekte ve "gün olur asra bedel" süreçlerine girilmektedir.