Rıdvan Seyyid
Lübnanlı akademisyen, siyasetçi- yazar Lübnan Üniversitesi'nde İslami ilimler profersörü
TT

Lübnan'ın deniz sınırları ve ABD-İran ilişkileri

Hizbullah lideri televizyona çıktı ve öncelikle, ABD’li arabulucunun Lübnan'ın İsrail ile olan deniz sınırları konusunda önerisini kabul ettiğini; ikinci olarak, İran'daki molla rejiminin güçlü olduğunu ve ondan korkulması gerektiğini söyledi. Buna paralel olarak İran, yıllardır gözaltında tutulan İran asıllı bir ABD’linin serbest bırakıldığını duyurdu. Sonuç olarak, ABD’lilerin İran'a birkaç milyar dolar verdiği söylendi. Diğer taraftan Dr. Semir Caca, televizyon konuşmasında, Milletvekili Michel Moawad’ın cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıkladı. Moawad’ın gerek bağımsız gerekse de muhaliflerden etrafında bulunan elli milletvekilinin oyunu alacağı tahmin ediliyor. Son olarak Velid Canbolat da televizyonda, silahlı partinin bilgeliğini ve diplomatik yeteneklerini övdü. Lübnan’daki silahlı partinin baş muhalifi Caca bile Lübnan'ın deniz sınırları üzerine yapılacak anlaşmaya itiraz etmedi.
Evet, İranlılar ile ABD’liler arasında Lübnan'ın deniz sınırlarını da içeren bir anlaşma var gibi görünüyor. ABD’li bir tutuklunun serbest bırakılması ve buna mukabil bir miktar paranın İran’a verilmesi dolayısıyla ilişkilerde bir tür iyileşme de var. Nükleer müzakerelere tekrar dönülmesi muhtemel. Ayrıca Lübnan’da halihazırda bir cumhurbaşkanlığı dosyası gündemde. Silahlı parti ve arkasında meclis başkanı, -daha önce Avn’ı istedikleri gibi- cumhurbaşkanı olarak Süleyman Franjiye’yi istiyorlar. 2016'da Avn’dan sonra Franjiye’ye destek sözü verdiler ve şimdi de bunu adım adım yapıyorlar. ABD’liler Trump döneminde ve belki de ondan önce Michel Moawad'a desteklerini açıkladılar. Muhtemelen Dr. Caca’nın destek beyanına karşı değillerdi. Dolayısıyla bu bariz farklılığın sonucu olarak cumhurbaşkanlığında boşluk olacak ve ABD’liler Franjiye’yi kabul etmedikçe de kapanmayacak. Çünkü ABD’nin ve İsrail’in Hizbullah ve İran'la olan çıkarları, onların Moawad’a duydukları sempatinin ötesindedir! Caca’nın ve bağımsızların muhalefetine gelince, meşhur Aynü'r-Ramâne ve Tayuna olayları nedeniyle Caca aleyhine yenilenen dava ile önlenebilir. Bu olaylarda 7 Şii öldürüldü ve büyük yankı uyandıran liman patlaması suçuyla ilgili soruşturmayı durdurmaya yönelik bir bahaneye dönüştü.
Anlaşma bu kadar büyük olmasına rağmen neden şu anda Franjiye üzerinde baskı yok? Çünkü öncelikle Avn’ın damadı ve halefi Cibran Basil ikna edilemiyor. Cibran da cumhurbaşkanlığını istiyor ve bu mümkün değilse de bir bedel istiyor. Hizbullah, Avn ve damadını memnun edecek ve uğurlu döneminin uzantısı mesabesinde olacak yeni bir hükümet kurmak ile Avn ve damadı lehine düzenlemeler yaparak mevcut hükümeti sürdürmek arasında gidip geliyor. Diğer taraftan Franjiye’nin yükselmesi Patrik er-Rai de dahil olmak üzere çoğu Hıristiyan için bir sorun teşkil ediyor. Fakat en nihayetinde Hıristiyanlar boşluktan Franjiye’nin seçilmesinden daha çok nefret ederler.
Deniz sınırlarına geri dönersek, Hizbullah ve Avn uzun bir süre manevra yaptılar. Hizbullah’ın müttefiki Başkan Berri, deniz sınırları hususunda Hat 23’ten yana oldu ki, 2011'den beri Lübnan hükümetinin görüşü bu olmuştur. Avn yaklaşık iki yıl önce aniden, Lübnan'ın deniz sınırlarının Hat 23’te değil Hat 29’da olduğunu düşündü. Sonuç olarak, İsraillilerle müzakereler durakladı ve İsrailliler, eylül ayı başlarında Hat 29 sahasında yer alan Kariş’ten petrol ve gaz çıkarmaya başlayacaklarını söylediler. Hasan Nasrallah bunun üzerine anlaşmadan önce böyle bir faaliyet durumunda savaş tehdidinde bulundu. ABD’liler ve İsrailliler kasım ayındaki seçimlere odaklı oldukları için bir tür yakınlaşma gerçekleşti. Demokratlar ara seçimlerde, Lapid’in destekçileri Netanyahu’ya karşı kaybetmekten korkuyorlar. İranlılar, nükleer meseleyle ilgili müzakerelerin durduğu dönemde ülkedeki gürültülü gösterilerden rahatsızlar. Dolayısıyla tüm tarafların ekim ayında, silahı çatışmayı önlemek adına her iki konuda da (nükleer mesele ve deniz sınırları) bir şeyler elde etmek istediği görülüyor. Böylece İran ve ABD arasında, ABD’li tutuklunun serbest bırakılması ve ABD'nin Lübnan ile İsrail arasında sınır anlaşmasının tamamlanmasına yönelik arabuluculuğunu hızlandırılması gibi adımlar atıldı. İran, 2016'da Avn’da olduğu gibi Lübnan'a kendi isteğiyle bir Hıristiyan cumhurbaşkanı getirmeyi hedefliyor. Şu ana kadar ABD'nin buna herhangi bir itirazı olmadı. Ayrıca İran liderinin hasta olduğunu ve onun yerine kimin geçeceği hususunda bir uzlaşının olmadığını unutmamalıyız. İran rejiminin zayıflığına dair bir izlenimin oluşmaması için içeride zorla bir sükûnet ortamı oluşturmak gerekiyor.
İran, ABD ve İsrail ile ilişkilerinin zayıf olduğu izlenimini vermek istediğinde bölgede kargaşa çıkarmaya başvuruyor. İki ay önce Gazze'de “İslami Cihat” ile bunu başaramadı. Ardından Kürt bölgesine düzenlediği ağır bombardımanlarla Irak'a ve Husilerin sona eren ateşkes anlaşmasını uzatmayı reddetmeleriyle Yemen'e yöneldi. Bunlar, İsrail'in İranlılara, Hizbullah’a ve üslerine baskınlarını sürdürdüğü Suriye'de ABD’liler ile İranlı milisler arasındaki gizemli hareketlerdir. Yalnızca Hizbullah’ın tüm kontrolü elinde bulundurduğu Lübnan, başka bir yerel veya bölgesel tarafların müdahalesinden korkmadan bir anlaşma yapabilir veya anlaşmaya teşebbüs edebilir.
Bu tahminler işe yarıyor mu? Zaman çok kısa ve önlerinde sadece ekim ayı var. Kasım’da ABD ve İsrail'de seçimler yapılacak. Avn’ın cumhurbaşkanlığı ekim ayının son gününde sona erecek ve yerini yeni cumhurbaşkanına veya boşluğa bırakacak. Cumhurbaşkanı deniz sınırı anlaşması da dahil olmak üzere uluslararası anlaşmaları imzalayan kişidir. Peki zilleri kim çalacak? Diğer taraftan Hizbullah’ın lideri zaman zaman tehditte bulunsa da kimse savaş istemiyor. Deniz sınırı anlaşması her iki taraf için de iyi bir fırsat. 2000 yılında İsrail'in geri çekilmesinde ve 2006’daki savaşta olduğu gibi Nasrallah’ın itibarını artıracak. Herhangi bir nedenle anlaşma yapılmazsa, savaş riskleri yeniden ortaya çıkacaktır ve yalnızca Hizbullah açısından da değil; aynı zamanda seçmenlerin oylarını kazanmak için rekabet eden Lapid ve Netanyahu için de!