İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Çin Seddi'nin arkasındaki gizem

16 Ekim’de, yani yaklaşık bir hafta içinde Çin, iktidardaki Komünist Parti'nin son elli yılda en önemli konferanslarından birine tanık olacak. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in üçüncü dönem için -başkanlık için iki dönem sınırının kaldırılmasının ardından- yeniden seçilmesi bekleniyor. Birkaç hafta önce, Çin’de darbe olduğu yönünde haberler yayıldı. Çeşitli söylentilere rağmen birkaç üst düzey Çinli yetkilinin yolsuzluk suçlamalarıyla görevden alınması ve tutuklanması kampanyasına verilen tepkilerin gözle görülür bir etkisi olmadı. Çin’de bir mahkeme, eylül ayı sonunda, eski Kamu Güvenliği Bakan Yardımcısı Sun Licun, eski Adalet Bakanı Fu Zhenghua, Şanghay ve Şansi polis teşkilatlarından bazı isimleri Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e komplo kurmak suçundan hapis cezasına çarptırdı.
Çin Seddi'nin arkasında bir gizem var mı?
Şeffaflığın yokluğundan ve hükümet sisteminin kırılganlığından muzdarip bir ülkede neler olup bittiğini kestirmek güçtür. İngiliz The Guardian, Çin’de bir grup üst düzey güvenlik görevlisinin yolsuzluk suçlamalarıyla tutuklanmasının ardından ülkede işlerin çalkantılı olduğunu belirterek bu hususa dikkat çekti. Bazıları Çin'de bir darbe olmasını imkânsız görmüyor. Bu hususta sızan haberler, rejime muhalif “Falun Gong” hareketinin ortaya attığı çeşitli söylentilerle sınırlı değil. Nitekim Şi’nin kendisi de bu olasılık hakkında bazı endişelerini dile getirmiş, “Şanghay Grubu” zirvesinden dönüşünden sonraki gerekçelendirilmemiş yokluğu bu tehlikeli senaryo için kapıyı ardına kadar açmıştı.
Çin'deki huzursuzluk haberleri biraz da Komünist Parti'nin kongresi ile ilgili görünüyor. Çünkü Şi, yetkileri eline alacağı bu kongreyle Çin'in geleneksel gidişatını büyük oranda değiştirecek, ki halihazırda müttefiklerini ve kendisine bağlı olanları, devletin yüksek mevkilerine getirmekle meşgul. Hatta 1976'da Mao Zedong döneminden beri kullanılmayan “halkın lideri” unvanını yeniden canlandıracak kadar ileri gidebilir. Şi, kontrolü ve dizginleri eline almış gibi görünüyor. “Boyun eğmez Çin” sözleri Çinlilerin kulaklarına hoş geliyor ancak Çin’de tarihi iktidar eğilimleri tersine çevirme yeteneğiyle ilgili şüpheler ve Kai Şia hakkında da bazı söylentiler var. Kai Şia, Şi’ye eleştirileri dolayısıyla ABD’ye siyasi mülteci olarak sığınmadan önce 1998'den 2021'e kadar Çin Komünist Partisi Merkez Okulu’nda profesör olarak çalışmıştı.
Kai Şia, Şi’nin otoritesini her zamankinden daha ürkütücü görüyor. Nitekim Şi, Mao’da olduğu gibi bir tür şahıs kültü yaratarak ve kolektivist yönetim geleneğini reddederek parti iç liderliğini rahatsız etti. Şi, kişilik olarak Mao’ya benzemediği gibi tarihsel koşullar ve siyasi bağlamlar da Mao'nun iktidara geldiği zamankiyle aynı değil. Çin o sıralar yoksulluk bataklığına saplanmış, içerdeki yıkıcı kampanyalarla uğraşıyordu. Bugün Şi’nin savaşı içsel değil, daha ziyade dışsal görünüyor. “Dünya ülkelerinin kendisine yönelik saldırganlığından ve yayılmacı emellerinden” beslenerek ülkesini dış genişleme aşamasına götürmekle ilgileniyor.
Şi yönetimi, bir yandan kamuoyu söylemi üzerindeki kontrolünü sıkılaştırıyor ve diğer taraftan devlet başkanının ebedi liderliğini reddeden herhangi bir fısıltı karşısında da demir yumruğunu gösteriyor. Destekçilerinin bile liderliğinin yeniden değerlendirilmesi çağrısında bulunduğu Şi’nin içerideki başarısızlıkları açıkça görülüyor. Şi döneminde başlatılan reform süreci artık düşüşe geçmiş durumda. Bu durum, Şi’nin iktidar saflarındaki yetkinliğini ve etkinliğini zedeliyor. Öte taraftan verdiği tepkiler ve koronavirüsün yayılması karşısındaki cevabı ulusal kahraman olarak imajına zarar verdi. Perde arkasında ve kulislerde Komünist Partisi'nin seçkinleri arasında Şi’ye karşı artan bir öfke var.
The New York Times, son zamanlarda Çin Seddi'nin arkasında yaşanan dikkat çekici bir olaya işaret etti. Çinli gençlerin ülke dışına göç etme isteği artıyor. Mesele sadece pandemi sonrası kısıtlamalar da değil, aksine ülkedeki sıkı denetim, özgürlüklerin kısıtlanması ve mahremiyeti zedeleyen mekanizmalar gençleri buna sevk ediyor. Geçtiğimiz nisan ayında göçmenlikle ilgili internette yapılan aramalar yüzde 440 arttı. Bazı Batılı gözlemciler Çin’in, ciddi kaynak kıtlığı, tarihinin en kötü demografik düşüşü ve günden güne kırılgan bir totaliter rejime doğru kaymak gibi sorunlarla mustarip olduğunu belirtiyor.
Şi, 16 Ekim’deki Komünist Parti Kongresi’nde üçüncü dönem başkanlığını elde edebilecek mi? Bunun için zor bir mücadeleye girişmesi gerekecek, fakat bunu büyük ölçüde yapacak. Bunun beklenen bedeli ise iç anlaşmazlıkların ve huzursuzlukların artması, kargaşa ve taraflar arasında yaşanacak çatışmalar olacak. Dolayısıyla darbeden bahsetmek mümkün görünüyor ve darbenin etkileri yalnızca Çin için değil, tüm dünya için tehlikeli sonuçlar doğuracak. Bekleyip görelim.