İstemi Yılmaz
TT

Riyad-Washington hattında petrol gerilimi

Pandeminin etkileri tam hafifleyecekken başlayan Rusya’nın Ukrayna işgali, uluslararası enerji ve gıda krizini tetikledi. Bugün yaklaşık sekiz ayı geride bırakan Kiev ile Moskova arasındaki savaş nedeniyle Afrika ve Ortadoğu gıda enflasyonuyla savaşırken, Batı ise en sert kışına hazırlanıyor.
Doğu ile Batı’nın varoluşunu tehdit eden bu “yeni” krizlere verilen tepkiler artık on yılara dayanan statükoları tehdit eder nitelikte. Elbette Suudi Arabistan-ABD ilişkilerini pamuk ipliğine bağlayan “OPEC anlaşmazlığından” bahsediyoruz.
Washington yönetimi, ay başında Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) toplantısında alınan petrol üretimini azaltma kararında günah keçisi olarak Suudi Arabistan’ı belirlemiş gibi görünüyor. Beyaz Saray’a göre, Riyad hükümeti OPEC’in küçük üreticilerine baskı kurarak kararın Moskova lehine çıkmasını sağladı. Kısacası dolaylı olarak enerji krizinin derinleşmesi için Rusya ile iş birliği yaptı.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan hafta içerisinde yaptığı açıklamaya göre Başkan Joe Biden ilişkileri gözden geçirme niyetinde. Hatta Riyad'a silah satışının durdurulması dahil gündemde. Biden’ın Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’la G20 Zirvesi’nde görüşmeyeceği düşünüldüğünde ilk etapta Riyad’a karşı bir diplomatik ambargo uygulanacağı anlaşılıyor.
Aslında tipik bir Amerikan pervasızlığıyla karşı karşıyayız. ABD, oyuncağı elinden alınmış şımartılmış bir çocuk gibi davranıyor. Türkiye kamuoyu Washington’ın dengesizliklerine alışkın. Terör örgütlerine destek verip terörle mücadele ortağı gibi davranmak, beğenmediği bir kararın ardından doğrudan “müttefikinin” ekonomisini hedef almak, NATO partnerine savaş uçağı satmayıp komşusunun silahlandırmak… İlk akla gelen örnekler. Sonuç? Derin bir güven kaybı. Bugün Suudi Arabistan kamuoyunda Amerikan karşıtlığı hâkim söylem. Prensler her gün ABD’yi tehdit eden yeni bir içerikle karşımıza çıkıyor.
Peki OPEC neden üretimi kısma kararı aldı?
OPEC Genel Sekreteri Haitham al-Ghais üretimi azaltmanın altında yatan sebebi gelecekteki krizleri engellemek adına alınan bir önlem olarak yorumluyor. Zira sanılanın aksine yakın gelecekte petrol arzına bağımlılık düşmeyecek. Veriler 2021'de 285,7 milyon varillik günlük talebin 2045’te 351 milyon varile çıkacağını ortaya koyuyor. Fakat bu talebi karşılamak için petrol sektörüne daha fazla yatırım gerek. İşte OPEC üyeleri tüm bu gelecek perspektifleri üzerinden -elbette karlarını da önceleyerek- piyasayı düzenliyor.
Sonuç olarak ABD’nin Riyad karşıtı tutumu yakın vadede bir sonuç verecek gibi görünmüyor. Amerikan tehditlerine rağmen bölge ülkeleri Riyad’ı yalnızlığa terk etmedi. Fas, Mısır, Bahreyn, Filistin, Yemen, Umman, Cezayir, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak ve Kuveyt'ten çeşitli düzeylerde yapılan açıklamalarda Suudi Arabistan’dan yana tavır öne çıkıyor. Bunun nedeni, ABD’nin “stratejik ortaklığından” alınan ders. Donald Trump döneminden beri ABD, Ortadoğu’dan çekilme iradesini gösteriyor. Washington, bölgeyi diplomatik açıdan yetkilendirdiği bölgeyi İsrail’e terk ederek Pasifik’e odaklanmış vaziyette. Çin ile mücadelenin bedeli Ukrayna’da ve OPEC’te dolaylı yoldan kendisini gösteriyor.