Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

İsrail, Filistin Yönetimi ve Aslanlar Yuvası

Yazımın konusunun ne olacağını düşünürken İsrail Radyosu’nun yayınladığı şu ilk haberi dinliyordum:
“Bütün İsrail güvenlik birimleri tarafından oluşturulan ortak görev gücü, Arinu’l Usud (Aslanlar Yuvası) adlı yeni Filistin oluşumundaki önde gelen eylemcilerden birini tutuklamayı başardı.”
Cenin Kampı’nda başlayıp Nablus’a ve kuzeye ulaşan ve oradan da merkezi ve güneyi içine alacak şekilde yayılan şiddet olayları başladığından beri, Aslanlar Yuvası ifadesi yankılanıyor. Öyle ki, bu oluşumun yaptıkları ve hakkında konuşulanlarla Cezayir’de yapılan Filistinli grupları birleştirme diyaloglarına konu olması Aslanlar Yuvası’nı kamuoyu düzeyinde en önemli konulardan biri haline getirdi. Hatta bir nevi iş şaka boyutuna taşınarak oluşumun Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gruplarını emekli ettiği söylendi.
Bu yeni oluşumdan çıkarılabilecek özelliklerden biri, İsrail'in etkileyici askeri operasyonlar yürüten ancak bunu kendi başlarına yapan yalnız kurtlar olarak tanımladığı kesimin ilk örgütlü hali olmasıdır. Bu örgüt, organize bir geleneksel oluşumunun uzantısı değil. Aynı zamanda belirli bir grupla da birleşmiş değiller. Bu durum tüm kollarıyla İsrail güvenlik servislerini şaşkına çeviriyor. Bu oluşumla başa çıkmak ve kontrol altına almak için iletişime geçilebilecek veya konuşulabilecek belirli bir merci yok. İsrail’i daha da hayrete düşüren ve başarılı bir operasyon yapamadığını gösteren şey, kendilerini yalnız kurtlar olarak tanımlayan bu grubun gelişip bir fikir üzerine kurulmuş örgütlü bir yapı haline gelmesidir. Batı Şeria ve Kudüs'teki güvenlik ve siyasi alandaki boşluk, bu yapıya herhangi bir geleneksel grubun sahip olmadığı bir popülerlik sağlayan elverişli bir ortam hazırladı.
Böyle bir ortam İsrail’i korkutuyor. Zira bu ortam taklit ve özentiyle de olsa oluşumun geliştirilmesi ve etkinliğinin iki katına çıkarılması için aktif itici bir güç sağlıyor.
Bu boşluk, Filistinliler ve İsrailliler arasında zaman zaman dinen ve zaman zaman çeşitli derecelerde kızışan bir savaş durumu oluşturdu. İsrail saldırılarına devam ediyor ve Filistinlilere hayatı dar etmek için korkunç eylemlerine yenilerini ekliyor. Nablus gibi büyük şehirler kuşatma altında. Şufat kadar büyük bir kamp, ​​içine girip çıkmayı hiç kimsenin kaçamayacağı bir azap haline getiren sıkı bir kordon altında. Batı Şeria'da etrafı çevrili olmayan ve giriş-çıkışları kapalı olmayan yerlerdeki gece ve gündüz baskınları, hayatı daimi bir cehenneme çevirmeye kefil.
Böyle bir durum, öyle bir tepki oluşturuyor ki, İsrail'in bunu kökünden sökme çabası bir tür serap haline geliyor. İsrail'in birçok generali, aydını ve kamuoyu görüşlerini oluşturanlar bunu kabul etti. Bu kişiler siyasi liderliğe, başka bir halkın yönetilmeye devam edilmesinin bundan başka bir şey üretmeyeceğini hatırlatıp duruyorlar.
İsrail'in bu durumu ortadan kaldıramaması veya kontrol edememesi bir yana, kabahatinden büyük bir özürle kendini aklamaya çalışıyor. Başarısızlıkları nedeniyle eleştirilen hükümet, Filistin Yönetimi'ni suçluyor. Güvenlik koordinasyonu bağlamında ‘görevini yapmadığını’ iddia ediyor. Durmadan Filistin Yönetimi’nin kontrolü elinde tutamayan güçsüz bir yönetim olduğunu söylüyor. Halbuki bu kontrol kaybı, İsrail'in kendisinin eseridir. Yönetimi, vatandaşlarının önünde küçük düşürmek ve prestijini kaybetmesi için her yolu denedi. Bu konuda söyleyeceğim son şey şu ki, İsrail hükümeti Filistin Yönetimi’ne, Başbakan Muhammed Iştiyye’nin ‘teröristlerin’ olduğu bir cenaze evini ziyaret ettiğini iddia ederek sert bir kınama mektubu gönderdi!
İsrail acizliğini inkar etmiyor. Gruplar, mevcut savaşta tarafsızlıklarını ilan ediyorlar. Bazıları, operasyonları benimsemeden kutlamakla yetiniyor. Yönetim ise iki çatışan taraf arasında sıkışıp kalmış bir o yandan bir bu yandan darbe yiyor. Güvenlik performansını İsrail'i tatmin edecek şekilde geliştirmeye hazır değil. Buna karşılık halkının hoşnutsuzluğu katlanarak artıyor. Yönetim, İsrail'in kendisini ve halkını taciz etmesinden kaynaklanan maddi ve manevi bedelleri ödemekten kaçamıyor.
Bunun gibi bir durum karşısında İsrail bunun getireceği sonucun farkında. Dün yalnız kurtlar denilen şeye şimdi Aslanlar Yuvası deniyor. İsrail, Filistinlilerin işgali ve saf rüşvet de dahil olmak üzere bunu sürdürmek için kullanılan tüm araçları reddettiği onlarca yıldan ders çıkarmak yerine, ateşi daha da harlamak için yangına körükle gidiyor.
İsrail'de her geçen gün daha fazla kişinin dile getirdiği bir söz, İsrail'in acizliğinin sebebini ortaya koyuyor... “Daha ne kadar başka bir halkı yönetmeye devam edeceğiz?!”