Amal Mudallali
TT

Ara seçimler, enflasyon ve Ukrayna savaşı arasında ABD

ABD'de yaklaşan ara seçimler, Amerikan siyasetini yönlendirmek açısından büyük önem taşıyor. Bu seçimlerin sonuçları iç siyaset sahnesini aksi yönde değiştirebilir, ABD dış politikasını ve Biden yönetiminin stratejisini etkileyebilir. Bu, Ukrayna için iyi bir haber olmayabilir. Bu noktada, Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin Başkan Biden'ın yabancı bir ülkeye eşi benzeri görülmemiş askeri, insani ve mali desteğinin arkasında toplanmasıyla, ABD'nin Ukrayna'ya yönelik politikasında bir konsensüs sağlandığını belirtmekte fayda var.
Yönetim ve Kongre, Ukrayna konusunda takip edilen politika veya ona yönlendirilen yardımın miktarı hakkında hiçbir muhalefet ve hatta kamuoyu tartışması olmadan Ukrayna'ya desteklerinde birleşti. Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Hırvatistan'da düzenlenen uluslararası bir konferansta, Kongre'nin tek başına "Ukrayna'ya 60 milyar dolardan fazla güvenlik, ekonomik, insani ve bütçe yardımı gönderdiğini" söyledi. Ayrıca "daha fazla yardım gönderme" sözü verdi.
Bu noktada ABD'nin Ukrayna'ya verdiği desteğin ona sadece askeri olarak yardım etmeyi değil, basında çıkan haberlere göre aynı zamanda ülkenin devlet hizmetlerini yürütmesine ve maaşları ödemesine yardımcı olmak için fon sağlamayı amaçladığını da belirtmekte fayda var. Amerikan kamuoyu, Ukrayna'ya askeri yardım sunma fikrine verdiği destekte kararlılığını koruyor. Reuters/Ipsos'un bu ayki son kamuoyu yoklaması, Amerikalıların yüzde 73'ünün yönetimin Ukrayna yanlısı politikasını desteklemeye devam ettiğini gösterdi. Destek başlangıçtan itibaren hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi partilerden gelse de iki parti arasında destek düzeyinde küçük bir fark vardı. Demokratların yüzde 81'i devam eden yardımı desteklerken, Cumhuriyetçiler yüzde 66 ile biraz daha düşüktü.
Yine de seçim yılında, Kongre'nin kontrolü için Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki savaşta Ukrayna politikasının bir mesele haline gelmesinin zamanı geldi.
Cumhuriyetçiler kendi açılarından Ukrayna'ya yardımı destekleseler de Biden yönetiminin politikasını başarısız olarak nitelendiriyorlar. Muhafazakâr Heritage Vakfı'ndan James Jay Carafano, Ukrayna'ya 40 milyar doları onayladığında Temsilciler Meclisi'ni, "ABD'yi en sona" koymakla suçladı. "Ukrayna'yı desteklemek için gönderilecek herhangi bir yeni mali yardımla ciddi gözetim ve hesap verebilirlik arasında bağlantı kurulmalıdır" diye yazdı. Ukrayna'ya sürekli desteği ve Amerikan gücünün sergilenmesini desteklemesine rağmen, "sahip olmadığımız milyarlarca doları Amerikan halkının desteklemediği şeylere harcamak için önerilerde bulunan" Washington'daki liderleri eleştirdi. Kongre'yi, "sınırlarımızı güvence altına almayı başaramadı, ancak Ukrayna'nın sınırlarının güvenliğini sağlamak için on milyarlarca dolar harcamaya çok istekli" diyerek eleştirdi.
Gelgelelim Muhafazakârlar ve Cumhuriyetçiler tarafından Başkan ve Demokratların kontrolündeki Kongre'ye yapılan bu eleştirilere rağmen, Ukrayna'ya destek duvarı, geçen haftaya kadar sağlam kaldı ve ne sözler ne eylemler onda bir gedik açabildi.
Bugün ise seçimler kapıda ve Cumhuriyetçiler ile Demokratlar zaferi güvence altına almak için cephaneliklerindeki her şeyi kullanmaya hazır olduklarını gösteriyorlar. Başkanın Ukrayna politikası ve Ukrayna'ya milyarlarca doların düzenli akışı, ABD'nin enflasyon ve yaklaşan bir resesyon uyarılarıyla yüzleştiği bir zamanda başladı. Bu ise Ukrayna politikasını eleştirenlerin oklarını Ukrayna'ya destek duvarına yöneltmelerine sevk etti.
İlk sinyal, Cumhuriyetçiler seçimi kazanırsa işlerin değişebileceğini ima eden Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçi azınlık lideri Kevin McCarthy'den geldi. McCarthy, “İnsanların bir resesyonla karşı karşıya kalacağını ve artık Ukrayna'ya açık çek yazmayacaklarını düşünüyorum" dedi. Seçimlerde beklentilerin Cumhuriyetçilerin zafer kazanacağı yönünde olduğuna dikkat çekilmeli.
Başkan Biden, McCarthy'e kendisini ve Temsilciler Meclisi'ndeki Cumhuriyetçileri hedef alarak yanıt verdi ve “Bu adamlar anlamıyorlar. Mesele, Ukrayna'dan çok daha büyük, Doğu Avrupa ve NATO ile ilgili. Gerçek ve çok tehlikeli sonuçları olacak. Amerikan dış politikası hakkında hiçbir fikirleri yok” dedi.
Ancak Başkana en büyük sürpriz, kendi partisi içinden geldi. 30 Demokrat üye kendisine dış politika ve Ukrayna konusunda rotasını değiştirme çağrısı yapan bir mektup gönderdi.
Mektup, Başkanının Ukrayna'ya verdiği desteğe ve “Üçüncü Dünya Savaşı'nın patlak vermesine yol açabilir. Bunu önlemek için çaba göstermeliyiz” denilerek, ABD ile Rusya arasında doğrudan askeri çatışmadan kaçınma stratejisine güçlü bir destek taşıyor.
Ancak Demokrat Parti içindeki ilerlemeci bloğun üyeleri aynı zamanda Başkandan Rusya ile doğrudan müzakerelere yönelik bir strateji izlemesini istediler ve "Ateşkes için gerçekçi bir çerçeve aramak amacıyla proaktif bir diplomaside bulunma ve çabaları iki katına çıkarma" çağrısında bulundular.
Mektup, Demokrat üyelerin "Rusya ile etkileşimin zorluklarının tamamen farkında olduklarını", ancak Başkanı “müzakere yoluyla bir çözüm ve ateşkese ulaşmayı desteklemek, Rusya ile doğrudan görüşmelerde bulunmak, tüm taraflarca kabul edilebilir yeni bir Avrupa güvenlik düzenlemesi oluşturma olanaklarını araştırmak için aktif diplomatik çabalar göstermeye” teşvik ettiklerini de netleştirdi.
Mektupta, "Diplomasinin alternatifinin, kendisine eşlik edecek kesin ve feci sonuçları, bilinmeyen riskleri olan uzun bir savaşı ateşlemek olduğu" kaydedilerek, diplomatik çabalara öncelik ve bu çabalara fırsat verilmesinin daha iyi olacağı vurgulandı.
Demokrat Parti’nin Minnesota Temsilciler Meclisi üyesi Ilhan Omar, ABC News’e verdiği röportajda, mektubun, "Ukrayna'nın müzakerelerden kaçınması için Washington tarafının baskılarına maruz kaldığı yönündeki haberlere karşılık olarak" yaz aylarında yazıldığını söyledi.
İçeriği açıklanan mektuba ve imzalayanlara öfkeli tepki anında ve şiddetli oldu. Mektubu imzalayan bazı üyeler bile mektubun Haziran ayında imzalandığını ve istişare edilmeden ifşa edildiğini söyleyerek şiddetli bir tepki gösterdiler. Mektubun ifşa edilmesi Demokratları kızdırdı. Demokrat Parti’nin Wisconsin Kongre üyesi Mark Buchan, mektubun ifşasını "kötü bir zamanlama" diyerek kınadı. Bazıları mektubu bir "memnun etme" çabası olarak nitelendirdiler ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bunu kendi yararına kullanmasından korktuklarını dile getirdiler.
Diğerleri, mektubun yayınlanma zamanlamasını "siyasi açıdan tehlikeli" gördüler. Zira Politico’nun belirttiği gibi, "Ukrayna, özellikle aylardır devam eden karşı taarruzu şimdiye kadar başarılı olduğu için bu aşamada müzakerelere hazır değil."
Mektup, Başkan Biden'ın Ukrayna politikasının arkasında durma konusunda parti içinde bir bölünme olduğunu ortaya çıkardığı için ilerici Demokratlar her taraftan baskıya maruz kaldılar. Mektubun ifşa edilmesinin, Demokratları Ukrayna yanlısı oyları kaybederek seçimi kazanma şanslarını tehdit ettiğini düşünenler de var.
İlerici Demokratlar kendi açılarından, çalışanlar tarafından inceleme yapılmadan ifşa edildiğini söyleyerek, mektup ve içeriğinin arkasında durmayıp geri adım attılar. Beyaz Saray’a gelince, ilerici Demokratlara geri adım atmayı "tavsiye edip etmedikleri" sorulduğunda hiçbir yorum yapmadı.
Mektubun içeriğini inkâr etmese de ilerici bloğun başkanı Temsilciler Meclisi üyesi Pramila Jayapal, Demokratların "yasadışı ve çirkin Rus işgaline karşı demokrasi ve özgürlük mücadelesinde Ukrayna'yı destekleme konusundaki açık taahhüdümüzde” birleştiklerini vurguladı. Mektuplarının Temsilciler Meclisi üyesi McCarthy'nin Ukrayna'ya yardım konusundaki açıklamasıyla uyumlu görünmesinden duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi ve böyle bir şey olabileceğini reddetti.
Biden yönetiminin politikası, Ukraynalıların diplomatik süreç için harekete geçmeye ne zaman hazır olduklarına kendilerinin karar vermeleri yönünde. Buradaki temel fikir şu; "Ukrayna olmadan Ukrayna ile bağlantılı hiçbir şey yok." Bu politika, dış politika düzeyinde bazı önde gelen sesler tarafından eleştiriliyor. Örneğin, Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haass, ABD'nin Ukrayna'nın askeri hedeflerini onaylamasını eleştirdi. Bu durumun mantıksız olduğu kanaatini dile getirerek “Ukrayna ile savaşın hedefleri hakkında ciddi bir görüşme yapmamız gerekiyor” diyerek, Ukrayna ile stratejik bir diyaloga ihtiyaç olduğunu söyledi.
Biden yönetiminin politikasını eleştiren bir başka dış politika sesi olan Jeffrey Sachs, bu haftaki yazısında ABD'nin Ukrayna'ya yönelik politikasına sert bir eleştiride bulunarak; "Biden'ın diplomasiyi reddetmesi, Ukrayna'nın yıkımını uzatıyor ve nükleer bir savaşı tetiklemekle tehdit ediyor" iddiasında bulundu.
Sonuç olarak, ara seçimlere sadece birkaç gün kaldı ve kim kazanırsa kazansın, sonuçları kesinlikle dış politikayı etkileyecek. Enflasyon yüksek kalırsa ve resesyon tahminleri gerçekleşirse ABD'deki tartışmalar dış yardımlara, özellikle de Ukrayna'ya yardımlara yönelecek. Bu, Ukrayna'yı desteklemekten vazgeçileceği anlamına gelmiyor, ama Ukrayna’ya yardım bugün var olmayan bir dış politika tartışmasının bir parçası haline gelecek.
Demokratlar ve özellikle de ilerici üyeler ile Cumhuriyetçiler, mevcut politikanın uygulanabilirliğini sorgulamaya devam edecekler. Sachs gibi gerçekten bir "dış politika değişikliği" ve barışçıl bir çözüme öncelik verilmesi çağrısında bulunan sesler yükselecek. Bunun, ne barış çağrısı yapmakla Moskova'yı memnun etmeyi denk tutan ne de müzakereler ve diplomasi yolunu şeytanlaştırmayan daha akılcı bir tartışmanın önünü açması umuluyor.
Dünya şimdi, bedel ödeyen yoksul ülkeler sorunuyla karşı karşıya bulunuyor. Bu ülkelerin ve bir bütün olarak dünyanın kesinlikle barışa ihtiyacı var. Bu nedenle, diplomasi yolunu seçmenin vakti çok uzun zaman önce geldi.