Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

Değişen dünyada üçüncü Netanyahu dönemi

Bir buçuk yıldan az bir süre iktidardan ayrı kaldıktan sonra Binyamin Netanyahu İsrail hükümetine başkanlık etmek için geri dönüyor. Ancak üçüncü Netanyahu dönemi, birincisi 1996, ikincisi 2009'da olan önceki iki dönemden çok farklı. Dünyada dış politika dosyaları ve uluslararası ilişkilerin dengeleri düzeyinde bu nispeten kısa sürede değişenler, tamamen farklı bir dünyada yaşadığımızı gösteriyor.
Netanyahu’nun kendisine gelince, üçüncü hükümetini kurma sürecini 2009 ve 2021 arasındaki en uzun iktidarı sırasında merkez sağla yaptığı ittifakın aksine aşırı sağ ile ittifak kurarak yönetiyor. Buna ek olarak, geçmişte siyasi ‘şan ve şerefini’ oluşturan dosyalar, daha önce sahip olduğu hareket özgürlüğüne izin vermeyen uluslararası değişkenler tarafından sınırlandırılmış. Bunlar arasında şu 3 dosya en çok öne çıkıyor: Ukrayna savaşı ışığında Rusya ile ilişkiler, İbrahim Anlaşmaları ışığında Filistinlilerle ilişkiler, nükleer bir anlaşmaya varma şansının çökmesi, devam eden ve tırmanan İran halk hareketi ışığında İran ile ilişkiler.
1- Netanyahu-Rusya: Netanyahu döneminde Rus-İsrail ilişkisi, özellikle Başkan Barack Obama'nın iki başkanlık döneminde Washington ile ilişkilerindeki krizin gölgesinde, onun için önemli bir stratejik payanda oluşturdu. Bu stratejik ilişki, yine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile özel bir ilişkiye sahip başkan Donald Trump döneminde aynı şekilde devam etti. Trump’ın Putin ile ilişkisi, Moskova ve Tel Aviv arasında stratejik bir çerçeve inşa etmesine olanak tanıdı ve İran ile Hizbullah milisleriyle Suriye ve bizzat İran’ın içinde mücadele süreci bu çerçeveye dayanarak yürütüldü. Ayrıca Rusya, gerek yayılma alanını sınırlamak gerekse İran’a karşı Tel Aviv ile güvenlik ve istihbarat iş birliği yapmak olsun, İranlıların Suriye'deki varlığını ve İsrail'e karşı davranışlarını kontrol etmek açısından da birçok rol oynadı.
Rusya-Ukrayna çatışmasıyla ilgili görüşler, Bennett-Lapid hükümeti sırasında İsrail'in Rusya'ya karşı daha net biçimde olumsuz, Ukrayna'nın pozisyonu lehine ve ona daha yakın olma yönünde bir pozisyon geliştirmesi, İsrail-Rus ilişkilerini kuşkusuz ciddi sınamalara tabi tutacak. Hem de İsrail’in Suriye'deki hedeflere yönelik saldırılarının geçtiğimiz haftalarda yeniden canlandığına tanık olunmasına rağmen. Bu saldırılar, Rus-İran yakınlaşmasının baskıları, Tahran'ın Moskova'ya, sahada muharebelerin gidişatını nispeten Rusya lehine değiştirmekte önemli bir rol oynayan İHA’lar sağlaması kertesine varacak kadar gelişmesi karşısında, İsrail-Rus uzlaşısının dayanaklılığını gösteren bir şekildeydi.
Ancak Netanyahu'nun kendisini Kremlin'in Putin'in yakın bir arkadaşı olarak kendisinden beklentileri ile en üst düzeyde Amerikan çıkarlarını tehdit eden bir savaşın gölgesinde Washington ile Tel Aviv arasındaki gerilimin boyutuna bakılmaksızın, Başkan Joe Biden yönetimine karşı dik kafalılık etme alanının çok dar sınırlarının esiri bulması şaşırtıcı olmayacak. Şimdi koşullar Obama’ya kafa tuttuğu dönemin koşullarından farklı.
Bununla birlikte, başbakanlığa dönüşünün Beyaz Saray'ın pozisyonundaki bir değişiklikle kesişmesi Netanyahu için iyi bir şans. Görünen o ki Beyaz Saray artık Ukrayna'yı Rusya ile müzakere seçeneğine açık olmaya teşvik ediyor. Bu, üç önemli durak aracılığıyla bu hatta ilerleyen BAE ile birlikte arabulucu rolü oynamasına izin verebilir. Bu durakların ilkini, Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed'in Moskova'ya yaptığı ziyaret, ikincisini Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile yaptığı görüşme, üçüncüsünü Başkan Joe Biden ile kapalı devre televizyon sistemi aracılığıyla yaptığı ve Rusya-Ukrayna krizine pratik çözümler arayışını gündemine dahil eden görüşme temsil ediyor.
2- İbrahim Anlaşmaları: BAE ve Bahreyn ile İbrahim Barış Anlaşmalarını imzalayan ve ardından bunlara Fas ve Sudan ile normalleşme anlaşmalarını ekleyenin Binyamin Netanyahu’nun kendisi olduğu doğru. Ancak bugün kendisi ile dini ve milliyetçi açıdan aşırılık yanlısı sağ arasında var olan ittifak, yeni versiyonu ile Araplarla barış seçeneğine baskı uygulayacak dosyaları masaya getirecek.  Netanyahu, İbrahim Anlaşması uyarınca askıya alınan Batı Şeria'da ilhak politikasını yeniden başlatması için dindar sağın kendisine yapacağı baskıya direnmeyi başarabilecek mi? Netanyahu, Ortadoğu tarihindeki en önemli stratejik başarılarından birine zarar verecek olsa bile siyasi olarak kendisine uygun olanı mı seçecek? Cevap açık ve belli bir türden değil. Ancak İsrail Başbakanı, başta BAE olmak üzere barış ortaklarının herhangi bir siyasi şantajdan bağımsız bir konumda olduklarını ve pozisyonlarının görmezden gelemeyeceği ahlaki ve siyasi bir baskı unsuru oluşturduğunu biliyor.
Bana göre Netanyahu bu dosyada geniş bir hareket alanına sahip değil, hele de gerek hükümetteyken gerekse dışındayken yapmayı planladığını açıkladığı gibi barış anlaşmalarını bölgedeki diğer ülkeleri de kapsayacak şekilde genişletmek istiyorsa.
3- Rejimin İran’ı ve halk hareketinin İran’ı: Netanyahu'nun hükümetini, İran ile nükleer anlaşmanın geçtiğimiz aylarda girdiği klinik ölüm aşamasından sonra fiili ölüm aşamasına girdiği bir dönemde kurması bekleniyor. Bunun anlamı da İran’ın nükleer programını geliştirme ivmesini hızlandıracağı. Böyle bir gidişat, İsrail'in ya sabotaj eylemleri ya da konvansiyonel askeri operasyonlar yoluyla İran'a askeri müdahale olasılığını artıracak. Ne var ki Rusya-Ukrayna çatışmasının küresel ekonomiye gölge düşüren ve ek çatışmalara yer bırakmayan korkunç ekonomik etkileri ışığında, bu seçim,  birçok zorlu kuralın tahakkümünde.
İsrail'in pratikte veya sözlü olarak İran'a karşı herhangi bir tırmandırma da bulunma tehlikesi, patlak veren ve benzerleri hiçbir zaman İran rejimini bu kadar endişelendirecek düzeye ulaşmamış olan halk hareketinin gidişatı üzerinde ölümcül baskılar yaratacak. İsrail'in Netanyahu'nun şovmence tarzı ile İran hattına girmesi, İran'daki halk hareketinin sahip olduğu kırılgan dokunulmazlığa zarar verecek. Gösterilerin İsrail komplosunun bir uzantısı olduğu bahanesiyle yahut İsrail'in girişeceği herhangi bir askeri seçenek veya savaşın eşiğinde olmanın gerilimli atmosferinden kaynaklanabilecek yeni meşguliyetlerden yararlanarak, rejimin göstericilere karşı daha da vahşice müdahalelerde bulunması için elverişli bir atmosfer yaratacak. Bu da halk hareketi ve kendisiyle ilgili haberleri, medya ve siyaset sahnesinde arka plana itecek.
Bu üç dosyanın izleyeceği rota, büyük ölçüde Washington ve Tel Aviv arasında kurulacak ilişkinin doğasına ve aynı zamanda, Netanyahu'nun hareket özgürlüğü için takdir ettiği alanın büyüklüğüne de bağlı ki bunun daha önce kendisine sağlandığı kadar geniş olmadığını düşünüyorum.
Yeni bir Netanyahu ve yeni bir dünya karşısındayız, geçmişteki analizlerden öğrendiğimiz ve deneyimlediğimiz her şey, gerçekler ve beklentiler açısından güncellenmeli.