Mustafa Fahs
TT

İran...Rejim ve kaosun eşiği

Protestoların üçüncü ayına girmesiyle birlikte İran rejimi, kendi kendini örgütleyen ve bütün kollarıyla iktidar sistemi için kritik bir durum oluşturan süreklilik dinamiğine sahip bir isyan durumu ile karşı karşıya. Askeri ve ideolojik yönleriyle muhafazakâr kesimi ve sokağın nabzı ile ilgili hareket ve iktidar yapılanmasında ortak olan tüm siyasi oluşumlarıyla reformist kesimi ele alalım. İktidarda olan muhafazakâr akım doğrudan istikrarın yeniden sağlanmasıyla ilgileniyor. Bu nedenle, herhangi bir siyasi veya talep kriziyle karşı karşıya kaldığında tekrarladığı geleneksel söylemine bağlı kalıyor ve daha önceki karşılaşmalarda denediği yöntemin aynısını kullanıyor. Reformist akım ise rejimin uyguladığı şiddete ve bunu uygulamaya bağlı kalan yönetişim modeline itiraz etmekle birlikte, yapısının bir kısmını etkileyen protestolardaki duruşları destekleme kabiliyetinin boyutu konusunda kafası karışık. Reformist hareketin bu ikilemi bazı kanatlarını, hareketi muhafazakarlardan neredeyse tamamen uzaklaştıran yeni bir söylem oluşturmaya itti. Ancak henüz muhafazakarlardan tamamen farklı bir proje sunmadılar.
Son karşılaşmada, rejimin kendisini ilk kez ideolojik yapısını savunurken bulduğu için önceki karşılaşmalardan daha fazla kafa karışıklığı yaşadığı görülüyor. Bu yüzden rejimin askeri ve sivil seçkinleri ordu aracılığıyla protestoculara karşı tehdit söylemini tırmandırma seçeneğine başvurdular. En son İran Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanı, ‘isyancıların İslam Cumhuriyeti'nde yerinin olmayacağını’ söyledi. Öte yandan İran parlamentosundaki 277 radikal milletvekili geçtiğimiz pazar günü yargı organına ‘protestoculara kararlılıkla muamele etmesi’ çağrısında bulundu.
Rejimin temellerindeki kafa karışıklığı, protesto hareketinin hedeflerine ulaşması durumunda İslam Cumhuriyeti'nin geleceğine yönelik tahminlerde bulunma düzeyine ulaştı. Siyasi, dini ve kültürel seçkinlerin İran’ın toplumsal yapısında meydana gelebilecek değişiklerin tehlikesine karşı uyarısı, radikal bir yayın politikası izleyen Keyhan gazetesinin geçtiğimiz Çarşamba günü ilk sayfasında yer aldı. Gazetede şu ifadelere yer verildi:
“İslam Cumhuriyeti'nin çöküşünden sonra İran cehenneme dönecek. Bu grup isteğe bağlı örtünme sloganıyla başa gelirse bunu en nihayetinde ‘zorunlu açılma’ izleyecek. Hatta bu kesimin ana hedeflerinden birisi İran’ı bölmek ve ülkemizi parçalamaktır. Eşcinsellik İran'da resmileşecek ve yayılacaktır.”
Öte yandan, protesto hareketinin gelişmesi ve bir toplumsal isyan durumu olarak şekillenmesiyle, reformist akım bu harekete daha fazla esnek yaklaşıyor. En göze çarpan tavır Sayın Zehra Rahneverd'den geldi. Yeşil Hareket'in lideri olan eşi Mir Hüseyin Musevi ile ev hapsinde tutulan Rahneverd, rejim yönetimine sert bir şekilde çıkışarak "Gençlere saygı gösterin. İnsanları öldürmeyin. Onların seslerine kulak verin. Protesto halkın hakkıdır. Tutuklu öğrencileri serbest bırakın. Tehdidi, eğitime ara vermeyi ve öğrencileri kovmayı bırakın” ifadelerini kullandı. Diğer taraftan eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'ye yakın ana reformist blok, protesto krizinden çıkmak için halk referandumu çağrısında bulundu.
Pratikte protesto hareketi, otorite içindeki bölünmelerin ve çatışmaların İslam Cumhuriyeti rejimini kaosun eşiğine getirmesinden sonra, İran'daki karmaşık hükümet sisteminin (muhafazakâr ve reformist) kritik bir durumdan geçtiğini ortaya çıkardı. Kırk yılı aşkın süredir istikrarını koruyan rejim için bir kızın işkence altında öldürülmesi hadisesi kendisine karşı toplumsal kışkırtmayı ve ideolojik bir isyan durumunun oluşmasını tetikledi. Bu isyanda yıllardır bastırılan tüm ulusal hassasiyetler ve bölgesel ayrımcılık ortaya çıktı. Protestoların yayılma hızı, rejimin bunu kontrol altına alma hızından veya bunu düzeltme becerisinden daha güçlü. Bu yüzden rejim muvazenesini kaybetmeye başladı. Şimdi daha fazla şiddet tehdidiyle dengesini sağlamaya çalışıyor. Rejim sanki bir inkâr durumundaymış ve sınırlı taleplerle olumsuz bir şekilde başa çıkma biçiminin ilk tecellisi kaos olan feci sonuçlara yol açabileceğini henüz anlamamış gibi protestocuların taleplerine olumsuz bir şekilde yanıt vermekte ısrar ediyor.