Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Budizm, Arakan ve BM

Geçtiğimiz hafta, Mustafa Köylü’nün  Dünya Dinlerinde Ahlak kitabındaki Budizm başlığı altında Budizm’in ahlak üzerinden insana ve topluma bakışını okuduktan sonra -ki Mustafa Hoca kitabını oldukça geniş kaynaklar üzerinden hazırlamış- yazılan ve pazarlanan Budizm ile yaşanan Budizm arasındaki derin uçurumu görüp dehşete düşmedim, şaşırmadım zaten bu işin böyle olduğunu biliyordum. Her ne kadar böyle düşünüyor olsam da, bu mesele üzerine düşünürken Birleşmiş Milletler’den yapılan “Myanmar konusunda tamamıyla başarısız olduk” açıklamasını başlık halinde görünce bir miktar umutlandım.
Beklentim BM’nin Budistler tarafından Myanmar-Arakan’da Müslümanların soykırıma uğraması konusuyla alakalı bir “başarısızlık” açıklamasıydı. Ancak öyle değilmiş, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, uluslararası toplumun Şubat 2021'den bu yana askeri cuntayla yönetilen Myanmar'da "başarısız" olduğunu söylemiş. Yani Arakan değildi konu.
Elbette herhangi bir yerde cunta yönetiminin varlığı problem, önüne geçilmemesi başarısızlıktır ancak BM’nin Myanmar’daki darbe yönetimini dert ettiği kadar Arakanlıların soykırıma uğramasını dert etmemesi eleştirilmesi gereken bir durum. “Aman bunlar zaten böyle” diyerek geri çekilemiyoruz. Zaten BM’nin Bosna’da “barış gücü askerleri” sayesinde yaşanan soykırımdaki başarısızlığı ortadayken, akabinde Arakan soykırımı yaşanmışken bir zahmet bu kadar kötülüğe karşı kayıtsızlığı da kanıksamayalım, olmaz mı?
Arakan’da ne olmuştu?
“Arakan’da 2012’de Budistler ile Müslümanlar arasında çatışmalar çıkmış, olaylarda çoğu Müslüman binlerce kişi katledilmiş, yüzlerce ev ve iş yeri ateşe verilmişti.  Arakan’daki sınır karakollarına 25 Ağustos 2017’de düzenlenen eş zamanlı saldırıları gerekçe gösteren Myanmar ordusu ve Budist milliyetçiler, kitlesel şiddet eylemleri başlatmıştı. BM’ye göre Ağustos 2017’den sonra Arakan’daki baskı ve zulümden kaçıp Bangladeş’e sığınanların sayısı 900 bine ulaşmıştı. BM ve uluslararası insan hakları örgütleri, Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddeti “etnik temizlik” ya da “soykırım” olarak adlandırıyor.” (Kaynak: Anadolu Ajansı)
Bu soykırımdan sonra, BM’nin de hakkını fazla yememek lazım, BM kendi bünyesindeki sorumlu kurumlarca Arakanlılar konusunda bir takım çağrılarda bulundu ancak bir sonuç elde edemedi. Ve aslında pek de şaşırmadığımız bir şey oldu; Arakan’da göz yumulan katliamlar, göz yumulacağı düşünüldüğü için bu kez cunta eliyle Myanmar’da yaşandı.
Myanmar’da ne olmuştu?
Myanmar ordusu, 1 Şubat 2021'de Aung San Suu Çii liderliğindeki Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) hükümetini devirerek yönetime el koymuş ve barışçıl protestoları kanlı şekilde bastırmıştı. BBC’nin yaptığı araştırmaya göre cunta askerleri üslerinin emriyle çok sayıda sivili işkence ederek öldürmüştü. Bazı köylerde sivillere yaylım ateşi açılmıştı.
Arakanlı Müslümanlara aynısı yapılırken izleyen dünya, Myanmar’da da benzer katliamlar yapılmasına bir anlamda fırsat tanıdığı için o acı dolu günler bu kez Myanmarlılar için gelmişti.
Budistleri turuncu elbiseli, kendilerini meditasyon ile arındıran ve bu minvalde çağımızın çıkmaza girmiş modern insanına umut olacak şekilde pazarlayan bir sistem olduğunu biliyoruz. Filmler, belgeseller, birçok ülkedeki ünlü kişilerin boyunlarındaki tespihler… meditasyonlar, arınmalar, biraz tütsü, iyilik yap-iyilik bul telkinleri, Buda’nın erdemli sözleri, hiçbir canlıyı incitmemek gerektiği telkinleri ve nihayetinde bu kadar çabadan sonra kemale eren ölümlülerin Nirvana’yı görmesi. Budizmle ilgili kitaplarda da Budizm’in ne denli insan iyiliğine çalışan bir din olduğu anlatılıyor. Ancak yaşarken bunu göremiyoruz, dini Budizm olan bir ülkede Müslümanlar da, Budistler de katliamın sıkça yaşandığı bir ortamda baskı altında yaşamaya çalışıyor.
Geleceğim nokta şurası; Ortadoğu’da herhangi bir şiddet eylemi olduğunda sokaktaki dünyadan bihaber tipoloji de, medya da, akademi de, resmi kurumlar da hep bir ağızdan “İslam şiddet dini olduğu için bu haldesiniz” marşını söylemeye başlıyor. Haliyle bir Müslüman olarak, Müslümanların hataları olduğunu kabul ederek, sorma gereği duyuyorum; Hıristiyanlık şiddet dini olduğu için mi Bosna soykırımı yaşandı? Budizm şiddet dini değilse neden o inanç, Myanmar’daki, Arakan’daki toplu katliamlara engel olmadı? Şiddet, bir tek İslam coğrafyalarında olunca mı din kaynaklı oluyor, İslam coğrafyası değilse şiddet ve din ilişkisi kurulamıyor mu? Var mı cevabı olan, duyamadım?