Mustafa Özcan
TT

Koreş ile Zülkarneyn arasında: İran’da gelecek kavgasının geçmişteki kökenleri

16 Eylül 2022 günü Mahsa Amini’nin ölmesi veya öldürülmesinin akabinde İran’da sokaklar alevlendi, olaylar çığırından çıktı, hala da dinmedi. Nereye yöneleceği de belli değil.   Olayların akabinde,  devrik Şah’ın oğlu Rıza Pehlevi yaşadığı ABD’den,  İran halkına seslendi ve her yıl 29 Ekim tarihinde kutlanan Koreş günü kutlamalarına topluca katılmalarını istedi.  İranlılar Çemşid’in tahtının etrafını tavaf ediyor ve turluyorlar. Benzeri şekilde devrik Şah’ın oğlu Rıza Pehlevi de yeni devrimcilerden eski devrimcileri bastırmaları için, 29 Ekim tarihindeki Koreş bayramını kutlamalarını istedi.  Bu kutlama neyi sembolize ediyor?
 Koreş'in mezarı, İran'ın güneybatısında, Şiraz şehri yakınlarında bulunuyor. Kayadan oluşan bir kaide üzerinde duran mezar, Ahameniş Hanedanı'nın ilk başkenti olan antik şehir Pasargad harabeleri yakınında yer alıyor. Bu münasebetle Rıza Pehlevi İran halkının yeniden insan hakları ve özgürlüklere kavuşmasını ve bu değerlerle tanışmasını istiyor. Koreş’in tanınmasının ve ona ilginin insan haklar noktasında bir ilerlemeyi sembolize edeceğini savunuyor.  Neden?    Büyük Kiros olarak da anılan II. Kiros (Keyhüsrev/ Cyrus the Great) insanlığın bilinen ilk insan hakları beyannamesi olan ‘Koreş (Cyrus) silindirini’ yayınlamış Pers hükümdarıdır. Kendisi aynı zamanda Pers imparatorluğunun kurucusudur. Medleri devirip Persleri iktidara getirmiştir. Musevilere yıkılan birinci tapınaklarını inşa etme izni vermiştir. Gerçek bir yasa koyucudur. Bir de Babil onun zamanında pers toprakların katılmıştır.
 Tarihte temayüz etmiş bazı kanun koyucular vardır. Yeni dönemde Kanuni gibi isimleri saymazsak kadim zamanlarda Babil Kralı Hammurabi de bunlar arasındadır.  İran şahları Keyhüsrev’e yani Koreş’e özenseler de Saddam Hüseyin de Hammurabi’ye özeniyor ve çağdaş Irak’ta onu temsil ettiğini düşünüyordu.  Bağdat’ta onun zamanında Meçhul Asker Anıtında yer alan temsili kabartmalarda Saddam Hüseyin Hammurabi’den kanun alırken görülüyordu.   Saddam Hüseyin bir taraftan Hazreti Hüseyin’in soyundan geldiğini savunuyor öbür yönüyle de Hammurabi ile köprü kuruyordu!  Seçmece ya da Eklektik şecereler!  Hammurabi de yasalarıyla tanınmaktadır.  Hammurabi Kanunları, MÖ 1760 yılı civarında Mezopotamya'nın Babil ülkesinde ortaya çıkan, tarihin en eski ve en iyi korunmuş yazılı yasalarından biridir.
Kısaca günümüzde bölgede geleceğin kavgaları tarih üzerinden yürütülüyor. Bununla birlikte tarihi kimlikle güncelleştirilmiş kimlikler her zaman birbiriyle uyuşmuyor. Koreş’in kimliğine dönecek olursak İran kaynaklarında bu kimlikle (güneşe benzeyen) anılan zat Hindistanlı eğitim bakanlarından ve İslam düşünürü Ebu’ kelam Azad tarafından Zülkarneyn ile örtüştürülmüştür.  Bu tespit doğru ise Zülkarneyn’in Hazar ve Karadeniz kıyılarını dolaştığı varsayılmakta ve ötesinde güneyde Yahudileri Babil esaretinden kurtardığı bilinmektedir.  Yıkılan Birinci Tapınağın yerine İkinci Tapınağı yapan veya yaptıran Pers hükümdarıdır. Bu kral Tevrat’a göre putperesttir lakin muvahhit olan Yahudilere yardımcı olmuştur. Ortak düşman Babil’i yerle bir etmiştir. Tevrat’ın ilgili bölümleri şöyledir:
 Pers Kralı Koreş şöyle diyor: `Göklerin Tanrısı RAB yeryüzünün bütün krallıklarını bana verdi. Beni Yahuda'daki Yeruşalim Kenti'nde kendisi için bir tapınak yapmakla görevlendirdi.
 Pers Kralı Koreş, Nebukadnessar'ın Yeruşalim'deki RAB'bin Tapınağı'ndan alıp kendi ilahının tapınağına koymuş olduğu kapları çıkardı. Bunları hazine görevlisi Mitredat'a getirterek sayımını yaptırdı ve Yahuda önderi Şeşbassar'a verdi.
  İran’ın Arapça Yayın Yapan el Alem Kanalı da Koreş’le ilgili bu rivayeti veya anlatımı benimsemiş ve doğru kabul etmiştir.  Koreş’in Zülkarneyn olduğuna temas etmektedir.  Ebu’l kelam Azad’ın tespiti doğru ise Kehf Suresinde anılan Zülkarneyn putperest olamaz.  Zaten Koreş gök tanrısı Rab’dan ve onun kendisine yeryüzü krallıklarını vermesinden söz ediyor. Yeryüzü krallıklarına varis olması onun Zülkarneyn olmasını doğrular niteliktedir.  Zaman zaman Zülkarneyn ile İskender arasında köprü kurulmaktadır.  Bununla birlikte İslami kaynaklarda İskender’in putperest olmasıyla bu tez geçersiz kılınmaya çalışılmaktadır. Tevrat ise Koreş’i putperest saymaktadır.  Bu durumda Zülkarneyn kalıbındaki iki şahsiyet de (İskender ile Koreş) putperest sayılmaktadır. Bu durumda iki tanımlamadan biri yanlıştır. Tevrat, İskender gibi Zülkarneyn olması ihtimal dahilinde bulunan Koreş’in putperest olduğunu ileri sürmektedir. Bu ise Kur’an’daki Zulkarneyn tanımına ve kıssasına aykırıdır.   Tarihi kaynaklarda yer alan ifadelere göre “dünyanın hâkimlerinden mümin olanlar; Hz. Süleyman, Hz: Zülkarneyn’dir. Kâfir olanlar ise, Buhtu’n-Nasr ve Nemrud’dur.  Bununla birlikte kimi kayıtlarda kafir olanlardan birisinin Makedonyalı İskender olduğu ifade edilmiştir. Dünyaya hakim olan dört bahadırdan birisi Zülkarneyn’dir. 
 Bununla birlikte devrik Şah’ın oğlu Rıza Pehlevi Koreş ile hangi kimliği kastetmektedir? Tevrat’a dayanan kimliğini mi, yoksa Ebu’l Kelam Azad’ın Kur’an’a dayandırdığı kimliği mi?    El Alem kanalına göre İran’ın yeni sahipleri mollalar Zülkarneyn üzerinden Koreş’i kendilerine mal ediyorlar. Acaba Rıza Pehlevi Koreş’in öteki yani Tevrat’taki putperest yüzüne ve kimliğine mi sahip çıkıyor? Bu husus netlikten uzak.
 İran geçmişine döndükçe çatallaşıyor. Bu gelecekle ilgili tercihlerini de ikileme sokuyor! Yeni devrimciler mücadeleyi kazanırlarsa hangi Koreş’i tercih edecekler? Muvahhit olanı mı putperest olanını mı? İran nasıl bir kimliğe bürünecek?  Kimilerinin dediği gibi gayri İslami köklerine mi dönecek yoksa geleceğini geçmişin ışığında tashih mi edecek? 
  Sasaniler ile Şah İsmail’in geride bıraktığı ateş ve kin mirasına veda mı edecek yoksa bunu başka adlar altında mı sürdürecek?  Bilinmez. Mehdi Bazergan gibiler İran’ın tarih sapağında geçmişini elemesini ve tortularından arınarak bölgeyle bütünleşmesini ve Sünni dünya ile kucaklaşmasını ve köprü kurmasını arzuluyordu.  Devrimin gölgesinde İran çevresiyle ve tarihiyle barışamadı. Aksine yabancıların katkılarıyla İslam dünyasını paramparça etti. Sonuçta halkına da İslam alemine de yabancılaştı.  Eski Başcasus Ali Yunusi’nin ifadesiyle Arap Baharının izinden İran bölgeye taşarak ve sızarak yeniden imparatorluk haline geldi.  Ardından iç dalgalanmalarla birlikte havası inmeye başladı.  Sonu itibarıyla, SSCB gibi kansız bir çöküş de öngörülemiyor.
Dileriz Koreş kimliği üzerinden bir ikilem yaşayan İran Zülkarneyn hattını benimser.  Hattı İmamdan, hattı Zülkarneyn’e döner! Ama mollaların tarifesi üzerinden değil.