Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Lütfen bilginizi düzeltin!

İran'dan, bize sanrı ve vehim içerisindeki bir rejimle karşı karşıya olduğumuzu gösteren gülünç iki açıklama geldi. İlki İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Deniz Kuvvetleri Komutanı -aslında daha çok korsan- Ali Rıza Tengsiri’den geldi. ‘Korsan’, “Bölgedeki gerici devletler başta olmak üzere Siyonistleri ve Batı'yı uyarıyoruz. Sabrımızın da bir sınırı var. Masumların kanının dökülmesini istemiyoruz” dedi.
Daha sanrılı ve gülünç olan ikinci açıklama ise İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’den geldi. Reisi “Demokrasiden bahseden biri, bölgede bir seçim bile yapmamış rejimleri nasıl destekleyebilir?” dedi. Görünüşe göre Reisi, ‘rejimi’ özgürlükten yoksun olmakla eleştirmenin ‘özgürlüğe işaret ettiğine’ inanan Dini Lider Ali Hamaney'in mantığından gidiyor.
İki açıklama, dün burada yazısı yayınlanan Sayın Muhammed er-Ramihi’nin sözlerini destekliyor. Ramihi “İran'da siyasetin temel bilgilerinden ötesini bilmeyen sarıklı erkekler var ve iktidardaki din adamları büyük ölçüde gerçekliği inkar ediyor” demişti.
Reisi'nin seçimlerle ilgili açıklamasına gelince, İran'ın seçimlere bakış açısının Hasan Nasrallah veya Beşşar Esed'inkinden pek de farklı olmadığı aşikâr. Zira onlar için seçimler, ülkeyi tahrip edecek olsa da ekarte etmek, suikast düzenlemek ve yüzde 99 destekle yönetimi tekeline almaktan ibarettir.
Onların referans noktası olan Molla rejimi de farklı değil. Zira rejim, adeta bir filtre görevi gören Anayasa Koruma Konseyi’ni (AKK) kullanarak kimi isterse onu ekarte edip yalnızca aday olmasını istediği kişilerin seçimlere girmesine izin veriyor. Aynı zamanda, temel sayılabilecek bir başka yöntem daha kullanarak muhaliflerini hapse gönderiyor ya da ev hapsine alıyor.
Şu bir gerçek ki, bölgedeki demokrasiye zarar veren, tüm aklı başında kişilerin ondan korkmasına sebep olan ve hatta Ayetullah Humeyni’nin sahneye çıkışıyla gerek Körfez gerek Irak gerek Lübnan gerekse Suriye’de olsun, demokrasiyi mahveden Molla rejimidir. Demokrasiyi bölgenin istikrarı için bir tehdit haline getirdi.
Humeyni'nin iktidara gelmesinden bu yana bırakın Lübnan ve Irak'ı İran'ın kendi durumuna bakması yeterli olacaktır. Aynı şey ABD işgalinden sonraki Irak için olduğu kadar bugünün ve dünün Suriye'si için de geçerli. Elbette Arap demokrasisinin ve seçimlerinin en kötü örneği olan Lübnan için de geçerli.
Bu bizi bir amiralden ziyade ‘korsan’ olan Tengsiri’nin ifadelerine getiriyor. Tengsiri ‘bölgedeki gerici devletler’ dediği şey konusunda uyarıda bulundu. Molla rejiminin bir sanrı içinde olduğunun ve vehimlerden beslendiğinin bir göstergesi olan bu açıklama oldukça gülünç. Bu ‘korsan’ hangi gerici devletlerden bahsediyor? Arap Körfezi ülkeleri mi?
Bu adam etrafında olup biteni göremiyor mu? Körfez'deki durumu İran'la mukayese edip düşünemiyor mu? İran halkının veya İran'ın işgal ettiği ülkelerin halklarının yaşantısını Körfez halklarının yaşantısı ile kıyaslayamıyor mu? Körfez kadınlarının hayatlarını İran kadınlarının hayatları ile karşılaştıramıyor mu? Ya da gençlerinki?
Körfez'deki ekonomik durum, kalkınma, bir arada yaşama, barış ve güvenlik seviyesi İran'la kıyaslanabilir mi? Yatırıma ve turizme açık ülkeler, turistleri rehin olarak kullanan kapalı ve geri kalmış bir rejimle kıyaslanabilir mi? Son dönemde İran rejiminin yaptığı gibi ülkesini havaya uçuran ve ardından DEAŞ’ı suçlayan bir rejimle mukarene edilebilir mi?
Mollaların açık açık söyleyemedikleri şey, medyada yer alan haberlere son verme yönündeki bastırılamayan arzularıdır. Medyaya karşı istikrar şeklinde bir denklem uydurdular. Bu yüzden ‘korsan’ tehditler savuruyor. Örneğin Suudi Arabistan'ın, istikrarın sağlanması için İran'daki protestoları haber yapmasını bırakmasını istiyorlar.
Peki gerici olan kim? Hiç şüphesiz Molla rejimidir. Bu yüzden diyoruz ki: Lütfen bilginizi düzeltin. Gerici olan sizlersiniz, yetişmek için kırk fırın ekmek yemenizin gerektiği bölge ülkeleri değil.