Ma Li Rong
TT

Çin'in ‘Kovid’ ile mücadele politikası, ‘Sağlık İpek Yolu’nun önünü açıyor

Çin, “Sıfır Kovid-19” politikasını temel alarak salgından çıkış için benzersiz bir harita çıkardı. Bugün, “Sağlık İpek Yolu” ile istifadeyi uluslararası alana genişletmeyi hedeflediği bir modele de sahiptir. Ama öncelikle Çin’in salgınla mücadele politikasını açıklayalım. 7 Aralık 2021’de Çin Başbakan Yardımcısı Sun Chunlan, “Sıfır Kovid-19” diye bir politika ortaya koyduklarını söyledi. Bu enfeksiyon ve bulaşmanın hiç olmaması anlamına gelmemekte, daha ziyade tespit edildiği taktirde virüsün bulaşma zincirini kesmek için mümkün olan en kısa sürede müdahale edilmesini içermektir. Böylece toplumlar için minimum maliyetle en büyük faydalar sağlanarak toplam enfekte sayısı sıfıra iner. “Sıfır Kovid-19” politikasını takip etmezsek, virüsün yayılması artarak devam edecek, geniş çaplı salgın durumu oluşacak ve bu da topluma ve ekonomiye daha büyük zararlar verecektir. Bu nedenle Çin, doğru ve dikkatli tedbirler almak adına virüsün yayılmadaki doğasını gözlemledi ve bulaşma zincirini kırmak üzere ‘erken teşhis, erken raporlama, erken karantina ve erken tedavi’ gibi dört şıktan oluşan korucuyu bir adım attı.
“Sıfır Kovid-19” politikasını açıklamak üzere verilebilecek belki de en iyi örnek, su depolarının boşaltılması ilkesidir. Buna göre suyu tahliye etmenin yanı sıra giren su da azaltılır ve böylece enfeksiyon vakalarından kaçınılarak iyileşme vakaları artırılmaya çalışılır. Bu ise suyun giriş çıkışını ve depodan sızıntı olmasını önlemek için biriken suyun kontrolünü temel alan dinamik bir süreçtir. Kısacası, Çin’in “Sıfır Kovid-19” politikası, insanlığın son yüz yılın en kötü salgını ile karşı karşıya kaldığı şu dönemde sürekli gelişme ve iyileştirme gerektiren açık bir sistemdir. Bu politika geleneksel Çin kültürünü yansıtır: İnsan hayatı her şeyden önce gelir. İnsan hayatı ile ekonomik çıkarlar arasında kalındığında tereddüde yer yoktur. Çin önceliği, iyileşme oranını artırmaya ve ölüm oranını düşürmeye verdi; bahsi geçen politikayla, insanların yaşam ve sağlık hakkını da en yüksek seviyede koruyacaktır. Bu ise, Çin’in “insan hayatı her şeyden önemlidir” şeklindeki ahlak felsefesinin en somut örneklerindendir.
“Sıfır Kovid-19” politikası, Çin’in koşullarına uygun en doğru seçimdir. Çin, büyük bir nüfusa sahip ve yaşlanmanın yüksek derecede olduğu bir ülkedir. Yetersiz tıbbi kaynaklar ve dengesiz bölgesel kalkınma nedeniyle geç kalınması, enfeksiyonun geniş çapta yayılmasına ve ölümlere neden olarak sosyal hayatı ve ekonomik kalkınmayı etkilemektedir. Çin bu politikası sayesinde birbirini takip eden aşamalarıyla pandemiye dayanabildi ve “insanları kurtarmak” ile “pazarı kurtarmak” arasındaki ilişkiye çözüm üreterek, ekonomik kalkınma ve virüsten korunmada bir küresel lider haline geldi. Ayrıca bu politika, ülkenin siyasi sisteminin meziyetlerini göstermek için de önemli bir stratejidir. Çin son üç yılda birleştirici ve etkili bir liderlik sisteminin yanında tüm halkın katılımıyla sağlam bir önleme ve denetleme sistemi kurdu. İnsan gücünü organize, teçhizat, bilimsel ve teknolojik destek ve kaynakları dağıtmak yoluyla aktif olarak çok cepheli bir savaşa katıldı. Pandeminin yayılmasını önlemek için gücünü mümkün olduğunca ve en kısa sürede bir noktaya yoğunlaştırdı. Sonuçlar, yüzyılın pandemisi karşısında Çin siyasi sisteminin meziyetlerini kanıtlıyor. Birleşik ulusal sistemin de güçlü desteğiyle birlikte bu politika, Çin’in salgını yenmesi için bir “sihirli anahtar” haline geldi.
“Sıfır Kovid-19” politikası, toplumun temellerini güçlendirmek için kaçınılmazdır. Çin’in virüs ile mücadelede iki cephesi var: Birincisi hastanelerin hayat kurtarmadaki rolü, diğeri ise önleme ve kontrolde toplumların rolüdür. Toplumlar bunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu önlemlerin güçlendirilmesine paralel olarak, bununla uyumlu bir çalışma sistemi oluşturmak için ekonomik ve sosyal faaliyetler de düzenli bir şekilde serbestleştirilmelidir. “Sıfır Kovid-19” politikasının Çin’in pandemi ile mücadelesinde kaçınılmaz bir tercih haline gelmesinin sebebi de budur. Çin, yalnızca Kovid-19 ile küresel mücadelede değil, aynı zamanda küresel ekonomik toparlanmada da başarılı oldu. Nisan 2022’de Uluslararası Para Fonu (IMF), küresel ekonominin 2021 yılında tahmini büyüme oranının yüzde 6,1, Çin ekonomisinin tahmini büyüme oranının yüzde 8,1 ve ithalat ve ihracat hacminin de yüzde 21,4 arttığını gösteren veriler yayınladı. Çin’in ekonomik gelişme eğilimi hala istikrarlı ve olumlu, bu ise küresel ekonomik toparlanmaya güçlü bir destek sağlıyor.
Çin, “Sağlık İpek Yolu” inşa edilmesi çağrısında bulunuyor ve “Kovid-19” ile mücadele için küresel iş birliğini güçlendirmeye çalışıyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 26 Mart 2020’de G20 Zirvesi’ndeki konuşmasında, Kovid-19 ile küresel mücadeleye ve ekonomik toparlanmaya yardımcı olacak dört girişim önerdi. Ayrıca 18 Mayıs 2020’de 73. Dünya Sağlık Asamblesi’nde (DSA) altı tavsiyede bulundu ve ülkesinin Kovid-19’a karşı küresel mücadeleyi desteklemek için aldığı beş önlemi açıkladı. Bu beş önlem şunlardır: İki yıl içinde 2 milyar dolarlık uluslararası yardım, küresel bir insani acil durum deposu ve merkezi kurmak için Birleşmiş Milletler (BM) ile işbirliği, Çin hastaneleri ile Afrika’daki hastaneleri arasında ikili iş birliği mekanizmasının kurulması, gelişmekte olan ülkelerin erişimi için aşıların küresel kamu ürünü haline getirilmesi, fakir ülkeler için yapılan yardımları artırmak üzere başlatılan borç servisi askıya alma girişimini uygulamak için G20 üyeleriyle birlikte çalışmak.
Çin Haziran 2022 itibarıyla 120’den fazla ülke ve uluslararası kuruluşa 2,2 milyar dozdan fazla Kovid-19”aşısı verdi ve 100’den fazla ülke Çin’de üretilen aşıların kullanılmasını onayladı, bu ise Çin'i en büyük bağışçı haline getirdi. Aynı dönemde Çin dünyanın dört bir yanındaki ülkelere 4,2 milyar koruyucu giysi, 8,4 milyar test ve 372 milyar maske verdi. 34 ülkeye 37 uzman ekip gönderdi ve 180’den fazla ülke ve uluslararası kuruluşla salgın önleme ve kontrol konusunda deneyimlerini paylaştı. Ayrıca 10’dan fazla ülke ile ortak aşı üretimi gerçekleştirdi, çok sayıda gelişmekte olan ülke için aşıların fikri mülkiyet hakları muafiyetini destekledi, modern Çin’in kuruluşundan beri en büyük küresel insani yardım faaliyeti olarak 30 ülke ile “Kuşak ve Yol” çerçevesinde aşı ortaklığı girişimi başlattı. Kısacası Çin, Beyaz Kitabı’nın “Kovid-19” bölümünde belirtildiği üzere sorumlu bir ülke olarak, insanlık için ortak bir geleceğe sahip topluluklar oluşturmaya kararlıdır, uluslararası işbirliğini aktif olarak teşvik eder ve bu işbirliğine katılır.
Yukarıdakilerin tümü ışığında Çin’in “Sıfır Kovid-19” politikasının, Çin’in geleneksel kültürel kavramlarının ve virüse karşı temel tutumlarının birlikteliğinin bir sonucu olduğu söylenebilir. Bu, Çin’in ulusal koşullarına uygun olarak yeni salgın durumuyla mücadelesinde gerçekçi bir seçimdir. Çin’in katkılarının yurtiçinde ve yurtdışında salgınla mücadelede somut sonuçlar elde etmesinin ardından bu politika, “Sağlık İpek Yolu” inşa edilmesi önerisini güçlendirmektedir. Son olarak Çin dini çevreleri, salgına karşı toplumlara katılımlarıyla bir ‘Çin yolu’ oluşturdular. “Kovid-19” ile mücadele, dini liderlerin karar alma, örgütlenme ve koordinasyondaki rollerini ön plana çıkardı; bu ise dinî ilişkiler arasındaki uyum, sosyal hayatın istikrarı ve salgının kontrol altına alınması açısından somut sonuçlara ulaşılmasını sağlamıştır. Çinli dini çevrelerin Sincan, Tibet ve Quanzhou’da salgın önleme ve kontrol sürecine katılımının analizi, Çin’in beş büyük dini grubunun bu politikanın uygulamasında oynadığı önemli rolü yansıtıyor ve dini liderlerin Çinli topluluklardaki önemli rolünü gösteriyor.
Çin şu anda, “Sıfır Kovid-19” politikasını uygulamaya devam ediyor ve bu şekilde uluslararası alanda salgından korunma ve mücadele, ekonomik ve sosyal kalkınma ve iş birliğinde daha fazla koordinasyon sağlamayı hedeflemektedir.