Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Kissinger neden bu liderleri seçti: Yalancı huzur

Geçen yüzyılın başında bir dönem, insanlara dünya mutlak bir dinginlik hayatına girecek, artık savaşlar, çatışmalar ve düşmanlıklar olmayacak gibi geldi. Bu ütopik görüş, İngiliz gazeteci Norman Angell'in 1910'da yayınlanan ve en çok satan kitaplar listesine giren "The Great IIlusion" (Büyük Yanılsama) adlı incelemesiyle zirveye ulaştı. Angel, Avrupa güçlerinin artan ekonomik karşılıklı bağımlılığının, savaşın maliyetlerini ülkelerin savaşma güçlerinin ötesinde çok yüksek hale getirdiğini varsayıyordu. Angel, "insanın çatışmadan uzaklaşma ve iş birliğine yönelme eğilimine karşı koyamayacağını" iddia ediyordu. Bu ve benzeri beklentilerin çökmesi çok uzun sürmedi. Bu beklentilerin belki de en öne çıkanı, Angel'ın "artık herhangi bir hükümetin, kadınları ve çocukları dahil olmak üzere tüm bir halkı İncil'deki eski usule göre yok etme emri vermesinin mümkün olmadığı" iddiasıydı.
Birinci Dünya Savaşı kaynakları tüketti, tüm hanedanları yok etti ve birçok hayatı yerle bir etti. Bu, Avrupa'nın hiçbir zaman tam olarak yaralarını saramadığı bir felaketti. 11 Kasım 1918'de ateşkes anlaşması imzalandığında ölü sayısı 10 milyona yakın asker ve 7 milyon sivile ulaşmıştı. Savaşa gönderilen her 7 askerden biri savaştan dönmemişti. Avrupa gençliğinin iki nesli bu savaşta tüketildi; genç erkekler öldürüldü, genç kızlar dul veya yalnız kaldı, sayısız çocuk yetim kaldı.
Fransa ve İngiltere savaştan galip çıksalar da bitkin ve politik olarak kırılgan hale geldiler. Yenilen, sömürgelerinden yoksun bırakılan, büyük borçların yükü altına giren Almanya, galiplere karşı kin ve rakip siyasi partileri arasındaki iç çatışmalar arasında gidip geldi. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu çöktü. Bu arada Rusya, tarihin en uç devrimlerinden birine tanık oldu ve uluslararası sistemlerin tamamen dışına çıktı.
İki dünya savaşı arasındaki yıllarda demokrasiler sendeledi, totalitarizm ilerledi ve yoksunluk Avrupa kıtasına yayıldı. 1914'te egemen olan savaş şevki çoktan sönmüştü, bu nedenle Avrupa, Eylül 1939'da İkinci Dünya Savaşı’nın patlak verişini, boyun eğmeyle karışık bir kaygıyla karşıladı. Bu sefer tüm dünya Avrupa'nın acısını paylaştı. New York'tan İngiliz-Amerikalı şair W. H. Auden şunları yazdı:
Öfke ve korku dalgaları / Aydınlık ve karanlık / Dünyanın uçsuz bucaksızlığını süpürüyor /  Ve rahatsız ediyor özel hayatlarımızı / Sarsıcı ölüm kokusu / Eylül gecelerinin mahremiyetini bozuyor.
Görüşmek üzere...