Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Kissinger neden bu liderleri seçti: Hitler yok ediyor, Adenauer inşa ediyor

W.H.Auden'ın şiiriyle ileriyi gördüğü ortaya çıktı. İkinci Dünya Savaşı'nın neden olduğu ölü sayısı 60 milyonu aştı ve bunların çoğu Sovyetler Birliği, Çin, Almanya ve Polonya'da yoğunlaştı. Ağustos 1945'te, Köln ve Coventry'den Nanjing ve Nagasaki'ye kadar şehirler topçu ateşi, hava bombardımanları, karşılıklı ateş ve iç çekişmeler altında moloz yığınına dönmüştü. Savaş ardında çökmüş ekonomiler, yaygın bir kıtlık, bitkin insanlar bıraktı ve bu yükler, ulusal yeniden yapılanma sürecinin fahiş maliyetiyle daha da ağırlaştı. Adolf Hitler, Almanya'nın ulusal konumunu bitirdi ve neredeyse meşruiyetini de yok edecekti. Fransa'da Üçüncü Cumhuriyet, 1940'ta Nazi saldırganlığının etkisi altında çökmüştü ve 1944'te halen toparlanmanın başlangıcındaydı. Başlıca Avrupa güçleri arasında yalnızca Büyük Britanya savaş öncesi var olan siyasi kurumlarını korudu ancak fiilen iflas etmişti. Kısa süre sonra kendisini imparatorluğunu kademeli olarak kaybetmekle ve devam eden ekonomik zorluklarla karşı karşıya buldu.
Söz konusu karışıklıklar, bu kitapta bahsedilen altı liderin her birinin kariyerinde silinmez bir iz bıraktı. 1917'den 1933'e kadar Köln Belediye Başkanı olan Konrad Adenauer'in (d.1876) siyasi kariyeri, iki savaş arası dönemde ülkesinin Fransa ile Rheinland'ın kontrolü için çekişmesine ve Hitler'in yükselişine tanık olmuştu. İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından iki kez hapsedildi. Adenauer, 1949'dan itibaren ülkesinin tarihinde düştüğü en dip noktadan çıkma sürecine önderlik etti. Bunun için Almanya’nın onlarca yıldır Avrupa'ya hakim olma çabalarından vazgeçti. Atlantik İttifakı'ndaki konumunu teyit etti, onu Hristiyan ilkelerini ve demokratik kanaatlerini yansıtan ahlaki temeller üzerinde yeniden inşa etti.
Charles de Gaulle (d. 1890) Birinci Dünya Savaşı sırasında, o zamanlar Kayzer 2. Wilhelm tarafından yönetilen Almanya'da iki buçuk yıl savaş esiri olarak kaldı. İkinci Dünya Savaşı'nda önce bir tank alayına komuta etti. Ardından, Fransa'nın çöküşünden sonra ve ikinci olarak 1958'de ona yeniden bir soluk getirdi ve bir iç savaşı önledi. De Gaulle, Fransa'nın mağlup, bölünmüş ve bitkin bir imparatorluktan sağlam bir anayasa altında istikrarlı ve müreffeh bir ulus-devlete tarihsel geçişine öncülük etti. Buradan hareketle Fransa'nın uluslararası ilişkilerde önemli ve sürdürülebilir bir rol oynamasını sağladı.