Cemal el-Keşki
TT

Barış için fırsatlar ve zorunlu yollar

Doğu Avrupa'daki kara bulutlar kaçınılmaz olarak yağmurun yağmak üzere olduğu anlamına geliyor. Son 10 aydır devam eden barut kokusu, bölgenin istikrar sonbaharıyla ebedi bir dostluk kurduğu düşüncesini yerle bir etti. Karmaşıklık ve yakın çözümlere ulaşılamamakla birlikte dünya kamuoyunu bir tür birleşmeye sevk eden Rusya-Ukrayna krizinden bahsediyorum.
İlk bakışta bu resim doğru, dünya haritaları siyasi, ekonomik ve güvenlik yansımaları altında inlemeye başladıktan sonra barış şansı çok uzak görünüyor.
Zorluklarına ve karmaşıklıklarına rağmen kriz, barış şansının var olduğunu ve imkansız olmadığını vurgulayan iyimserlik alanlarından yoksun değil. Burada bazıları şunu sorabilir: Bu krizde barış şansının ve savaşın sona ermesinin belirtileri ve göstergeleri nelerdir?
Bu soru son derece mantıklı, özellikle de çatışmanın iki tarafı geçtiğimiz Mart ayından bu yana müzakere masasına birlikte oturmadığı ve her iki taraftan birinin barış konusunda öne sürdükleri, karşı tarafın vizyon ve algısından tamamen uzak olduğu için. Ancak burada sorunun cevabı bizi bir sonraki aşama esnasında düzenlenen ve hazırlanan, sonuçları, yalnızca Doğu Avrupa'da değil, dünyanın diğer bölgelerinde de küresel barışa yol açacak gerçek çözümlere yol açabilecek olan reel bir gerçekliğe götürebilir.
Gerçek bir barış sürecini tesis eden bu düzenlemelerden ve delillerden ilki, bu savaşta herkesin kaybettiğinin tüm taraflarca idrak edilmesinden yola çıkıyor. Örneğin, ABD'nin (Demokrat yönetimin) şu anda enflasyon oranlarının 1982'den bu yana en yüksek seviyelerine yükselmesiyle somutlaşan bu krizin olumsuz yansımalarından mustarip olduğunu görüyoruz. Bu durum, Kongre ara seçimlerinde Demokratların Temsilciler Meclisi'ni kaybetmeleri şeklinde yansıdı ve bu kayıp da Başkan Joe Biden'ın Ukrayna'ya krizin başlangıcındaki ivme ve güçle askeri ve ekonomik yardım gönderilmesini temin etme gücünü etkileyecek.
Buna ek olarak ABD Başkanı şu anda ABD-Avrupa ilişkileriyle ilintili çok ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz liderliğinde Avrupalı ​​liderler, ‘bencilce’ olarak nitelendirdikleri ve endüstrileri Avrupa'dan ABD'ye taşımakla tehdit eden, Amerikan doğal gazını ve silahlarını Avrupa'ya satarak kâr elde etmeyi amaçlayan Amerikan kararlarından alenen şikayet ettiler.
Öte yandan Rusya'nın bu krizdeki hesaplarının Kremlin'in beklediği sonuçları vermediğini görüyoruz. Savaşın uzaması, tüm Rus düzeylerinde kayıplara neden oldu ve savaş öncesi hesapları ve tahminleri karıştırdı. Ekonomik cephede Moskova, Rus ekonomisinin yüzde 4 küçülmesini bekliyor. Buna yurtdışındaki Rus varlıklarının ve fonlarının dondurulmasının yanı sıra Rusya ekonomisine yönelik tarihte benzeri görülmemiş 9 ekonomik ve ticari yaptırım paketinin temsil ettiği 1 trilyon doları aşan diğer kayıplar ekleniyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus askerleri arasında ağır kayıpların yaşandığını da kabul etti ve bu nedenle Rus ordusu içinde kısmi seferberlik ilan etme kararı aldı.
Ukrayna tarafının kendisi de kayıplardan kurtulamadı. Ukrayna, topraklarının yaklaşık yüzde 15'ini, silahlı kuvvetlerinden yaklaşık 50 bin asker ve yaklaşık 40 bin sivil kaybetti. Başta enerji ile ilgili olmak üzere altyapısı neredeyse tamamen yok edildi. Ukrayna'nın - en iyi durumda - yeniden inşa için yaklaşık 400 milyar dolara, dünyanın çeşitli ülkelerinde mülteci haline gelen yaklaşık 10 milyon Ukraynalıyı yeniden yerleştirmek için 100 milyar dolara ihtiyacı olacak.
Coğrafi olarak, kriz yaşlı kıtaya da acımadı. Yaşlı kıta, önümüzdeki kış boyunca Avrupa vatandaşlarının elektrik ve enerji kesintileri yaşamaları olasılığıyla bağlantılı fahiş faturalar ödemekten kurtulamadı. Avrupa endekslerinin büyüme oranlarında, özellikle de ucuz Rus doğal gazına bağımlı olan endüstriyel büyümede önemli bir düşüş kaydettiği de unutulmamalı.
Dolayısıyla krizin doğrudan ve dolaylı tüm tarafları doğan her günle art arda kayıplar yaşıyorlar. Onları bu krizi durdurmak için çözümler bulma konusunda ciddi düşünmeye sevk eden de bu.
Barış şansını teyit eden ikinci gösterge, ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley'nin çatışmayı sona erdirmek için Rusya ile müzakerelere başlaması için Ukrayna'ya yaptığı doğrudan, aleni ve benzeri görülmemiş çağrı. Burada General Milley'in çağrısında ülkesinin çatışmanın NATO üyesi ülkelere sıçramasından korktuğunu okuyabiliriz. Çatışmanın NATO üyelerine sıçraması, Washington'u Rusya ile doğrudan bir savaşa sürükleyebilir ve özellikle de çatışmanın her iki tarafından gelen nükleer seferberlik ve tehdidinin gölgesinde nükleer savaş senaryolarından çok uzak olmayan bir üçüncü dünya savaşının patlak vermesine yol açabilir. Zira gelen bilgiler Rusya'nın savaşa hazır yaklaşık 2 bin taktik nükleer bombaya sahip olduğunu doğruluyor. Buna karşılık diğer bilgiler de ABD ve NATO’nun, Atlantik İttifakı’nın doğu kanadına 450 taktik nükleer bomba konuşlandırdığını söylüyor.
Üçüncü gösterge ve çatışmanın taraflarını müzakere masasına oturmaya iten ana faktör, iki tarafın, Rusya ve Ukrayna'nın silah stoklarındaki düşüşle, Washington ve Brüksel'deki ana destekçilerin bu hassas silah kaybını telafi edememesiyle bağlantılı. Zira bu tür silah endüstrisi, esas olarak krizin ilk gününden bu yana sıkıntılar yaşayan tedarik zincirlerine bağlı.
Dördüncü göstergeye ise, bu krizi devam ettirme şevkinin kaybolması damga vuruyor. Bu, Avrupa başkentleri ve ABD'deki günlük savaş karşıtı gösterilerle ifade buluyor. Rusların büyük bir kesiminin bu kriz nedeniyle devam eden kan kaybını durdurmanın yollarını arama talepleri de aynı anlamı teyit ediyor. Dolayısıyla, barışı sağlamak ve krizi sona erdirmek için gerçek fırsatların varlığını doğrulayan göstergelerle karşı karşıyayız. Dünyanın artık sadece seyretme lüksü kalmadı, zira bu çatışmanın bedelini herkes ödüyor.