Abdurrahman Şalkam
TT

Tunus çekişmeli seçimlere doğru giderken

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, 25 Temmuz 2021’de attığı maratonvari adımlarıyla ülkenin siyasi yapısında köklü ve kapsamlı değişikliklere gitti. Meclisin dondurulduğunu ve üyelerinin dokunulmazlığının kaldırıldığını açıkladı. Nahda Hareketi, meclisteki 217 sandalyeden 52’sini elde etmiş ve hareketin lideri Raşid Gannuşi de meclis başkanlığı koltuğunda oturmuştu. Fakat cumhurbaşkanı meclisin yetkilerinin askıya alındığını ve sonra feshedildiğini duyurdu. En uzun ve belki de en önemli adım, yeni bir anayasa yapmak ve bunun için referanduma gitmekti. Kays Said’in bu adımı çeşitli partilerden ve akımlardan büyük bir muhalefetle karşılaştı. Ancak Cumhurbaşkanı, geçen temmuz ayında hakkında yapılan referandumla anayasanın yeni bir yasama organı olan ‘Bölgesel ve Yerel Ulusal Konseyi’ adıyla ikinci meclisin kurulmasını ve 17 Aralık’ta düzenlenecek parlamento seçimlerinin parti listelerine göre değil, bireysel adaylarla yapılmasını içermesinin ardından seçim yasasını değiştirdi. Bu değişikliğe karşı sesler yükseldi ve Cumhurbaşkanı Kays Said, parlamentodaki sandalye sayısını 217’den 161’e düşürdü.
Cumhurbaşkanı uzun değişim yolunda kendinden emin şekilde hızlı adımlarla yürümeye devam ederken, muhalefet Said tarafından alınan kararlarla yapılacak seçimleri reddediyor ve protestolardan geri adım atmıyor. Nahda Hareketi, Tunus’un Kalbi, Onur Koalisyonu, Özgür Anayasa ve İşçi Partisi’ni de içeren ‘Ulusal Kurtuluş Cephesi’ liderliğindeki geniş bir muhalefet yelpazesi, yaklaşmakta olan seçimleri boykot etmeyi sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Kays Said ise buna karşı, geçtiğimiz yıllarda siyasi arenaya hakim olan bileşenleri şiddetle reddettiklerini ifade eden ve onları ülkede mevcut ekonomik ve sosyal durumlardan sorumlu tutan halkın geniş bir kesiminin desteğine güveniyor. Genel kamuoyu ise seçim kanununda yapılan değişikliklerin milletvekili seçimlerine para ve aracılık yoluyla müdahale edilmesini engellediği kanaatinde.
Parlamento seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte destek ve muhalefet fırtınaları da gün geçtikçe büyüyor. Yedi seçim bölgesi herhangi bir aday göstermezken on seçim bölgesi de sadece birer aday gösterdi. Muhalifler bunu, seçim sürecine gölge düşüren aksaklıklar olarak değerlendirdi. Cumhurbaşkanı’nın destekçileri, yukarıda zikredilenleri olumlu bir işaret olarak gördükleri için aksi bir kanaati dile getirdiler. Onlara göre seçim sürecine eşlik eden bu şeffaflık, yozlaşmışları seçim arenasına müdahaleden alıkoyuyor. Buna karşılık Cumhurbaşkanı’na muhalif bileşenlerin önderlik ettiği boykot çağrısının sahipleri, tüm yetkileri kendine almış bir cumhurbaşkanından hesap sorma yetkisi olmayacağı için kurulacak meclisin bir anlamı olmadığını savunuyor. Ayrıca muhalifler, kurulacak paralel bir yasama konseyinin varlığının da yasama gücünü dağıtacağını düşünüyorlar. Cumhurbaşkanı’nın destekçileri, ülke genelinde kıyasıya bir mücadele yürütüyor, muhaliflere karşı sokağı seferber ediyor ve herkesi seçimlere katılmaya çağırıyorlar. Kamuoyu seçim sonuçlarına ilişkin iyimserliğini gizlemiyorlar. Ülkede gelişmekte olan siyasi sistemin, eski politikacıların yozlaştırdıklarını ve yol açtıkları ekonomik ve sosyal zayıflıkları düzelteceğine inanıyorlar.
Tunus, insanların hayatlarını etkileyen bir mali kriz yaşıyor. Çünkü bazı temel malzemeler için sübvansiyon politikasının düzenlenmesinden dolayı fiyatlar yükseldi ve bir kısmı da piyasadan saklandı. Hükümet gıda ürünleri piyasasındaki spekülatörlere karşı büyük bir kampanya başlattı ve yerel para birimi önemli bir düşüş yaşadı. Hükümet, ekonomiyi desteklemek için kredi almak üzere Uluslararası Para Fonu’na (IMF) yöneldi. IMF, bunun için ülkenin ekonomik gidişatında ayarlamalar yapılmasını şart koştu. Halk IMF’nin taleplerini büyük bir tepkiyle karşıladı. Tunus Genel İşçi Sendikası (UGTT) Genel Sekreteri Nureddin Tebubi, sübvansiyonların artırılmasını eleştirerek hükümete ve onun yönelimlerine karşı büyük bir kampanya başlattı. Sübvansiyon politikasının Tunus’ta bir geçmişi olduğunu ve 70’li yıllarda uygulanmaya başladığını söyleyen Tebubi, buna karşı güçlü bir duruş sergileme sözü verdi. Tebubi, kalabalık bir işçi grubu önünde yaptığı konuşmada, hükümetin dış sömürgeci güçlere bağımlı olduğunu ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile mutabakat taslağını hazırlayanların Fransız uzmanlar olduğunu belirtti. Ayrıca UGTT’nin temel malzemelerde sübvansiyonların kaldırılmasına izin vermeyeceğini belirterek Cumhurbaşkanı ve hükümete yönelik saldırılarını yineledi.
Tunus Genel İşçi Sendikası (UGTT), Fransız sömürgeciliğine karşı direniş yıllarından bu yana etkili bir sendikal güç olmuştur. Tunus direnişinin liderlerinden olan Ferhat Haşad sömürgeciler tarafından suikasta kurban gitmiştir. Merhum Cumhurbaşkanı Habib Burgiba da UGTT ile karşı karşıya gelmiş, hatta onunla çatışmaya girmiş ve çoğu zaman sendikanın isteklerini kabul etmek zorunda kalmıştır.
Bu ayın 17’si, Cumhurbaşkanı Kays Said’in politik, ekonomik ve sosyal olarak çok cepheli bir savaş verdiği ülkenin gidişatında önemli, hatta tehlikeli bir dönüm noktası olacak. Tunus halkı seçim sonuçlarını ve bu sonuçların acılarını dindirecek somut adımlarını bekliyor. Tunusluların çoğu bu yeni siyasi sistemi, ülke için en uygun ve her alanda Tunus rönesansını gerçekleştirecek bir başkanlık sistemi olarak görüyor. Avrupa, özellikle de Tunus’a sınırı olan güney ülkeleri, Tunus’ta yaşananları ilgiyle takip ediyor. Çünkü Akdeniz üzerinden Güney Avrupa ülkelerine akan düzensiz göç dalgaları bu ülkeler için iç siyasi sorunlara yol açıyor. İtalya ve Fransa, “Tunuslu gençlerin kendi ülkelerinde kalabilmeleri ve insan kaçakçıları tarafından kullanılan eski teknelerle Avrupa’ya açılma riskine girmemeleri için iş fırsatları yaratılması adına”, Tunus hükümetinin ekonomisini canlandırmasına yardımcı olmak için var gücüyle çalışıyor. Tunus’ta yaşananları tüm Kuzey Afrika ülkeleri de büyük bir merakla izliyor. Zira Tunus’un istikrarı, tüm bölgede güvenliğin sağlanmasına güçlü katkılarda bulunuyor ve Mağrip Birliği’nin tekrar etkinleştirilmesinin kapılarını açıyor.