Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Abbas’ın halefi

Bu ifade, Filistin siyasi hayatının merkezi haline geldi. Sahadaki her gelişme buna atfediliyor veya bundan kaynaklanıyor.
Bu konudaki aktif reaktör Fetih Hareketi’dir. Fetih kamuoyu, bu büyük hareketin devlet başkanını belirleyen taraf olduğu söylemlerinin hala etkisi altında. Bu, Arafat’ın Fetih, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), sürgün devleti ve Oslo otoritesi başkanlıkları döneminden beri böyle ve Fetih için inkâr edilemez bir gerçek. Bu sayede Abbas, Arafat’ın bütün mevkilerini devraldı.
Arafat'ın liderliği, Fetih'in içinden ve dışından güçlü bir muhalefete tanık olmasına ve bazen mesele isyan ve ayrılık noktasına ulaşmasına rağmen, Fetih'in kamu, askeri ve mali gücünün yanı sıra ihtilaf ilkesinde hemfikir olan ancak ayrılık derecesine varmayan sınırlar içerisinde kalmaya özen gösteren uzlaşmaya dayalı tarihsel liderliğinin varlığının ve etkisinin gücü, su götürmez bir gerçektir. Bu ilke, ikinci adam Salah Halef (Ebu İyad), yine ikinci adam Halil el-Vezir (Ebu Cihad), kalburüstü liberal düşünce adamı Halid el-Hasan vb. diğer kurucu isimler tarafından desteklendi. Bunları, kaybedilen tarihi aktörlerin yerini liyakatle dolduran nitelikli liderlerin ortaya çıktığı ikinci nesil takip ediyor.
Fetih'in baş liderlik konumunu koruyabilmesinin sebebi, sadece kendi iç durumunun sarsılmazlığı ve hatta geniş Filistinli ve Arap kitlelerinin desteğinden değil, aynı zamanda Batılı ülkelerin, ABD çevrelerinin ve hatta İsrail’in Fetih’i desteklenmesi ve benimsenmesi gereken ılımlı bir hareket olarak görmelerinden kaynaklanıyordu.
Arafat ve tarihi arkadaşlarının başkanlığında Fetih Hareketi, toplayıcı bir ön çerçeve olarak FKÖ'yü dikkate şayan bir ustalıkla yönetti. Aynı zamanda temel olarak silahlı mücadeleyi, geçici bir zorunluluk olarak dış operasyonları, daima siyasi eylemi ve daha sonra sahası Madrid olan müzakere sürecini ve Oslo'yu yönetti.
Arafat önderliğindeki Fetih liderliğinin karmaşık bir uzlaşmanın parçası olarak anavatana gelişi, sadece bir yerden bir yere geçilmesini temsil etmekle kalmayıp, aynı zamanda büyük hareketin dikkate değer bir tartışma olmadan sahaya hâkim olduğu sürgün durumundan oldukça farklı olan bir duruma geçişini temsil ediyordu.
Aslında meseleler, ne kadar zor görünürse görünsün, bir denklem içinde çözüme kavuşturulmuş ve kontrol sağlanmıştı. Birleşik bir Fetih ve FKÖ, büyük bir çoğunluğun üzerinde mutabık kaldığı siyasi bir program ve buna karşı sınırlı ve münferit muhalif davranışlar vardı. Bu durumda Madrid’den Oslo’ya geçildi. Sonuç olarak, Filistin liderliğinin ağırlığı bu prestij ile anavatana taşındı.
Yaser Arafat, yurt dışında olduğu gibi yurt içinde de yeni siyasi durumun merkezi idi. Ancak o ve üç kenarlı rejimi (Fetih, FKÖ ve Filistin Yönetimi) daha önce alışık olmadıkları zorluklarla karşı karşıya kaldı. Bunlardan ilki, Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Kudüs'te ikamet eden milyonlarca Filistinlinin meseleleri ile doğrudan karşı karşıya kalmalarıydı. İkincisi, İsrail’le uğraşmaktı. İsrail hükümeti, Filistinlilerle Oslo yöntemine göre barış yapmaya karar verse de başka bir hükümet gelip önceliği, Filistinlilerin elindekileri sanki hiç elde etmemişler gibi tasfiye etmek olacak ve bu da Arafat'ı şehit olana kadar direnmek zorunda bırakacaktı.
Üçüncü zorluk, sürgünde Fetih’e muhalif olan tüm oluşumlardan daha etkili bir şekilde büyüyüp yayılan siyasal İslam temsilciliğinde, üç kenarlı rejimin yöntemine karşı etkili bir muhalefetin şekillenmesiydi. Bu yüzden Fetih, tarihinde ilk kez kendi kurduğu bir parlamentoda çoğunluğu ve daha önce uğruna rekabetin olmadığı bir halk çoğunluğunu kaybetti. Mesele bununla kalsa çözülebilirdi. Ancak Fetih içinde yaşanan rekabet ve çatışmalar, rolü ve tüm sahadaki belirleyici liderlik konumu üzerinde olumsuz anlamda en fazla etkiye sahip olan şey oldu. Bu, mantıksal olarak Fetih’i şimdi bulunduğu noktaya götürdü. Hareket için büyük bir kayıpla sonuçlanan 2006 seçimleri, iç birliği yeniden tesis etmek ve kaybolan kitleleri yeniden kazanmak için ciddi bir çalışmaya yönelik teşvik sebebi olmak yerine; büyük hareket, Abbas tarafından yönetilen Başkanlık ve Merkez Komitesi içindeki ateşli kavga bir yana, 2021 seçimlerine üç listeyle girilmesiyle somutluk kazanan ciddi bölünmelere kaydı.
Her Filistinlinin, Arap’ın ve uluslararası toplum üyelerinin dilinde şu soru var: Abbas'ın halefi kim olacak ve nasıl olacak? Bu yazının ikinci bölümünde buna değineceğim.