Davud Ferhan
Iraklı yazar
TT

Ölümü durdurmanın kayıp anahtarı

2003'te Irak'ı işgal sürecinde yaşanan Felluce savaşına bir kez daha dönüp değiniyorum ve nedeni de sadece yıkıcı bir savaş olması değil. Daha ziyade, ABD ordusu kadınlar, çocuklar ve yaşlılar dahil olmak üzere sivillere karşı sebepsiz yere yakıcı silahlar kullandığı için tamamen insanlık dışı bir savaş olması. Bu silahlar, kullanımını yasaklayan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi ve Üçüncü Protokol’e aykırı olmasına rağmen kullanıldı. Felluce'deki sivillerin kemiklere kadar deriyi yakan beyaz fosfor bombasıyla öldürülmesine gerek olmadığı itiraf edilmiş bir husus. Felluce savaşına katılan Amerikalı gazi John Phipps, "Öldürmeye gerek yoktu. Kurbanların ölümü önlenebilirdi ve tamamen anlamsızdı" dedi. "Bu, başından beri yasadışı bir savaştı ve Irak'ta asla olmamalıydı... Felluce'de ve diğer şehirlerde, Bağdat Havalimanında sivillere ve askerlere karşı çok sayıda iğrenç kıyımlar işlendi” diye de ekledi.
Savunmasız Iraklılar için bu koşullarda ölümü durdurmanın anahtarı yoktu. Amerikalı film yıldızı Clint Eastwood, Irak'ta 255'ten fazla sivili öldürmekten gurur duyan bir Amerikalı keskin nişancının rolünü yönetmenliğini yaptığı filmle yeniden canlandırmıştı. Yollarda tanklar, kadın ve çocuk yolcuları ile birlikte sivil araçları eziyorlardı. Amerikan "Foreign Policy" dergisinin dediği gibi bu, video oyunları tarzında sebepsiz yere öldürme "kültürüydü”. Bu tür oyun üreticilerinin birkaç yıl önce yaşanan savaşları simüle eden “Six Days in Fallujah” adında, böyle kötülüklerle dolu bir oyun ürettiğini biliyoruz. Amerikalı aktivistler, gönüllü olarak bu kışkırtıcı oyunun yasaklanmasını talep etmek için 17 bin imza topladılar. ABD'nin Irak'a karşı savaşını " eğlence için bir ilham kaynağı değil, insanlığa karşı bir suç" diye nitelendirerek şirket ve dağıtımcılara, Irak’a karşı zehirli ve onu kötüleyen oyunlar üzerinde dikkatlice düşünme çağrısı yaptılar.
Dönemin ABD başkanı George W. Bush'un bu savaşın bitişini "görev başarıyla tamamlandı" diye tanımladığı konuşmasından günler sonra ABD ordusu, o kanlı günleri, kızgın hayalet anlamına gelen "Phantom Fury" olarak adlandırdı. Iraklılar için ise bu görev bir "savaş suçundan" başka bir şey değildi.
Ciddi "Foreign Policy" dergisi, “Irak savaşının tamamı, tarihin çok acı verici bir anı ve halen birçok Iraklının peşini bırakmıyor. Irak bir zamanlar müreffeh bir ülkeydi. Savaş, istila ve işgal üçlüsü, altyapının çökmesi, hükümet ve toplumda yaygınlaşan yolsuzlukla birlikte onu ekonomik olarak acınası bir durumda bıraktı” diye vurguladı.
Amerikan işgalinin ilk aylarında, Genel Vali Paul Bremer'in yönetiminde, daha önce bombalamadan sağlam kurtulan evlere yönelik ABD Deniz Piyadeleri tarafından yapılan günlük bombardımanlar yaygınlaşmıştı. Tanklar, başkent Bağdat, Musul, Tikrit, Samarra, Felluce ve Ramadi başta olmak üzere Irak şehirlerinin sokaklarında yürüyordu. Unutulmaz sahnelerden biri de Deniz Piyadelerinin insanların evlerine düzenledikleri baskınlardı. Evin sakinleri loş ışıklı tek bir odada toplanmış olurlardı ve anneler ile çocukların çığlıkları duyulurdu. Baskını yapanlar bu ailelerin "zararsız" olduğunu biliyorlardı ama aynı sahne karanlık gece yarılarında sebepsiz yere tekrarlanırdı. Dahası, 15 ila 55 yaşları arasındaki erkekler toplanır ve gözaltı merkezlerine götürülürlerdi.
Bunları, haksız savaşın kurbanlarının acılarının, ıstıraplarının, sabırlarının ve sebatlarının yazılı olduğu sayfaları uzaktan çevirerek yazıyorum. Dünya ve hatta ABD içinde bile, Amerikan ordusunun Felluce'deki Irak direnişine ve sıradan evlerindeki silahsız ve masum ailelere karşı uyguladığı katıksız zulüm karşısında şoke oldu.
Irak'ta Anbar vilayetindeki resmi bir kaynak, Amerikalıların zaman zaman bir ülkenin içişlerine karıştığını ve bu müdahalenin kesinlikle siyasi değil, tüm halka karşı bir savaş ilanı olduğu söyledi.
Amerikalılar Felluce'yi işgal etmek veya şehre girmek istediklerinde binlerce askerini kaybetmediler. Amerikalılar Felluce, Basra ve Nasıriye'de sivillere karşı uranyum ve beyaz fosfor kullanarak savaşa damgalarını vurdular. Sonuç, kansere yakalanmış ve doğuştan anomalili binlerce Iraklı hasta oldu. 2003 Irak savaşı, açıklama ve yorum gerektirmeyen bir Amerikan soykırımı idi.
ABD'nin Irak askeri valisi Paul Bremer, Felluce şehrinin "sağlam ve boyun eğmez bir şehir" olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Felluce savaşı, Irak direnişinin kararlılığı nedeniyle Washington ve onun güçlü ordusu için bir şok oluşturdu. O zamanlar yiğit Felluce şehrinin "Amerikalılar için dünyadaki en kötü yer" olduğu söylendi. Amerikan kuvvetleri 6 bin evi ve 33 camiyi yıkarak insan hakları, demokrasi ve uluslararası hukuk konusundaki itibarını kaybetti. Phantom Fury adı verilen operasyonlar ise Basra, Musul ve Bağdat gibi diğer şehirlerdeki direnişe güçlü bir ivme kazandırdı. Amerikan yönetimi hesaplarını gözden geçirmek zorunda kaldı. Birçok yetkili, olanların "ABD stratejisinde önceliklerin düşünülmesine yönelik radikal bir değişiklik" olduğunu itiraf etti.
Yirmi yıl önce bir Arap dergisinin yazı işleri müdürü, Amerikan işgalinden sonra Irak'ın kaderi hakkında yaptığım bir röportajda şöyle demişti: "ABD, Irak'ı başka bir müreffeh Japonya'ya ve yeni gelişmiş bir Almanya'ya dönüştürecek." Ancak ABD Irak'ı harabeye çevirdi ve İranlı Mollaların Irak-İran sınırını geçmesine, yüz binlerce Iraklıyı hapsetmesine izin verdi. 2004'te Arap Gazeteciler Birliği Genel Sekreterliği üyelerinin de bulunduğu bir ortamda, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'e “yeni Amerikan komşusu” hakkında ne düşündüğünü sorduğumda, şöyle demişti: “ABD'nin komşumuz olmasına izin vermeyeceğiz.” Ne var ki şimdi ABD, Rus ve Türk kuvvetleri ile İran milislerinin yaptığı gibi Suriye şehirlerinin bombalanmasına katılıyor ve Suriye topraklarında kendisi için askeri üsler kuruyor. Ne yazık ki tüm Suriye başka bir Irak'a, Libya'ya ve Yemen'e dönüştü. Halep, Hama, Humus, Dera, Deyrizor, Guta ve Şam kırsalı harap Fellucelere dönüştü. Bu olanlar nedir? Politik bir “koronavirüs” mü? Güzelliği ve birliği, yazı ve kışı, sedir ağacı çiğnenen, ihlal edilen Lübnan'ı da unutmayalım. Söyle bize ey umudun hanımı Feyruz: Ne yapmalıyız?