Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in geçen ay Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaret ve Riyad'da ‘Suudi Arabistan, Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri ve Arap ülkeleri’ lideriyle yaptığı 3 zirve ve görüşmeler, enerji, altyapı, finans, eğitim ve teknolojiyi kapsayan ikili anlaşmalara imza atılmasına katkıda bulundu. Suudi Arabistan ve Çin, BAE, İran, Mısır ve Cezayir'in izinden giderek ikili ilişkilerini ‘kapsamlı bir işbirliğine’ dönüştürme konusunda anlaştılar. İki yılda bir iki ülke liderleri arasında toplantılar yapılmasına karar verdiler ve bu da gelecekte ilişkilerin pekişmesinin önünü açacak. Suudi Arabistan ayrıca Kuşak ve Yol Girişimi'ne katılmaya ve onu Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu planlarıyla ‘adapte etmeye’ büyük önem verdiğini ifade etti.
Geçen hafta Financial Times, petrolün bedelinin dolar üzerinden ödenmesi ve bunun Ortadoğu ile ilişkisi hakkında bir yazı yayınlayarak, 2023'teki tablonun farklılaştığına dikkati çekti ve ‘Çin ile Ortadoğu arasındaki yeni küresel enerji sistemi yeni bir şekil almaya başlıyor’ değerlendirmesinde bulundu. Yeni enerji sistemi ‘Petroyuan'ın doğuşu’ adıyla tanınmaya başladı ve bu, Çin'in küresel enerji piyasasını yeniden şekillendirmek istediği anlamına geliyor. Çin’in bu arzusu, BRICS Grubu (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) içinde ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin bir sonucu olarak mali rezervlerinin bir parçası olan doların siyasallaşmasından etkilenen diğer ülkeler arasındaki mali ödemelerde, doların rolünü azaltmaya yönelik daha geniş girişimin bir parçası. Bu da pratik olarak küresel petrol ticaretinde Çin para biriminin kullanımında bir artış olacağı anlamına geliyor. Çin Devlet Başkanı, ülkesinin sadece petrol ithalatını artırmakla kalmayıp, ‘enerji alanında her türlü iş birliğini’ artırmak için de çalışacağını açıkladı. Bu, örneğin Güney Çin Denizi gibi yeni alanlarda ortak keşif ve üretimin yanı sıra rafinerilerde, kimya ve plastik fabrikalarında ortak yatırımlar anlamına da gelebilir.
Rafineri ve petrokimya sektörlerindeki bu ortak yatırımlardan bazılarının, diğer Körfez petrol şirketlerine ek olarak, önde gelen Suudi Arabistan şirketleriyle halihazırda fiilen kurulmuş olduğunu görüyoruz. Çin, bu projelere yaptığı yatırımın, 2025 yılından itibaren Şanghay Petrol ve Doğal Gaz Borsası'nda işlem görecek olan Çin para birimi Renminbi ile geri ödenmesini umuyor.
Bu politika küresel enerji ticaretine damgasını vuracak, zira hep birlikte OPEC+ grubunun rezervlerinin yaklaşık yüzde 40'ını oluşturan Rusya, İran ve Venezuela, Çin'e indirimli fiyatlarla petrol ihraç ediyorlar. Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinin rezervleri ise OPEC + grubunun petrol rezervlerinin yüzde 40'ını oluşturuyor. Kalan rezervin yüzde 20'sini diğer ülkeler oluşturuyor ve bu rezerv de Rusya ve Çin ile iyi ilişkileri olan ülkelerde bulunuyor.
Büyük ülkeler arasındaki petrol rekabeti yeni bir şey değil, nitekim 20. yüzyıl boyunca petrol endüstrisinin tarihine jeopolitik çatışmalar da eşlik etti. Ancak şu anda yeni olan, bazı büyük ülkelerin bir yandan iklim değişikliğiyle mücadele bahanesiyle petrol endüstrisini marjinalleştirme, diğer yandan ambargo ve boykot kararları, Rusya'nın petrol ihracat fiyatlarına tavan fiyat konulması yoluyla Ukrayna'ya yönelik savaşta petrolü ‘silah’ olarak kullanma girişimleridir.
Dolayısıyla, petrol endüstrisi tarihinde yeni bir aşamada bulunuyoruz; bir yandan sektörü marjinalleştiren mevzuatlar yürürlüğe giriyor, diğer yandan da büyük güçlerin küresel çekişmesinde jeostratejik pozisyonlar almaları için petrol üreticisi ülkelere baskı yapılmaya çalışılıyor. Ama bu baskılar, petrol üreticisi ülkelerin güvenlik ve stratejik çıkarlarını dikkate almıyor. Güvenlik çıkarlarını tehdit eden girişimleri caydırmıyor. Dahası çıkarlarını yansıtan, petrol endüstrilerini ve uluslararası pazarlarını geliştirmeye yardımcı olan ekonomik petrol kararları almamaları için bu ülkelere baskı yapıyor.
Bu nedenle petrol üreticisi ülkeler, kendileriyle doğrudan ilgisi olmayan, güvenlik ve ekonomik çıkarlarını ele almak konusunda net bir yaklaşım da sunmayan mevcut çatışmalar arasında dengeli pozisyonlar benimsemeye başladılar.
Mevcut deneyimler ışığında, bu ülkelerin benimsediği önemli ülkeler arasındaki denge politikasının yakın gelecekte de devam etmesi bekleniyor. Çin, günümüzde en çok enerji tüketen ve ithal eden ülkelerden biri olduğu için, petrol ihraç eden ülkelerin politikalarını belirlerken bu verileri dikkate almaları gerekiyor ve bu verilerin en önemlilerinden biri de ‘çok kutuplu bir dünyada’ yaşıyor olduğumuzdur.
Gerçekten de Çin'in Arap petrol ülkeleriyle ilişkileri onlarca yıldır gelişiyor, öyle ki 1990'lardan itibaren Körfez petrol ihracatının büyük bir kısmı Doğu Asya'ya, özellikle de Çin'e yöneldi ve tüm Arap petrol ülkelerinde faaliyet gösteren Çinli şirketler bulunuyor. Carnegie Ortadoğu Merkezi tarafından yapılan bir araştırma, Çin'in Arap ülkeleriyle mal, hizmet, teknoloji ve savunma ticaretinin genişlediğine işaret ediyor. Suudi Arabistan bu trendin merkezinde yer alıyor; Çin ile Suudi Arabistan arasındaki ticaretin değeri 2021'de 80 milyar doları aşarken, Çin'in Suudi Arabistan’dan petrol ithalatının değeri yaklaşık 44 milyar doları buldu. Bu rakam, Çin'in Suudi Arabistan’dan toplam mal ithalatının yaklaşık yüzde 77'sini temsil ediyor.
TT
Petrol piyasasında Yuan
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة