Türkiye’den gelen haberler her zaman ilgi çeker ama ben 6 ay sonra ülkede gerçekleşecek başkanlık ve parlamento seçimlerinden ötürü bu ilginin 2023 yılında daha da artacağını düşünüyorum.
Bu seçimler Erdoğan ve partisinin gücünü anlamak için ciddi bir sınav olacak. Bazı uzmanlarca dünyanın en başarılı lideri olarak adlandırılan Erdoğan, bu seçimlerde başarılı olabilecek mi? Ve neden Mart ayında resmen açıklanması beklenen seçim tarihini öne alma ihtiyacı duydu? Seçim kampanyası ramazan ayında doruk noktasına ulaşırsa ne elde edecek?
Seçim tarihini öne alma işlemi bile bizatihi güç testi olacak: Yasaya göre seçim tarihini öne çekme kararı için milletvekillerinin beşte üç çoğunluğunun onayına ihtiyacı olacak (Yeni seçim yasası da 6 Nisan’da yürürlüğe girecek). Gelgelelim Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Devlet Bahçeli’nin başkanı olduğu Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) koalisyonu bu çoğunluğa sahip değil. Bu durumda diğer milletvekillerinin de desteğine ihtiyacı var.
Peki, muhalefet ne diyor? Bugün basında çıkan haberlere göre muhalefet, 6 Nisan’dan önce yapılırsa seçim tarihini değiştirme kararını desteklemeye hazır olacak. Muhaliflerin bu meseledeki tutumunu değiştirmesi mümkün mü?
Şimdiye kadar, kamuoyu yoklamalarına göre cumhurbaşkanlığı için üç potansiyel muhalefet adayı mevcut Türk liderinden daha fazla oy aldı.
Anketlere göre şu ana kadar cumhurbaşkanlığı için üç potansiyel muhalefet adayı diğer adaylardan daha fazla oy aldı: Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, göreve Mart 2019’da İYİ Parti ve CHP’nin dahil olduğu Millet İttifakı ile seçilen İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve aynı İttifak ile seçilen Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş.
Elbette seçimlerden önceki aylarda bu tablo değişebilir; muhalefetin cumhurbaşkanlığı adayının da şubat ayında belirlenmesi bekleniyor. Aynı zamanda geçtiğimiz aralık ayında mahkeme, eşi Dilek’in de siyasete katıldığı Ekrem İmamoğlu hakkında Türkiye Yüksek Seçim Komisyonu’na hakaret ettiği suçlamasıyla hapis ve aktif siyasetten uzaklaştırma cezası verdi. Kararın yargıtay tarafından onaylanmasının, karmaşık Türk yargısının koridorlarında uzun zaman alabileceğinden, aday olup seçimlere katılmak için yeterli vakti olabilir. Üstelik Türkiye'de insanlar iktidar tarafından ezilenleri sever ve bu onun popülaritesinin artmasına neden olabilir.
Rusya, Rusya-Türkiye ilişkilerinin geleceğinin büyük oranda seçim sonuçlarına bağlı olduğunun farkında. Ancak üst düzey yetkililer ve analistler, sürece Erdoğan lehine müdahale etme suçlamasıyla yüzleşmemek adına Türkiye’deki seçimlere dair kamuoyuna yorum yapmaktan kaçınıyorlar. Bu nedenle, bazı Türk siyasetçiler şimdiden "Adalet ve Kalkınma Partisi" Lideri’nin seçim kampanyasında “Rus faktörünün” çok büyük rolünden bahsediyor. Erdoğan’ın bazen, “Rus yanlısı olmakla” suçlanmamak için açık olarak Moskova’dan uzaklaşacak şekilde davranarak, Rus halkında hoşnutsuzluk ve hayrete yol açan tutumunun sebeplerinden biri belki de budur.
Söz konusu davranışlara örnek vermek gerekirse: Zelenskiy’nin ortaya sürüp Moskova’nın kesin bir şekilde reddettiği sözde “Barış Planı”, Türk Lider tarafından açıkça desteklendi. Son basın toplantısında Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, bu desteğin çatışmayı çözmek için en uygun yolların aranmasına katkı sağlayıp sağlamayacağından şüpheli olduğunu gösterdi. Bu ifade mevcut Rusya-Türkiye ilişkilerine uygun olarak son derece ihtiyatlı bir şekilde dile getirildi. Nitekim taraflar, resmî açıklamalarında birbirlerinin tutumlarını değerlendirirken, iş birliğinin istisnai hacmini takdir ederek sert söylemler kullanmaktan kaçınıyor. Bu gelenek, Sovyet döneminden beri mevcut. Hatırlıyorum, Sovyet Başbakanı Aleksey Kosigin, Aralık 1975’te Sovyetler Birliği’nin yardımıyla inşa edilen İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı: “Evet, Türkiye bir NATO üyesi, topraklarında yabancı üsler var. Ama Başbakan Demirel’in de beni temin ettiği üzere bu ittifakta yer alıyorlar diye Türkiye’nin milli çıkarlarını bu kuruluşun çıkarlarına tâbi kılmıyorlar, yabancı üsler de tamamen Türk yetkililerin kontrolü altında.” İçinde bulunduğumuz yüzyılda yaşanan hadiseler Ankara’nın, dışarıdan dikte etme girişimlerine boyun eğmeden ulusal çıkarları doğrultusunda kararlar alabilme gücünü teyit etmektedir.
Türk Lider Erdoğan’ın Kiev’in başarısız olmaya mahkûm fikrini destekleyen açıklamasının başka bir sebebi de Erdoğan’ın çatışmada arabuluculuk yaparak kendisini uluslararası barış yapıcısı olarak konumlandırma ve seçimlerden önce puan kazanma arzusudur. Gördüğüm kadarıyla Türk Liderin uluslararası siyaset konusundaki oldukça çelişkili birçok tutum ve değerlendirmeleri ile ortaya koyduğu bilmecenin ipucu kısmen bu özlemlerde yatıyor.
Bununla birlikte Türk Lider, ülkesinin kötüleşen ekonomik durumu karşısında halk desteğini artırmak için ne yapabilir? Yüksek enflasyon, fiyatların yükselip liranın değerinin düşmesi zemininde yatırımcılar, Türk Hükümeti’nin temerrüde düşmesinden korkuyor, zira yetkililer faiz oranını düşürme konusunda tehlikeli inatlarını sürdürüyor.
2022 yılında enflasyon oranı yüzde 64.27 oldu, ekim ayında yüzde 85’i aşmıştı. 14 Ocak 2023’te Türkiye’deki dolar kuru 18,79 lirayı buldu. Ulusal para birimindeki düşüş rekor kırmaya devam ederken ülkenin GSYİH’si iyi bir hızla büyüyor.
Muhtemeldir ki Erdoğan, iddiaya göre ülkedeki sayıları 3.7 milyona ulaşan Suriyeli mülteciler sorununun çözüleceğine güveniyor. Erdoğan’ın, yakın bir zamana kadar Beşşar Esed’in devrilmesini hararetle savunmasına rağmen, Şam ile diyaloga girmesinin temel sebebi de muhakkak ki bu. Suriye, Türkiye ve Rusya’nın savunma bakanları arasındaki son görüşmeler henüz mucizevi sonuçlar doğurmadı. Suriye Cumhurbaşkanlığı Ofisi’ne göre bu tür toplantıların etkili olabilmesi için Rusya ile Suriye arasında önceden koordinasyon ve planlama yapılması gerek. Suriye’ye gönderilen Rusya Başkanlık Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev ile geçen hafta yaptığı bir görüşmede Esed, sonucun, (Suriye topraklarını) işgale son vermek ve teröre desteği durdurmaya bağlı olduğunu vurguladı. Bu noktada ortaya çıkan soru şu: Kürt sorunu karşısındaki tutum, çatışma halindeki iki tarafı ne ölçüde yakınlaştırabilir? Alınan bilgilere göre şubat ayında görüşmeler savunma ve dışişleri bakanları düzeyinde de devam edecek gibi görünüyor.
Taraflar, karşılıklı tavizler üzerinden ilişkileri tam anlamıyla normalleştirmede başarısız olsa bile Türkiye’deki Suriyeli mülteciler meselesine kısmen çözüm bulunması, Türk Liderin seçimlerden önce halk desteğini büyük oranda artırmasını sağlayabilir. Moskova’nın Ankara ve Şam arasında temasların kurulmasındaki aracılığı, anlaşmazlıklar ve Ukrayna sorununa rağmen, Moskova ve Ankara arasında belirgin bir seviyede güvenin varlığının göstergelerinden yalnızca biridir.
Moskova’nın, I. Dünya Savaşı’ndan sonraki bağımsızlık mücadelesinde Türkiye’ye yaptığı silah ve altın yardımını, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin Boğazlar meselesindeki çıkarlarını gözetmeye hazır bulunuşunu, Kıbrıs Federasyonu lehine tutumunu ve daha başka pek çok şeyi içeren tarihi bir kez hatırlamamamız nasıl mümkün? Bugün farklı alanlarda güçlü bir ikili iş birliği mevcut olmakla birlikte şu an Erdoğan’ın seçim kampanyası planları hâlâ bir sır olma özelliğini koruyor.
TT
Erdoğan bilmecesi
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة