Muhammed Ali Sekkaf
Yemenli yazar
TT

Batı, Ukrayna’yı İsrail’e üstün mü tutuyor?

Yeni yılın 24 Şubat'ında, Rus yetkililerin Ukrayna'da “özel harekât” diye adlandırdığı, Batı’nın ise sadece özel bir operasyon değil, deklare edilmiş ve açık bir savaş olarak gördüğü olayın üzerinden tam bir yıl geçmiş olacak. Her hafta, bazen bundan daha kısa aralıklarla, başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri, Kiev’e para ve silah yardımı yapacaklarını duyuruyorlar. ABD milyarlarca dolar tahsis edip silah ve mühimmat gönderirken Almanya’dan Fransa ve İngiltere’ye Ukrayna'yı destekleyen bazı Avrupa başkentleri bundan daha azını -birkaç yüz milyon dolar- gönderiyorlar.
Batı'nın Ukrayna krizine olan ilgisi, her iki tarafa yapılan yardım miktarı açısından İsrail'e olan ilgisiyle karşılaştırılabilir mi yoksa ikisi arasında yapılacak karşılaştırma ve yakınlaştırma gerçekçi değil mi? Eğer gerçekçi değilse, neden gerçeklikten uzak? Doğruysa da bunun sebepleri nedir? Herhangi bir gözlemci daha ilk bakışta ülkeleri ve kamuoyuyla Batı'nın, özellikle Almanya gibi ülkelerinin petrol ve gaza bağımlılıklarına dayanan çıkarlar gereği, Moskova ile daha önceki ilişkilerinin aksine, Rusya Federasyonu'ndan ziyade Kiev'e neredeyse daha sadık olduğunu görmüyor mu? Oysa rejimi çöküşten kurtarmak için Doğu Almanya liderlerine destek kuvvet göndermekten kaçınan Gorbaçov'un onayı olmasaydı Federal Almanya, Doğu Almanya ile birleşebilir miydi?
İki ihtilafın, farklı boyutlarına rağmen, kendi topraklarının çatışmanın sahnesini oluşturduğu düşünülürse Batı'nın Ukrayna'ya sempati duyan tavrını, Filistin davasıyla dayanışma içindeki tarihi Arap pozisyonuna yakın görmek ve yorumlamak mümkün mü? Şiddetli Ukrayna-Rusya krizi Avrupa topraklarında dönüyor, Yugoslavya Federasyonu'nun dağılması krizi ve NATO'nun müdahalesinden sonra, Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan ikinci önemli meydan okumayı oluşturuyor. Batılı bazı internet siteleri, ABD'nin İsrail'e 10 yıllık bir süre için (2009-2018) 30 milyar dolar tutarında askeri yardım tahsis ettiğini bildirmiş ve Beyaz Saray'ın eski ABD başkanı Obama adına yaptığı açıklamadaki şu ifadelere yer vermişti:
"Bu yardım, İsrail ile ikili ilişkilerinde ABD’nin askeri yardım sağlama konusundaki en büyük taahhüdünü temsil etmektedir."
Obama'nın bu politikası (2019-2028) dönemi için yıllık 3,8 milyar dolar ve toplamda 38 milyar dolar yardım taahhüdü ile yenilendi.
Burada İsrail ile Ukrayna arasındaki karşılaştırmada, sonuçları ve boyutları farklı olsa da her iki durumda da ilgili tarafların ve gerekçelerin yakın olduğunu belirtmekte fayda var. Sovyetlerin Ortadoğu’ya nüfuz etme ve yayılma tehlikesi, Amerikan politikası için bir endişe kaynağı ve Arap ülkeleri karşısında İsrail'i silahlandırmaya önem vermesi için bir neden anlamına geliyordu. ABD başlangıçta Batı Almanya'yı kullanarak 1962'den itibaren İsrail'e gizlice Amerikan silahları tedarik etti. Daha sonra General de Gaulle'ün Haziran 1967’deki Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra Fransa'nın İsrail’e silah temin etmeyi bırakması kararını almasından ve Sovyetler Birliği ile bir dizi Arap ülkesi, özellikle de Mısır arasındaki ilişkilerin giderek geliştiğinden emin olduktan sonra, ABD, İsrail'i doğrudan ve yoğun bir şekilde silahlandırma politikası izledi. İsrail'e Amerikan desteği, Ekim 1973’teki savaşta zirveyi gördü. ABD kurduğu hava köprüsü ile İsrail’e 22 bin ton tank, top ve mühimmat taşıdı. İsrail'in savaşta kaybettiklerini telafi etmek için deniz yoluyla da 33 bin ton ekipman ile "Phantom", "Skyhawk" ve "Hercules" uçakları tedarik etti. ABD 1987'de İsrail'i Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) kapsamı dışındaki ana müttefiki olarak tanıdı. Bu da İsrail’e NATO üyelerinin sahip olduğu aynı ayrıcalık ve niteliklerle Amerikan silahlarını satın alma hakkı verdi ve böylece İsrail en gelişmiş ABD silahlarının verildiği ülkelerden biri oldu.
Diğer yandan Ukrayna da NATO üyesi değil ancak ABD’den, diğer Batılı ülkelerden ve Rusya'ya karşı bir savaş içinde olmadığını resmi olarak deklare eden NATO'nun kendisinden silahların aktığı bir NATO askeri altyapısına sahip.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden bu yana geçen tam bir yıl boyunca, Ukrayna'daki Rus ordusuna karşı ABD ve Avrupa’nın silah tedariki hiç kesilmedi. Son olarak ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 6 Ocak'ta yayınlanan bir açıklamada, 2023'ün ilk haftasında 3,75 milyar doları aşan bir yeni askeri yardım paketi duyurularak ABD'nin Ukrayna ile Avrupalı müttefikleri ve ortaklarının yanında kararlı bir şekilde durmaya devam edeceği belirtildi. Bu yardım, ABD Savunma Bakanlığı depolarından 2,85 milyar dolar değerinde mühimmatın derhal Ukrayna'ya sevk edilmesini içeriyor. Yeni yardım paketi ayrıca Ukrayna ordusunun kapasitesini uzun vadede artırmak için 225 milyon dolarlık yabancı askeri finansmanını da kapsıyor. Buna ilaveten Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşından etkilenen ülkelerin kuvvetlerini inşa etmeleri, toprak egemenliklerine yönelik ortaya çıkan tehditleri caydırmaları ve egemenliklerini savunmaları, güvenlik güçlerini daha profesyonel ve modern hale getirmeleri, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile ortak askeri entegrasyonu güçlendirmeleri ve savunma elektroniği yeteneklerini geliştirmeleri için Avrupalı ortak ve müttefiklere sağlanacak 682 milyon dolarlık dış askeri finansmanı da içeriyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın açıklaması, Washington’ın Ukrayna'ya yaptığı toplam askeri yardımın, Başkan Biden'ın göreve başlamasından bu yana benzeri görülmemiş bir düzeye, yaklaşık 24,9 milyar dolara ulaştığını gösteriyor.
Bu bir yıllık yardımın hacminin, İsrail'e 10 yıllık bir dönemde (2019-2028) yapılacak olan 38 milyar dolarlık yardımın yaklaşık dörtte üçünü temsil ettiğine dikkat edilmeli! Bu, Batı'nın İsrail’e kıyasla Ukrayna’yı üstün tuttuğunun bir göstergesi mi? Yoksa asıl neden, rakibi Rusya’nın nükleer bir güç olduğu Ukrayna'nın aksine, İsrail kendisini savunmak için nükleer silahlara sahipken, Arap rakiplerinin aynı silahlara sahip olmaması mı? Diğer stratejik boyutlardan ve Batı'nın Rusya ile mücadelede aşması mümkün olmayan kırmızı çizgilerden bahsetmiyoruz bile.
Devamı var…