Hazım Sağıye
TT

Kamuoyunu değiştiren bir roman

1936'da İspanya İç Savaşı patlak verdiğinde, 1931'den beri Alman Komünist Partisi üyesi olan Macar komünist Arthur Koestler, savaşın yaşandığı yere gitti. Amacı, gazeteci kisvesi altında Moskova için casusluk yapmaktı, orada tutuklandı ve daha sonra yazdığı gibi "ölümle yüz yüze geldi." Partisiyle olan ilişkisini sorgulamaya başlaması, 1939'da Hitler-Stalin Antlaşması'nın imzalanmasıyla partiden tamamen kopmasıyla sonuçlandı.
Moskova'daki "Büyük Temizlik" davalarından ve zorla alınan yalan itiraflardan etkilenerek yazdığı en önemli romanı Gün Ortasında Karanlık, 1940'ta Fransa'da tamamlandı. Eleştirmenlerin, kahramanı Rubashov için bir ilham kaynağı olduğunu söylediği Bolşevik lider Nikolay Buharin'in idamından özellikle etkilendi.
Rubashov da Büyük Temizlik sırasında tutuklanan, soruşturma sürecinde işlediği ve "1 Numara"nın yani Stalin’in öldürülmesi dahil işlemeye hazırlandığı suçları itiraf etmeye zorlanan bir parti lideri ve teorisyeniydi. Tutuklandığında, uyumakta ve rüyasında Nazi Gestaposu tarafından tutuklandığını görmektedir ama onu tutuklayan yoldaşları olur.
404 numaralı hücreye nakledildikten ve yiyecek, kalem ve sigaradan mahrum bırakıldıktan sonra, duvarların ardından başkalarıyla şifreli bir dille iletişim kurmaya başlar. Eski siyasi ayrılıktan kaynaklanan yabancılaşma ve gerilimin ardından 402 numaralı hücredeki Çar yanlısı mahkumla arkadaş olur. Bu bağlantı, siyasi renklerinden bağımsız olarak onu diğer mahkumlarla ilintilendiren olgu hakkında dikkatini çeker. Roman boyunca Rubashov sağ azı dişinin ağrısını çeker, bu ağrı duygusal bir duruma işaret, terk edilmişlik ve ihanetlerle dolu bir geçmişin hatırlatıcısıdır. O geçmişin yükü Rubashoh’a ağır gelir, hücresinde dolaşırken onu hatırlar ve 1 Numarayı düşünür. Devrime hazırlık sırasında nasıl aynı masada oturduklarını ve o sırada üst düzey bir parti yetkilisi olduğunu hatırlar. Hayatını partiye adayan ve onun için verdiği mücadele sırasında çok acılar çeken, ardından partinin kendisini suçlu bularak hapse attığı, bu yüzden de kendisini asan "Küçük Lui"yi hatırlar.
Rubashov'u sorgulayan kişi, İç Savaş sırasında birlikte savaştığı eski bir yoldaşıdır, adı İvanov'dur ama şimdi onu komplocu bir muhalif gruba üye olmakla suçlamaktadır. Rubashov, onu hapseden ve komploculukla suçlayan bu dünyaya yazdığı notlarla karşılık verir. Partinin eskiden tarih yazdığını ama bugün sadece siyaset yaptığını, tarihin, gelecek üzerinde bu kadar az sayıda elde toplanmış, bu kadar çok gücü hiç tanımadığını yazar. Aynı zamanda tutuklu iken doğaya kulak vermeye başlar ve bir kez egzersiz yapmasına izin verildiğinde şunu sorgular: Neden daha önce karın, temiz ve saf havanın tadını çıkarmadım? Son olarak Rubashov romanda bir şeyi sürekli tekrarlar; kucağında oğluyla Meryem Ana resmi önünde uzun süre oturur ve tefekkür eder.
Sorgucu İvanov ise meslektaşı Gletkin ile daha nazik sorgulama ve davranma yöntemlerinin önemi hakkında konuşur ve onu ikna etmeye çalışır. Ancak devrimle birlikte doğan ve ondan öncesi hakkında hiçbir şey bilmeyen Gletkin, Ivanov'u ahlakçılıkla suçlayarak kaba davranışlarına devam eder. İvanov kısa süre sonra tutuklanır ve öldürülür, Gletkin ise daha da kötüleşen soruşturmalarda onun yerini alır.
Bu sırada Rubashov, düşünmeye ve geçmişi hatırlamaya devam eder. Parti üyesi iken bireye inanmazdı ve 40 yılını “biz”den bahsederek geçirmişti. "Ben"in bir "dilbilgisi efsanesi" olduğunu düşünürdü ama şimdi her birimizin içsel bir varlığa ve benzersiz bir "ben"e sahip olduğunu keşfetmişti. Eski dönemin kitaplarını yok eden ve onların yerine yeni dönemin kitaplarını koyan, ancak yine de işinden kovulup idam edilen sadık bir partizan olan eski sevgilisi Arlova'yı hatırlar. Rubashov onun infazını engellemeye çalışmamıştı, onu partinin yararı ve kendisinin parti içindeki imajı için feda ederek müdahale etmemişti. İntihar eden genç komünist Richard için de böyle yapmıştı.
Ancak Rubashov, aydınlar tarafından kurulan bir partiye yeni katılmış yarı cahil biri olarak Gletkin'i hor görmesine rağmen, yine de ona ve mantığına boyun eğer. Rubashov’un ortak entelektüel referanstan kopamaması, sanki dogmatik ve uzlaşmaz sorgucuya, ona karşı bir silah sağlamıştır, o da revize edilmiş eleştiri.
Orada, sorgulama sırasında, Gletkin’in yüzüne güçlü bir ışık tutarak uyumasını engellemesinden sonra Rubashov’a (hatırlamadığı) ama tanıştıkları ve ikisinin de "1 Numara"yı öldürmeyi planlamış oldukları varsayılan Heyer Lib adında bir kişi gösterilir. Rubashov gerçekten de sonunda yorgunluktan çöker ve devrim karşıtı suçlar işlediğini "itiraf eder", ölüm cezasına çarptırılır ve bir tabanca ile infaz edilir. Ama birdenbire her şey sessizleşir ve uzaktan yavaş dalgaların sesi eşliğinde yalnızca bir deniz belirir ve beraberinde bir sonsuzluk hissi taşır. Kişisel ölümü bu ölüme eşlik etse de sanki sanrılarının ölümüyle bir tür kurtuluş duygusu ona egemen olur.
Gün Ortasında Karanlık, totaliter düşünceyi ve gerçekte bir katliama dönüşmesini işleyen bir otobiyografi gibidir. Bir baskı, sahte yargılamalar, yalan itiraflar, insanlık dışı tutukluluk koşulları, zorbalık psikolojisi dünyasında şüphe ve kesinliğe uzanan, geçmişi sorgulayan, başkalarıyla, zaman ve doğayla iletişim kurma fırsatlarına değinen bir dizi sorudur. Çok eski zamanlardan beri bilinen fiziksel işkenceye pek odaklanmayan Koestler, bastırılanları ve ezilenleri kendilerini kınamaya, yeni ve dini olanın iç içe geçtiği bir uygulama olarak bunu reddetmeye “ikna etmeye” odaklanır.
Her halükarda, 1946'da Fransa'da yayınlandıktan kısa bir süre sonra roman 400 bin satar. Güçlü Fransız Komünist Partisini zayıflatan, siyasette şansını azaltan bir faktör olarak görülür. İngiltere'de kitap Fransa'daki kadar yaygınlaşmaz ama özellikle İşçi Partisi ve Sovyet modeline karşı çekinceleri artan sol çevrelerde kültürel hayatı sarsar. Roman 30 dile çevrildikten ve Soğuk Savaş'tan sonra özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde popüler hale geldikten sonra, 1956’daki Sovyetler Birliği Komünist Partisinin 20. Kongresi, komünistlerin ve onların önde gelen Fransız entelektüelleri arasındaki dostlarının romana yönelik şüphelerine karşı onun doğruluğunu pekiştirir. Ancak kendisine eşlik eden pek çok “edebi” eserin geçerliliğini sona erdiren Soğuk Savaş'ın sona ermesi, George Orwell'in eserleri gibi bu romanın da geçerliliğini sona erdirmez. Roman zamanı, yeri ve koşulları aşar ya da Fransızların dediği gibi o (Roman à these), teori taşıyan bir romandır. Koestler ise 1950'de perde arkasından ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı tarafından finanse edilen “Kültürel Özgürlük Kongresi”nin kurucularından biri olur. Böyle olmaması mümkün müydü?