Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

Kanunların yok sayıldığı asılsız suçlamalarla gözaltı merkezleri dolarken...

Uçsuz bucaksız Arap topraklarındaki bazı üst düzey yetkililer, ulaşım araçlarında gövdelerine bağlamaları gereken kemerler olduğunu bilmezken, yeryüzünün çeşitli yerlerini hakimiyeti altına alan ve yasaların üstün olduğu İngiltere’de emniyet kemeri takmamanın cezası 500 sterlin.
İngiltere'de Hindistan asıllı Başbakan Rishi Sunak arabasında emniyet kemeri takmayıp telefon kullanırken yakalandı. Bu yüzden ülkede kızılca kıyamet koptu ve hala da ortalık dinmiş değil. Çünkü insanlara göre başbakan bir İngiliz yasasını nasıl ihlal edebilir ve üstüne üstlük emniyet kemeri takmayıp bir video çekerken kendini nasıl ifşa edebilirdi? Söz konusu video sosyal medyada viral oldu ve kamuoyunun konuştuğu bir konu haline geldi.
Üstelik bu İngiltere Başbakanı'nın bu ‘faciadan’, yani emniyet kemeri takmamasından ötürü özür dilemesi de bağışlanmasını sağlamadı. Gerekçesini açıklarken Sunak, arabanın arka koltuğunda oturduğunu ve ülke genelindeki toplulukların standardını yükseltmek için hükümet tarafından oluşturulan en sonki finansman paketinden bahsettiği bir video çekmek için emniyet kemerini çıkarmak zorunda kaldığını söyledi. İngiliz polisi olayla ilgili soruşturma başlatarak, Başbakan'a 500 sterlin para cezası kesti.
Tabiki bize şöyle bir soru hakkı doğuyor: Üçüncü dünya liderleri bunu yapar mı? Emniyet kemeri takmama cezası kesen bir trafik yasasına boyun eğer mi? Tabi  büyük veya küçük fark etmeksizin herhangi bir ihlalden sorumlu tutan böyle bir yasa varsa (!).
Bu arkadaşımıza yani ‘baba ocağından’ milyoner olan Hindistan asıllı İngiltere Başbakanı’na aylar önce, yani Liz Truss’un yerine Muhafazakar Parti'nin başkanı ve lideri olarak seçilmeden önce yaptığı bir başka ihlalden ötürü de ceza kesilmişti. Ceza, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sırasındaki kısıtlamalara rağmen eski Başbakan Boris Johnson ve hükümet üyelerinin düzenlediği bir partinin görüntüleri sızdırıldıktan sonra gelmişti.
Kısıtlamaları ihlal edip partiye katıldıkları için Sunak ve Johnson hükümetinin diğer üyeleri 500 sterlin para cezasına çarptırılmıştı. Çünkü bu ülkede kanunlardan daha büyük bir şey yoktur. Üzerinde güneş batmayan bir ülkenin lideri de olsa, hiç kimse yasaların üzerinde değildir.
Elbette özel olarak herhangi bir Arap hükümetini kastetmiyorum. Ancak genelde görülen şey şu ki, bazı Arap yetkililer her zaman trafik işaretlerine uymuyor. Buna özellikle ‘devrimci’ olduğu konusunda ısrar eden ve başkalarının hakkı olmayan şeyleri kendisine hak olarak gören rejimlerde rastlıyoruz. Bu, özellikle askeri darbe dönemlerinde görülen ve bilinen bir mesele.
Buna karşılık İngiltere'de ve devrimci olduğu konusunda ısrar etmeyen ülkelerde siyasi parti ve güçlerle diyalog takdir ve saygı çerçevesinde yapılıyor. Buna karşılık bu güçler, sınırlarının farkındadır ve kamuoyu ve kanunlara karşı hadlerini bir milim dahi aşamayacaklarını bilirler. Çünkü kanaat önderleri, halklarına saygı duymaları ve yasa ve yönetmelikleri ihlal etmemeleri gerektiğinin -hele de bunlar gerçek yasa ve yönetmeliklerse- farkındadırlar.
Ancak üçüncü dünya ve Arap dünyası ülkelerinde, kendisine devrimler adını veren darbeler döneminde at izi it izine karışmış ve tüm askeri darbelere devrim denilmiştir. Daha da ileri gidilerek aldatıcı sloganlar yükseltilmiştir: “Sonsuz mesaj sahibi tek Arap Ulusu!”
Böylece cezaevleri ve gözaltı merkezleri, ‘hainler’, Siyonist düşmanın yandaşları, mürtetler, gericiler ve ilericiler gibi üzerlerine pek çok suçlamanın yapıştırıldığı mahkumlarla doldu taştı. Tabi bu ‘gericilerin’ nereye döndüklerini ve askeri darbelerin sembollerinin nereye ilerlediğini bilmeyenler var. Gerçek şu ki, büyük Arap milletinin kafası kimin ilerici, kimin ‘gerici’ olduğu konusunda karışık durumda. Sanılıyor ki, ilerici ileriye giden kimse. Peki nereye? Hiç kimse bilmiyor. Yine sanılıyor ki, gerici geriye giden kimse. Peki nereye? Hiç kimse bilmiyor!
Bu şekilde bu büyük millet birçok labirente girmiştir. Askersiz darbe yapmayı kim başardıysa, o ve çeteleri devrimcilerin ve devrimlerin bayrağını kaldırdı. Kanunlar ve anayasalar olmaksızın, hapishaneler ve gözaltı merkezleri mahkumlarla doldu taştı. Çok sayıda kişi kendi ülkelerini terk etti. İdamlar sıradan bir olay haline geldi. Bazı onurlu kimseler yavrularını öptükten sonra evden çıkıyorlar ve geri dönemiyorlar. Çünkü ‘ajanlık’ suçlamaları hazırda bekliyor. Daha doğrusu Siyonist düşmana çalışma suçlaması her zaman, sonsuza kadar, gece ve gündüz hazırda.
Sonra bazıları çıkıp doğu ve üçüncü dünya zayıflık, aşağılanma ve geri kalmışlık içinde boğulurken, İngiltere'nin gücünün ve büyüklüğünün sırrını soruyor. Kısaca bunun sırrı, kanunlara saygı duyulması ve bunun önemli ya da sıradan olmasına bakılmaksızın herkesin üzerinde hâkim olması.