Robert Ford
ABD'nin Eski Şam Büyükelçisi
TT

Süper güçler o kadar da süper değil

Geçtiğimiz hafta Ukrayna, Çin ve ABD’den gelen haberler, hiçbir ülkenin hakim olmayacağı yeni bir dünya sistemine girdiğimizi ve savaşı önlemek için akıllı diplomasiye olan ihtiyacın daha büyük olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin birinci yıl dönümüne yaklaşırken, Rusya'nın gerileyen bir güç olduğu her zamankinden daha açık. Putin'in Rusya'sı, Ukrayna'nın üç katı ve ekonomisi neredeyse on kat daha büyük olmasına rağmen Ukrayna'yı işgal edemedi. Rus teknolojisi ve organizasyonu düşük standartta ve sistem içinde yolsuzluk yaygın.
Rusya için daha da kötüsü, nüfusu azalıyor. 2021'de bir milyon, 2022'nin ilk yarısında ise yarım milyon kişi daha azaldı. 2022'de savaştan kaçan daha genç, eğitimli işçiler, düşüşün nedenlerinden biri. Açık olan şu ki, Putin'in bu sorunları çözme konusunda büyük bir sorunu olacak ve muhtemelen bunları çözemeyecek.
Washington, Ukrayna savaşıyla meşgul olsa da çoğu Amerikalı analist Rusya'ya değil, Çin'e odaklanıyor. Geçen hafta Çin'in düşüşünün önemli bir işaretini de gördük: Çin'in nüfusu 1961'den beri ilk kez azaldı. 1.4 milyar nüfustan sadece 850 bin kişi azaldı, ancak nüfus azalmaya devam edecek.
Geçen yıl bir Birleşmiş Milletler (BM) raporu, Çin nüfusunun 2050 yılına kadar 109 milyon azalacağı tahmininde bulundu. Şangay Sosyal Bilimler Akademisi tarafından hazırlanan rapor, Çin'in nüfusunun yüzyılın sonuna kadar 600 milyona düşeceğini öngördü.
Nüfus azaldıkça işgücü de küçülecek ve aynı zamanda Çin'de emekli olan işçi sayısı artacaktır. Böylece, ucuz işgücü bolluğuyla bağlantılı ekonomik büyüme hızı yavaşlayacak ve böylece vergi gelirleri azalırken, Çin hükümeti emekli maaşları ve sağlık hizmetlerine daha fazla harcama yapmak zorunda kalacak. Pekin şu anda orduya çok fazla para harcayabiliyor olsa da uzun vadede ordusu için daha az mali kaynağa sahip olacak.
Ancak ABD’liler bu habere sevinemiyor. Geçen hafta Temsilciler Meclisi'ndeki Cumhuriyetçi Parti'nin aşırı sağı, Hazine Bakanlığı'nı daha fazla borçlanmasını engellemekle tehdit etti. Daha fazla borçlanma olmaksızın, Hazine sivil ve askeri programlara yönelik harcamaları kısmalıdır. Aynı zamanda, ABD tahvillerinin faiz oranları dramatik bir şekilde yükselecek ve bu da sonunda ABD ve dünya ekonomilerinde büyük bir şoka neden olacaktır.
20, aşırı muhafazakar Kongre üyesinin ülkede ne kadar kaosa yol açabileceğini görmek hayret verici. Bununla birlikte, ana kaygılarının konusu haklı olmaya devam ediyor. Çinliler emekli maaşları ve sağlık hizmetleri için ödeme yapma konusunda endişelenmek zorunda kalacaklar, ancak ABD de endişelenmeli. Çünkü ABD hükümeti istatistikleri 65 yaşın üzerindeki Amerikalıların sayısının 2060 yılına kadar neredeyse ikiye katlanarak 95 milyona ulaşacağını gösteriyor. Emekli maaşları ve sağlık hizmetleri şimdiden Amerika'nın yıllık bütçesinin yarısını tüketiyor.
Muhtemelen Hazine Bakanlığı’nın yaz başına kadar büyük bir mali krizin önüne geçmesi mümkün. Dolayısıyla Kongre ve Başkan'ın bir çözüm bulması için hâlâ zaman var.
2023'te bir mali kriz önlense bile, nüfusu yaşlandıkça ABD yine de temel mali kırılganlıklardan muzdarip olacak. ABD ve uluslararası sermaye ağlarından borç para alırken, ABD askeri bütçesinin uzun vadede hükümet bütçesinin dörtte birinden fazlasını nasıl tüketebileceğini bilmek zor.
Böylece, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ABD’nin küresel hakimiyeti gibi, Amerikan, Çin veya Rus güçlerinden hiçbirinin gelecekte dünyaya hakim olamayacağı ortaya çıkıyor. Bunun yerine, diğer yükselen güçler manevra yapmak ve müzakere etmek için geniş bir alana sahip olacak.
Örneğin Hindistan, yakında dünyadaki herhangi bir ülkenin en büyük nüfusuna sahip olacak. Tarihçi Niall Ferguson'un yazdığı gibi, nüfus tek başına küresel etkinin bir göstergesi değildir. Endonezya dünyanın en büyük dördüncü nüfusuna sahiptir, ancak dördüncü dünya gücü değildir.
Bazı uluslararası şirketlerin şimdiden Çin'den uzak durmaya ve yatırım projelerini Hindistan gibi diğer ülkelere yönlendirmeye başladığı dikkat çekiyor. Bazı ekonomistler bu değişimi ‘yeniden küreselleşme’ olarak adlandırıyor.
Aynı zamanda Rusya ve Çin, Avrupalıları ve Japonya'yı ordularını büyütmeleri için kışkırttı. Avrupalılar ve Japonya da Rusya ve Çin tehditleri karşısında ABD ile askeri ittifaklarını güçlendirmenin yollarını arıyor. Ama aynı zamanda ABD'yi ön plana çıkaran ticaret politikalarını engellemek için Dünya Ticaret Örgütü'nü kullanacaklar.
Çin’in daha fazla İran petrolü satın alması ve Hindistan'ın (ve Türkiye'nin) ABD’nin hoşnutsuzluğuna rağmen Rusya ile iyi siyasi ve ticari ilişkileri sürdürme politikası, ortaya çıkan çok kutuplu dünya sisteminin diğer örnekleridir.
Putin, bu yeni dünya düzeni içindeki bölünmeleri kullanarak Ukrayna'yı ele geçirebileceğini düşünürken yanıldı. Çin'den daha fazla yardım ve Batı'da daha az birlik bekliyordu.
Onun bu yanılgısı, küresel güç dengelerindeki değişikliklerin veya yalnızca göreceli güçteki bir değişikliğin yanlış algılanmasının savaş risklerini artıracağını gösterip küresel dengeleri ve istikrarı korumak için doğru istihbarat ve akıllı diplomasinin gerekliliğini vurguluyor.