Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

Filistinlilerin eli İsraillilerin elinden üstündür

Güç dengelerinin değişmesi kaçınılmazdır. Şu kesin olarak söylenebilir ki, şimdi Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın (Ebu Mazen) eli yüksekteyken, en üst düzey İsrailli yetkilinin eli en aşağıdadır. Önceki dönemdeki durumların aksine İsrailliler, bugün gösterdikleri tüm zorbalığa ve aşırılığa rağmen Filistinliler ve Araplardan yakınlaşma dileniyorlar. Çünkü tarihin seyri artık eskisi gibi değil. İşler çok değişti. Bugünün gerçeği artık dünün gerçeği değil. Bugünkü gidişatın dünkü gidişattan farklı olduğu ve herhangi bir tarihi anın öncesinden farklı olduğu ortada!
Eskiden Filistinliler, kendileriyle ilişkileri normalleştirecek ve aynı zamanda gerçek ve adil bir barışı tesis etmek için müzakere masasına oturacak İsraillileri bulmak için ‘Mendeb’in kapısını çalıyorlardı ve bu tarife uygun İsrailli bulamıyorlardı. Ancak işler çok geçmeden tersine döndü. Artık İsrailliler kendileriyle normalleşme sürecine girmeyi kabul edecek Filistinlileri arıyorlar. Nitekim ‘uzlaşma’ sloganı yükseltildikten ve Mahmud Abbas istediği yerde Binyamin Netanyahu ile görüşmeye hazır olduğunu gösterdikten sonra Netanyahu, Ebu Mazen'le gece veya gündüz istediği yerde buluşmaya hazır olduğunu dile getirmeye başladı.
Şu kesin ki, bu alandaki mevzular çok ve çeşitli değişkenlere şahit oldu. İsraillilerin eli altta kalırken, Filistin halkının eli üste çıktı. Filistinlilerin topraklarını ve haklarını savunmak için gösterdikleri kararlılık ve verdikleri mücadele devam ederken, İsrail aşırılık yanlıları ve bölünmeler içinde boğuluyor. Bu yüzden Netanyahu'nun Mahmud Abbas ile istediği yerde görüşmeye hazır olduğunu söylemesi gerçekten de denklemlerin değiştiğini, Filistinlilerin ellerinin yükselirken İsraillilerin ellerinin düştüğünü ve Siyonist hareketin Yahudi halkının büyük çoğunluğu tarafından bile reddedilen bir hareket haline geldiğini gösteriyor.
Dolayısıyla bugün İsrail toplumunda giderek daha da aşırı sağcı bir yapıya bürünen ‘Siyonistler’, tüm dünya tarafından reddedildiklerini ve artık kendi insanları tarafından bile istenmediklerini hissetmeye başladılar. Bu Netanyahu'yu, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile istediği yerde görüşmek isteğini ifade etmeye itti. Böylece hak sahibinin eli yükselirken zalimin ve işgalcinin eli düşmüş oldu.
Bu nedenle, bu aşırı Siyonist sağcı hükümetin Filistin halkına karşı uyguladığı ve işlediği suçların boyutuna rağmen -ki bu, şiddetli aşırıcılığı kapsayan ve Netanyahu'yu arkasında sürükleyerek tüm bölgeyi havaya uçurmaya çalışan bir hükümet- Filistin halkının eli en yüksektedir. Zira bu büyük halk, çıplak göğüsleriyle ve hakkın gücüyle direndikleri acı suçlara rağmen artık her durumu kontrol ediyorlar. İsrail ise içeride ihtilafların kemirdiği, zayıf, sefil ve bölünmüş bir devlete dönüşmüş durumda. Filistin halkından hangi şartlarda isterlerse istesinler uzlaşma dilenmesi çok uzakta değil. Tabi ki tarihin gerçek ve hakiki seyri böyledir. Er ya da geç!!
Bu yüzden Siyonist işgalciler, tarihin seyrinin kendi çıkarlarına doğru akmadığını ve birçok işgalcinin Filistin'e gelse de kısa bir süre sonra arkasına bile bakmadan yenilmiş ve mağlup olmuş bir şekilde orayı terk ettiğini idrak etmeli ve bilmelidirler. Bu nedenle, ‘Siyonistlerden’ her kim Filistin halkıyla bir arada yaşamayı istemiyorsa geldiği gibi gitmelidir. Allah'ın dünyası bunun için oldukça geniş.
Filistinliler ya da Arapların, Filistin'e gelen ‘barışçıl’ Yahudileri sınır dışı etmek gibi bir düşüncesi asla olmadı. Bütün Arap dünyasında Yahudilere yer verilmişti. Araplar gibi ve ister uzak isterse yakın olsun dünyanın dört bir yanından gurbetçi veya mülteci olarak gelen herkesle birlikte ülkelerin asıl vatandaşları gibi muamele gördüler.
Geçmişte olduğu gibi şimdi de Arap dünyası, yakın ve uzak dünya ülkelerinden gelen herkese kucak açıyor. Bu, Arap dünyasının tüm ülkeleri için geçerli bir durum. Ancak işlerin Filistin'de gittikçe şiddetlenen çatışma noktasına varmasına sebep olan şey, İsraillilerin bu ‘Filistin’ ülkesine sadece göçmen olarak gelmeyip, Filistin halkını ülkenin dışına atmak isteyen işgalciler olarak gelmeleridir.
Siyonist Yahudiler, Filistin halkının anavatanı ve Arap ulusunun ülkelerinden biri olan Filistin'e işgalci olarak gelmişlerdir. Şu anda gerçek bu ve peşinde oldukları şey, denizden tutun nehre kadar tüm Filistin'i yutmaktır. Aslında Siyonistler, tüm Arap dünyasına işgalci ve sömürgeci bir gözle bakıyorlar.
Bu yüzden işgalci ve Filistin halkını saymayıp, topraklarındaki ve vatanlarındaki meşru ve tarihi ulusal haklarını tanımayan Siyonistlerle hiçbir şekilde uzlaşmanın yolu yoktur. Zira Siyonizm bir sömürge hareketidir. Ancak Filistin'e denizden nehre kadar bir İsrail yurdu olarak baktığında aslında kendini bitiriyor. Sadece Filistinliler arasında değil, Araplar arasında da İsrail ile bir arada yaşamanın, anlaşmanın hiçbir yolu yoktur.
Bir bütün olarak ülkenin ve toplumunun krizini, bölünmesini ve parçalanmasını hissetmeye başlayan İsraillilerin, Siyonist harekete ve aşırılık yanlısı Siyonistlere işgal altındaki Batı Şeria, Doğu Kudüs ve diğer Arap topraklarından çekilmeleri için gerçek anlamda baskı yapmaları gerekiyor. Ayrıca İsrailliler, Filistin halkının kendi devletini kurma ve özgürlüklerini elde etme konusundaki ulusal haklarını tanımalı, Filistinli komşularıyla barış içinde yaşamalı ve ülkeyi yöneten tüm bu Siyonist aşırılık yanlılarını, fanatikleri ve şiddet suçlularını kendi aralarından kovmalıdırlar. Bu gruplar karar merciini -aslında yok olma kararını- ellerinde tutsalar da hak ve bağımsızlık Filistin halkı ve Arap milletinindir. İşgalci ve yerleşimci güç ise geri dönülmez bir şekilde silinmeye mahkumdur.