Robert Ford
ABD'nin Eski Şam Büyükelçisi
TT

Amerika hasımlarla mücadelede saldırganlaşıyor

Washington'un bakış açısına göre hasımları zayıf görünüyor ve bu, Washington'ın Asya'dan Ukrayna ve İran'a dünyanın çeşitli yerlerinde bu hasımlara karşı daha agresif tavırlar sergilemesinin tam zamanı.
Çin casus balonuyla ilgili çıkan tuhaf tartışma bunun son örneği. Burada, Çin'in, balonun ABD hava sahasına girmesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren bir açıklama yaptığına ve bunun Pekin'in iki ülke arasındaki ilişkilerin bozulmasını önleme arzusuna işaret ettiğine dikkat edilmeli. Çok geçmeden Dışişleri Bakanı olan Çin'in eski Washington büyükelçisi, aralık ayında Amerika Birleşik Devletleri’nde yaptığı son konuşmasında, çatışma yerine kazan-kazan iş birliği çağrısında bulunmuştu. Çin Başbakan Yardımcısı'nın geçen ay Davos'ta bulunduğu sırada küreselleşmeyi sürdürmenin gerekliliğini ve ülkesinin yabancı yatırımlara sıcak baktığını vurgulaması tesadüf değil.
Bu arada, bazı Çinli şirketler ABD pazarına erişimlerini sürdürmek için faaliyetlerini Meksika'ya taşıyor. Aslında uydu casusluğu ve siber casusluk çağında yaşadığımızdan casus balon krize dönüşmemeli. Elbette ABD de Çin’e karşı casusluk faaliyetlerinde bulunuyor.
ABD'li bir askeri yetkili geçen hafta Washington Post'a yaptığı açıklamalarda, casus balonunun herhangi önemli bir askeri sırrı ortaya çıkaramayacağını söyledi. Washington, daha önce de casus balonların Amerikan hava sahasına girdiğini ve son balonun daha net görünmesinin durumu siyasi bir meseleye dönüştürdüğünü itiraf etti. İki gün boyunca konuyu diplomatik kanallardan sessizce halletmeye çalışan Biden yönetimi, ABD başkentinde hâkim olan öfke nedeniyle Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'in planladığı geziyi son anda iptal etti.
Buna karşılık, Blinken ile Çin Devlet Başkanı Şi arasında bir görüşme gerçekleşmesini bekleyen Çinliler, sakin bir açıklamayla yanıt vererek, ziyareti iptal etmenin bir Amerikan kararı olduğunu açıkladı.
Ancak Amerikalılar ziyareti iptal etmekten fazlasını yaptı. Ocak ayı sonlarında Biden yönetimi, Japonya ve Hollanda'yı şirketlerini Çin'e yarı iletken üretim teknolojisi ihracatına ABD ile aynı kısıtlamaları uygulamaya yönlendirmeye ikna etti.
Şimdi Washington, bilgisayar çipi teknolojisinin Çin'e ihracatını kısıtlaması için Güney Kore hükümetine de baskı yapıyor.
Biden yönetimi aynı zamanda geçtiğimiz hafta, ileri teknoloji ve gelişmiş silahlar alanında iş birliğini geliştirmek için Hindistan ile anlaşmaya vardı. Bu anlaşma ve yukarıda belirtilen ticaret kısıtlamaları, Amerika'yı güçlendirmek için Çin'in gelişmiş teknolojik yeteneklerini geride bırakmasını sağlamayı amaçlıyor.
Aynı zamanda ABD Savunma Bakanı, Amerikalıların Tayvan’a yakın olan kuzeydeki Luzon adasında 4 yeni askeri üs inşa etmek için Filipinler ile bir anlaşma imzaladığını duyurdu.
Biden yönetimi, Çin'i kontrol altına almaya yardım için diğer ülkeleri ikna etmek ve gerekirse baskı yapmak konusunda geleneksel ittifaklar ve ortaklar ağını Trump yönetiminden daha fazla kullanıyor. Buna karşılık Çin benzer bir müttefik listesinden yoksun.
Ayrıca Biden yönetimi geçen ay Ukrayna savaşına müdahalesini artırdı. Tank gönderme kararı ve Almanya'yı tank göndermeye ikna etme, bir yıl önce dünya başkentlerinin hiçbirinin beklemediği bir adımdı. Yine Biden yönetimi, Ukrayna'ya daha önce tedarik ettiği topçu sistemlerinin iki katı menzile sahip yeni topçu sistemleri tedarik ediyor. Dolayısıyla yeni topların Rusya içindeki hedefleri vurmada daha iyi bir iş çıkarması bekleniyor. Washington’ın bugün Rusya'nın nükleer silah kullanarak karşılık verme olasılığı konusunda eskisi kadar endişeli olmadığı açık ve net.
Diğer yandan Washington'un baskısıyla Türk havalimanı hizmetleri şirketi Havaş, geçtiğimiz günlerde Rus havayollarına, Amerikan yaptırımlarına uyarak uçaklarına Amerikan yedek parçaları tedarik etmeyi durduracağını bildirdi.
Batı'nın çeşitli bölgelerindeki havalimanlarında uygulanan yaptırımlar nedeniyle Türkiye'nin Rus yolcular için çok önemli bir liman olduğu biliniyor. Çin gibi Rusya da şu ana kadar ABD'nin son zamanlarda artan baskılarına yanıt veremedi.
Son olarak, Washington'ın üçüncü en büyük hasmı olan İran, ABD'nin müttefiki İsrail'in artan baskısıyla karşı karşıya görünüyor. İsfahan'a yönelik insansız hava aracı saldırısı, yalnızca İran'ın BM Genel Sekreteri'ne yazdığı bir mektupla sonuçlandı. Bu mümkün olan en hafif diplomatik tepkidir ve Filistinliler kendi deneyimlerine dayanarak İranlılara beklenen sonuç konusunda tavsiyelerde bulunabilirler.
Benzer şekilde geçen hafta İsrailliler, Suriye'nin doğusundaki Elbukemal'de bir İran askeri konvoyunu imha ettiler ve İran bir kez daha parmağını kıpırdatmadı. Bazıları İran egemenliğini ihlal eden haftalık İsrail hava saldırılarına rağmen, özellikle ABD ve İsrail arasında tarihin en büyük ortak askeri tatbikatını gördüğünde, İran askeri yanıtlar vermekten kaçınıyor.
Washington'ın aksine Tahran kademeli olarak hareket etmeye hazır görünüyor ve nükleer silah programında devam eden ilerleme, bir ABD-İsrail askeri saldırısına maruz kalma ihtimalini artıracaktır.
Buradaki soru şu; Biden, dünya üzerindeki kontrolünü empoze etmek için ABD askeri gücüne başvuracak mı?
Kısa cevap; oğul Bush gibi değil. İran'a veya Ukrayna'ya ordu göndermeyecek. Bununla beraber Washington'ın giderek daha da saldırganlaştığı açık. Washington’ın yanlışlıkla kırmızı çizgiyi geçmesinden ve bununla zayıf ama çaresiz bir hasımdan öfkeli bir tepki gelmesine neden olmasından korkuyorum. 2003 Irak deneyiminden hepimiz biliyoruz ki, Washington bazen gücünü abartma eğilimindedir.