Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Araplar arasında kışkırtma savaşı

İngiltere'nin Liverpool kentinde birkaç gün önce, hükümetin kente yerleştirdiği göçmenlerin çocuklarının mahalleden bir kızı taciz ettiğine dair bir söylentinin yayılmasının ardından öfkeli insanlar bir binayı ateşe verdi. Hikaye tamamen uydurma olabileceği gibi doğru da olabilir. Ancak bir kişinin işlediği suçtan ötürü tamamen bir kesimin cezalandırılması doğru değildir.
Bu şekilde saldırganlığa teşvik etmek normal bir durum ve küresel bir olgu haline geldi. Nefret uyandıran şeyler yayılıyor ve insanlar birbirine kırdırılıyor. Bazıları bunu siyasi veya ideolojik bir gündem çerçevesinde yaparken, çoğu sadece kahramanlık ve popülizm uğruna böyle davranıyor. Bununla birlikte birçoğunun kendisini başkasına karşı sevecen ve hümanist sıfatlarıyla ve yazdıkları ile söylediklerinin gerçeği yansıtmadığı daha nice kopyala-yapıştır zırvalıklarla tanıttığını görüyoruz.
Bu, geçmişteki tüm insanların melek olduğu veya etraflarındakiler -insanlar, ırklar, ülkeler ve inançlar- hakkında hiçbir fikirleri olmadığı anlamına gelmez. Ancak olumsuz görüşlerimiz olsa da sınırlı etkileri olurdu.
İçimizde, kültürel olarak miras kalmış az biraz nefretin eşlik ettiği veya bireysel hayat deneyimlerinin hayal kırıklıklarını yansıtan gizli bir ırkçılık olabileceğini inkar etmiyoruz.
Bunların arasında Arapların her zaman birbiriyle karşılıklı alay etmesi var. Ancak bu son zamanlarda genişleyip arttı ve bir kısmı zararlı bir kışkırtma halini aldı.
Alaycı görüşler başlı başına bir tehlike oluşturmazlar. Tıpkı Fransızların ve İngilizlerin birbirleri hakkında görüşleri gibi komşular arasında böyle şeyler olur.
İngilizler için Fransız komşuları en favori alay konusudur. Bir yandan Fransızların yemeklerini, içkilerini, giyim zevklerini, kadınlarını, tarihi mimarilerini çok severlerken, kişisel ilişkilerindeki baskınlıklarını ve sert mizaçlı oluşlarını alay konusu yaparlar. Fransızlar da aynı şekilde İngilizleri hem övüp hem de çekiştirirler. İnce İngiliz mizahına, harika tarihlerine, icatlarına ve müzik, tiyatro ve film gibi yaratıcı alanlardaki üstünlüklerine hayran kalırlar. Ancak aynı zamanda kültürel üstünlüklerini, tarihsel kibirliliklerini ve mutfak ve giyim konusundaki zayıf zevklerini de eleştirirler. Normal hayat da böyle; nefret dolu bir ırkçılığa dönüşmeyen bazı ironi ve eleştirileri içinde barındırır.
Her toplumun kendisi ve komşuları hakkında bir görüşü vardır. Araplar da diğerleri gibi birbirleriyle bitmek tükenmek bilmeyen bir rekabet halindedir. Ancak birkaç yıl içinde bu rekabet hali aşırı bir boyuta ulaştı ve sosyal medya tartışmalarında ‘dürüstlüğün’ azalmasıyla bayağılaştı. Sözde daha kültürlü ve sosyal sorumluluğun daha çok bilincinde olması gereken insanlar bunun bir parçası olmaya başladı.
Dibi görecek kadar bayağılaşan ve masumlara zarar vermeye hazır olan bu düşüncenin, sonunda sahiplerinin aleyhine döndüğünü unutmayın. Nefret kökleşen bir kültürdür ve sadece rüzgarla gelip geçen bir husumet değildir. Zamanla sınırsız bir noktaya ulaşır. Caydırıcılığın olmadığı yerde önce büyük toplumunuza, sonra küçük toplumunuzun çevrelerine, oradan dinlerden mezheplere, başka ülkelerden bölgenize ve ülkenize yayılma cüreti gösterir. Zamanla yayılarak toplu bir hobiye dönüşür.
Kışkırtma en tehlikeli silahtır, öldürücüdür ve kapsamlı bir yıkıcılığı vardır. Bunu yayan sosyal medya araçları, mutfak bıçağı gibi bolca bulunur ve kullanımları kolaydır.
Önceden cahil toplumların nefret tohumları için verimli topraklar olduğunu sanırdık. Ancak işte buyurun; saygın üniversitelerin kampüslerinde sıradan ve elit kesimin ağzından bunların döküldüğünü görüyoruz.