İstemi Yılmaz
TT

Deprem felaketinin unutulan kurbanları

Kahramanmaraş merkezli 10 ili kapsayan 7,7 ve 7,6 şiddetindeki iki deprem Türkiye kadar Suriye’de de büyük bir yıkıma neden oldu. Yıllardır iç savaşta eriyip giden bir halk bu sefer deprem felaketiyle lime lime edildi. Farklı güçlerin kontrolünde dört bir yana çekiştirilen ülkede, göçük altında kalanların umudu yine sevdiklerinin çıplak elle betonları parçalayıp kendilerine ulaşmasına bağlı.
Depremde canını kaybedenlerin tam sayısı meçhul. Uluslararası yardım kuruluşlarının verisine göre kayıplar 4-6 bin arasında. Pek tabii buna enkaz altında can verenler ya da aile fertleri tarafından olmayan makamlara bildirmeden kendi cenazelerini kaldıranlar dahil değil.
Yaşama tutunan Suriyelilerin ise gıda, ilaç, su noksanlığından ölüme terk edilmiş vaziyette. Sebebi uluslararası yardımların bir türlü ulaşamaması.
Suriye’de savaşan taraflar böylesine büyük bir felaket karşısında baltalarını kuma gömmek yerine yeni krizler çıkarmak ve faydalar kazanmak peşinde. Depremden en fazla etkilenen bölge olan İdlib’e yardımların ulaşması için iki yol vardı. Ya Türkiye üzerinden aktarım yapılacak ya da Esed rejiminin bölgeye ulaşımı sağlanacaktı.
Kenti kontrol eden silahlı muhalif gruplar Şam plakalı araçların İdlib’e girişine şiddetle karşı çıktı. Araya Birleşmiş Milletler girmek durumunda kaldı. BM’nin baskısı ve rüşvetiyle ikna olan muhalif güçler, buna rağmen, yardım konvoyunu iki kez kapıdan çevirdi.
İdlib’e diğer ulaşım noktasındaysa Türkiye’nin deprem sonrasına içine düştüğü derin ve sonsuz şokun etkilerinin geçmesi beklendi. Yardımların ulaşması için Cilvegözü sınır kapısına ilaveten Öncüpınar ve Çobanbey sınırlarının BM yardımlarına açılması için felaketin üzerinden tam sekiz gün geçmesi gerekti!
Buna ek olarak Suriye Milli Ordusu’na (SMO) bağlı irili ufaklı grupların uluslararası yardımların Afrin’e ulaşmasını, Esed rejiminin de PKK/PYD kontrolündeki Halep’in Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerine erişimleri kısıtladığına şahit olduk. SMO krizi ABD’nin devreye girmesiyle çözülürken, Şam yönetimiyse yardımların yarısına yakınına el koyarak bölgeye girişe yeşil ışık yaktı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin aktardığına göre Cinderes ve Afrin gibi depremin ağır yaşandığı bölgelerde silahlı güce sahip gruplar haraç kesiyor, enkazları yağmalıyor. Büyük bir felaket gözlerimizin önünde insanlık dışı hareketlerle dev bir utanca dönüşüyor.
Tüm bunlara Türkiye’de artık yabancı ve mülteci karşıtlığını yegâne öznesi haline gelen Suriyeli depremzedelerin yaşadıklarını da eklemek gerek. Bu yazı kaleme alınırken Türkiye’de hayatını kaybeden Suriyelilerin memleketlerine gönderilen cesetlerinin sayısı bin 600’ü geçmiş durumdaydı. Bir o kadar da doğduğu topraklara ulaşamayan cansız bedenler mevcut.
Peki deprem felaketinden kurtulanlar? Türkiye’deki nefret ikliminde yaşamaya devam edebilecekler mi?
Türk medyasında deprem felaketinin Suriye yüzü hiç yer bulmuyor.
Ancak bir fotoğraf her şeyi anlatıyor. Kimseler görmeden, duymadan yakınının cenazesini motosikletinin arkasına alıp gözden kaybolan Suriyeli…
Savaştan kaçarak kurtardığı Suriyeli mültecinin yaşama umudu Türkiye’nin nefret iklimine gömüldü.