Muhammed Nugaymiş
Kuveytli yazar
TT

Gençlik ve yaş kompleksi

Nobel Ödülü kazanmış 900'den fazla bilim insanı ve dehanın isimlerini ve yaşlarını bir Microsoft Excel dosyasına kaydederek yaşlarını analiz etmeye çalıştım. Ardından büyük bir sürprizle karşılaştım. 1901 yılından bu yana dünyanın en ‘prestijli’ ödülünü aldıklarında bu isimlerin dörtte birinden fazlası 17-40 yaşları arasında olan gençlerden oluşuyor.
Bilim insanlarının ileriki yaşlarda ödül alması beklenir. Ancak ‘Nobel’ uluslararası rekabet alanına girmeleri için kapılarını daha genç yaşlara açmıştır. Aynı analizi yetenekli, yenilikçi ve yaratıcı insanlar üzerinde yapsaydık, günümüz gençleri lehine sonuç daha büyük olabilirdi.
Kuveyt'te de ‘birinci nesil’ olarak adlandırdığımız ve Körfez'de ilk anayasayı ve ilk parlamentoyu (Ulusal Meclis) kuran, modern devletin inşasına katkıda bulunan kişiler üzerinde de aynı araştırmayı yaptım. Şaşırtıcı bir şekilde, saltanatları sırasında medeniyet, bilim, sağlık, spor, zarafet ve altyapı ikonu haline gelen bir ülkede, Kurucu Meclis'teki bakanların ve temsilcilerin yarısının yaş ortalaması otuzlu yaşlardaydı. Al-Qabas gazetesi, bu analizin sonuçlarını benim için birinci sayfasında yayınladı.
Dünya Hükümeti Zirvesi oturum aralarında Dubai'de düzenlenen Genç Liderler Toplantısında yaptığım konuşmada bundan bahsetmiştim. Romancı Necib Mahfuz'un gençliğine iyi yatırım yapan ve ardından elli yılda 50 roman yayınlayarak Nobel Ödülü kazanan birinin en iyi örneği olduğunu söyledim. Mahfuz, ‘anın adamı’ olarak adlandırılıyordu. Yazar Cemal el-Gaytani, katı disiplini nedeniyle suikasta uğramasından korkuyordu. Gençliğinin ilkbaharında olduğu dönemden beri haftanın yalnızca dört günü, günde üç saat okuyup üç saat yazardı. Gaytani, “Akşam 17.55'te binanın kapısında bekliyor olurdum ve inanılmaz ve sürekli dakiklikle tam 18.00’de kapıdan çıkardı. Kahvede arkadaşları tarafından alay konusu oldu. Tam iki saat sona erdiğinde kahveden ayrılmak üzere kapıda olurdu” diyor. Yine de haftada üç gün ailesi ve arkadaşlarıyla eğlenirdi ve o günlerde hiçbir şey yazmazdı. Üç aylık yaz tatili boyunca yazmaya ara verirdi. Onun gibi gençliğini yollarda heba etmeyen Suudi bir genç daha vardı: Dr. Gazi el-Kusaybi. Son derece disiplinliydi. Necip Mahfuz’unkine benzer bir düzeni vardı. Ancak bu, gençliğini bir romancı, şair, tuğgeneral, ardından hükümette bir bakan ve Londra'da bir büyükelçi olmaya adamasına engel olmadı. Yaptığı meşhur konuşmada, “Çalışan yazarlar, tam zamanlı yazarlardan daha üretkendir” demişti. Güzel söz. Çünkü hırslı insan, iş baskısı karşısında önceliklerini iyi ayarlamak zorunda kalır ve zamanın bolluğundan keyif alan insanlardan daha fazlasını başarır.
Her zaman, gençler atalarını ve ürettiklerini bir kenara bıraksalar dünyanın nasıl bir yer olacağını hayal etmişimdir. Harezmi gençliğinin baharını önemsiz şeylerle harcasaydı, internetten, onun algoritmik motorlarından ve yapay zekadan faydalanamazdık. Ne uçağımız ne gemimiz ne telefon ne de kameramız vardı. İbnu’l Heysem, ışığın göze yansımalarını ve merceğin temelleri ile ilgili bilgisinden yola çıkarak bu aletlerin ilk aşamalarını keşfetti. Bill Gates ise inovasyon riskini almak yerine yatırım alanında arkadaşı Warren Buffett'in izinden gitseydi, benzersiz ikonları olan bilgisayarı keşfetmekte geç kalmış olacaktık. Tekdüze siyah ekran döneminden sonra, dünyamız belki farklı, belki de ilkel bir şey olacaktı.
Bilgi birikimi, icatlar ve yaratımların bize gösterdiği tek şey, bunların ardında gençliklerinin ilkbaharını kendilerine fayda sağlayacak ve uluslarının statüsünü yükseltecek şeylere yatıran kişiler olduğudur. Bir milletin geleceğini bilmek istiyorsan gençliğinin neyle vakit geçirdiğine bak! Gençler geleceğin temel taşlarıdır.