İstemi Yılmaz
TT

ABD için deprem Akdeniz’de gerilimi düşürme fırsatı

Türkiye’nin güneyini ve Suriye’nin kuzeyini vuran deprem felaketinin ardından diplomaside normalleşme başladı. Uluslararası kuruluşların en tepesindeki isimler ve dışişleri bakanları birer birer Türkiye’yi ziyaret ederek “dayanışma” mesajları veriyor. Bunlar arasında en dikkat çekici olan isim şüphesiz ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken.
Blinken geçtiğimiz hafta önce deprem bölgesini ziyaret etti ve Türk yetkililerle istişarelerde bulundu. Buluşmayı ilginç kılansa Blinken’in hemen ardından rotayı Atina’ya çevirmesiydi. Blinken’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ne görüştüğünün ipuçları da yine Yunanistan temaslarında verdiği mesajlarda gizli.
Yunanistan'da Mega TV'ye konuşan ABD’li Bakan’a göre, deprem felaketi sonrası “yaşanan sakinlik Türkiye-Yunanistan arasında yeni fırsatlar” doğurabilir. Blinken’in “fırsat” kelimesiyle kastı, Akdeniz ve Ege’de iki ülkenin namlularını birbirine çevirdiği gerginliğin sona ermesi elbette.
Atina ziyareti sonrası Blinken’in yaptığı görüşmelerin perde arkasına değinen Yunan basını, ABD’li Bakan’ın Türk tezlerini Yunanistan’a dayattığını öne sürüyor. Daha önce Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile Yunan Başbakan Kiriakos Miçotakis’in üst düzey temsilcisi Anna-Maria Boura’nın yaptığı müzakerelerde Türk tarafının bazı talepler sunduğu bildiriliyor. Bunlar; Ege’de Yunan hakimiyetindeki adaların 5 sene içerisinde silahtan ve askerden arındırılması, Akdeniz’deki enerji aramalarının ortak yapılması, hidrokarbon keşfini ortaklaştırmak adına müşterek bir organizasyon tesis edilmesi, müzakerelerde NATO’nun hakem olarak devreye girmesi ve Batı Trakya’daki Türk azınlık için yeni yasal haklar getirilmesi.
Bu noktada NATO’nun Batı Trakya Türklerinin statüsünü ve haklarını pekiştiren 1923 tarihli Lozan Anlaşması ve On iki Ada’nın silahsızlandırılmasını karara bağlayan 1947 Paris Anlaşması’nı tanıdığını hatırlatmak yerinde olacaktır.
Görünen o ki Blinken yukarıdaki talepleri makul buluyor. Dahası deprem felaketini Atina’nın söz konusu maddeleri kabulü için bir fırsat olarak görüyor. Zira gerek Blinken’in söyleminde gerekse de Yunan basınına yansıyan demeçlerde Türkiye’nin deprem felaketi sonrasında “içine düştüğü zor duruma” yapılan vurgu ön planda.
Peki Washington’ın Türkiye’nin pozisyonunu koruması tesadüf mü?
Elbette hayır. ABD, NATO’nun genişleme planının kusursuz işlemesine odaklanmış vaziyette. Blinken, Ankara-Atina hattında üstlendiği arabuluculuk karşılığında, Finlandiya ile İsveç’ten en azından birinin Atlantik İttifakı’na katılmasını garantiye almaya çabalıyor. Türkiye bir süredir FETÖ ve YPG/PKK’ya verdikleri desteğin kesilmemesi sebebiyle iki İskandinav ülkesinin NATO üyeliklerine engel oluyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önceki konuşmaları hatırlanacak olursa ilk etapta Helsinki’nin İttifak’a girişine ses çıkarılmayacağı düşünülüyor.
Kısa bir süre içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, Finlandiya’nın NATO’ya girişi için özel bir oturum düzenlemesi şaşırtıcı olmayacaktır.