Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

İran’da başörtüsüz eğitim almak da yasak!

Postmodern düşünür Michel Foucault, modernizmin oluşturduğu otoriterliği eleştirmek için toplum düzeninin nasıl bir baskıyla oluşturulduğunu izah etmek için hapishane metaforunu kullanır. Buna göre, toplum düzeni baskı yoluyla sağlanır zira o toplumda yaşayan bireylere, sosyolojik bir dille söyleyecek olursam eyleyenlere, sürekli izlendikleri izlenimi verilir, bu nedenle izlenseniz de izlenmeseniz de izleniyormuş gibi size dayatılan kurallara uygun şekilde hareket edersiniz. Metaforun açılımı da şöyledir; hapishanelerde, hapsedilen kişiler kendilerinin göremediği kulelerde görevlilerin onların gözetlediğini düşünür, çünkü genellikle orada kendilerini kontrol eden görevliler vardır. Görevli orada olsun olmasın sürekli izleniyormuş gibi davranır ve sürekli devam eden bu süreç sonunda gözetlenmeyi rutin hale getirir ve farkında olmadan kendisinden beklendiği gibi davranır. Nihayetinde bu, insanın hürriyetinin kısıtlanmasıdır, baskı yönetimi altında insanları farkında olmadan baskıyla yaşamaya zorlamaktır.
İran’da kadınların başörtüsü takma zorunluluğu çok uzun yıllardır bir hak ihlali olsa da asla esnetilmeden devam ediyor. Ancak yine uzun yıllardır bu duruma tepki veren kadınların eylemleri de devam ediyor. Masha Amini’nin başörtüsü takmadığı ya da istenilen gibi takmadığı gerekçesiyle gözaltına alınıp, darp edilmesi ve ardından gözaltında hayatını kaybetmesinden bu yana, haftalardır İran’da eylemler sürüyor. Bazı yorumlar rejimin uzun ve güçlü eylemler sonrası bir takım yumuşamalar göstereceğini söylüyordu ancak ben o kadar iyimser değildim ve nihayetinde bu köşede birkaç kez de bu durumu yazdım. Haklı çıkmaktan dolayı açıkçası mutlu değil hüzünlüyüm zira konu dediğim gibi oldu, rejim yumuşama göstermediği gibi baskısını daha da arttırdı. Farklı hapishaneler icat ederek…
İran’da rejimi destekleyen sivil halk da sokakta başını az örten ya da örtmeyen kadınlara yönelik sözlü ve filli saldırılarda bulunuyor. Hatta geçtiğimiz hafta bir adam, başını örtmeyen iki kadına markette yoğurt fırlattı. Ancak resmi olarak da İran’ın müthiş icadı! “ahlak zabıtaları/emri bil maruf görevlileri/irşad devriyeleri” kamusal alanda kadınların başörtüsü takıp takmadığını kontrol ediyordu(tabi başka görevleri de var, neymiş, Batı tarzında yaşam sürenleri fişlemek gibi ulvi görevler). İran’daki başörtüsü eylemleri başladığında rejimin bu ahlak zabıtalığı kurumunu lağvedileceği söylenmişti. Nihayetinde lağvedildi ama beklendiği gibi daha beteri geldi.
İran şimdilerde kadınların başörtüsü takıp takmadığını, taksalar da ideal biçimde takıp takmadıklarını gözetlemek ve buna bağlı kontrol sağlamak için sokaklara kameralar kuruyor. Gitti irşad devriyesi geldi irşad kamerası gibi bir durum. Bu şekilde kadınları tespit edip yasal işlem başlatacaklar, yani sen sokakta nasıl benim emrettiğim gibi giyinmezsin baskısı.
Foucault’dan bahsederken bahsetmem gerekenlerden biri de şuydu, Foucault bu hapishane metaforu ile insanları kontrol altında tutma mekanizmasının göstere göstere yapılmadığını söyler. Ancak dikkatli ve sorgulayıcı bir biçimde bakarsanız fark ederseniz zira sistem size bu tip kontrollerin sizi baskılamak için yapıldığını söylemez. Misal sokaktaki güvenlik kameralarının vatandaşı güvenliği için olduğu söylenir. Vatandaşlar da kendilerini kontrol altında tutan bu mekanizmayı alkışlayabilirler oysa yapılan kendilerine hapishane inşa etmeleridir.
Lakin İran’daki durum Foucault’nun ifade ettiğinden daha farklı, İran öyle pervasız ki, göz göre göre bunu yapıyor. Hepinizi zerre tereddüt etmeden kontrol altında tutacağım diyor, bu şekilde itaat ettirmek istiyor. Bu arada ayrıca başörtüsü takmayan kadınların eğitim haklarını ellerinden alıyor.
Bu yazıyı neden yazdım?
Geçtiğimiz hafta da İran yazmıştım ve her hafta aynı konuları yazmamaya gayret ediyorum ancak bir zamanlar başörtüsü taktığı için eğitim hakkı kısıtlanan kadınların ülkesinde yaşadığım için, İran’ın bir yandan sokakta başörtüsü takmayan kadınların fişlenmesi için kamera sistemi kurdurmasını ve başörtüsü takmayan kadınların eğitim hakkını gasp edeceğini okuduktan sonra bunu yazmanın gerekli olduğuna kanaat getirdiğim için. İran rejiminin İslam adı altında İslam dışı uygulamalarını ve bunu salt kadınlar üzerinden, kadınları ezerek yapmasını engelleyemem belki ama başörtüsü yasakçılığından hiç farkı olmayan başörtüsü zorunluluğunu sokaktan eğitime kadar her alanda uygulayan bir rejime karşı, İranlı kız kardeşlerimin yanında olduğumu yazabilirim. İşte bunun için yazdım. Çünkü İran, başörtüsü zorunluluğuna karşı kendisine direnen kadınları susturmak için onların eylemlerine İslam karşıtı, Batı yanlısı yaftası yapıştırıyor ve böylece eylemleri değersizleştiriyor. Oysa burada İslam karşıtı, Batı yanlısı olmayan, inandığı için başını örten mümin kadınlar da İranlı kadınların hakiki ve haklı eylemlerine destek veriyor, çünkü İran’ın icat ettiği hapishanelerle dinin bir alakası olmadığını gayet iyi biliyorlar!