Türkiye’de Mayıs ayında yapılacak seçimlerin ülkedeki Suriyelilerin geleceğine ilişkin sonuçları ve Suriyelilerle ilişkiler açısından nelere yol açabileceği konusunda kafa karışıklığı hakim. Karışıklığın temelinde, seçimlere ilişkin çeşitli veri ve pozisyonlar yatıyor ve bunlar iki faktörün bir sonucu olarak, beklenen sonuçlara gölge düşürüyorlar. Bu faktörlerden ilki, Türklerden ve Suriyelilerden konuya müdahil olanların pozisyonlarını çevreleyen verilerdeki çelişkiler ve ihtilaflardır. İkincisi, konuyu kuşatan ve Suriye-Türkiye ilişkilerinin geleceğinde temel yönlendirici haline getiren aşırılık politikasıdır. Oysa bu esasında Suriye-Türkiye ilişkilerinin temel konularından sadece biri, tamamı değil.
Seçimlerin Türkiye'deki Suriyelilerin durumu üzerindeki etkisini artıran nedenler 3 konuyu merkeze alıyor; birincisi, Suriye dosyasının Türk siyasi grupların çatışmalarında etkili bir unsur haline gelmesi. Türk siyasi gruplar bir kanadını Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) başını çektiği iktidar gruplarının, diğerini çoğu yaklaşan seçimler için aralarında ittifak kurarak birleşen muhalefet partilerinin oluşturduğu iki kanattan oluşan keskin bir ayrışma içindeler. İkinci sebep, Suriyelilerin Türkiye realitesinde veya en azından bazı topluluk ve faaliyetlerinde insani ve ekonomik olarak oluşturmaya başladıkları boyut. Bazı Türk şehir ve köylerinde Suriyelilerin sayısı, Türk ekonomisinin bazı yönlerinde ve sektörlerinde Suriyeli emek ve sermaye varlığının boyutu buna örnek verilebilir. Bunlar, bazı Türklerin Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorunlardan Suriyelileri sorumlu tutmasına neden oldu. Üçüncü neden, Türkiye'nin Suriye politikasında yeni bir dönemin eşiğinde olması. Ankara, Esed rejimine düşmanlıktan ona açılma ve onunla ilişkileri normalleştirmeye yönelmeye geçiş yapmak yönünde aleni bir politika değişikliği kaydediyor.
Bu sebepler (diğer daha az önemli sebeplerle birlikte) seçim sonuçlarının Türkiye'deki Suriyelilerin geleceği ile ilgili nelere yol açabileceğini görme konusundaki kafa karışıklığının temelini açıklıyor. Ama oradaki Suriyelilerin yaşadığı gerçeğin ana noktalarını tespit etmek de önemli.
Bu noktalardan ilki, mültecilerin Suriye'ye gönderilmesi ya da Türklerin “gönüllü dönüş” dedikleri şey. Aslında mesele seçim sloganlarının sınırlarını aşıyor ve derin devletten Türklerin diğerlerinden daha fazla bildiği, Suriyelilerin Türkiye'deki varlığının faydalarıyla bağlantılı. Bunlar ekonominin gelişmesine katkıda bulunması için yabancı sermayeyi ve iş adamlarını ülkeye çekmek için olağanüstü çaba harcıyorlar. Suriyeliler bu alanda (ucuz bir maliyetle ve haklar olmaksızın çalışan) geniş bir Suriyeli işgücü mevcudiyeti tarafından desteklenen bir rol oynuyorlar. Türkiye, bölgesel ve uluslararası düzeyde siyasi rolünü, özellikle Rusya ve Avrupa Birliği ile ilişkilerini güçlendirmekte Suriyelilerin varlığından faydalanıyor. Tüm bunlar Suriyelilerin Türkiye'deki varlığının bir lanet değil, bir nimet olduğunu teyit ediyor. Özellikle de tüm sorunların asıldığı bir askı, Ankara'nın ve siyasi elitinin açıklamak istemediği bazı politikaların gerekçesi oldukları için.
Hiç şüphe yok ki, Suriyeli mültecilerin dönüşünden bahsetmek, sadece önceki nedenlerle değil, başka nedenlerle de içinde abartı barındıran bir konu. Birçok ülke ve kuruluşun insan hakları dosyasının hassasiyetine atıfta bulunduğu Türkiye'nin dosyayı daha da ağırlaştırmaya ve üzerine yenilerini eklemesine gerek yok. Ayrıca 4 milyon kişinin geri gönderilmesi veya bir ülkeden sınır dışı edilmesi mümkün değil ve mevcut haliyle Suriye söz konusu olduğunda zorluklar daha da artıyor. Yukarıda belirtilen nedenlerle Türk yetkililer, mülteci sorununa ilişkin herhangi bir olumsuz politikayı reddetmeye, Suriyelilerle bağ ve ilişkilerin ve son 10 yılda Suriye meselesine damga vuran olumlu politikalarının altını çizmeye çabalıyorlar. Ama bütün bunlar başka yetkililerin farklı pozisyonlar almalarına ve görüşler ifade etmelerine engel değil. Bu pozisyon veya görüşlerden biri de, Türkiye'deki Suriyelilerin dörtte bir veya üçte birinin geri dönüşlerinin resmi olarak açıklanan planlara göre ve gönüllü olacağı, buna ülkeler ve kuruluşlarla iş birliği içinde, güvenlik, barınma, çalışma, eğitim ve diğer yaşam gereksinimlerinin karşılandığı uygun bir çevre ile desteklenen yaşam koşullarının oluşturulmasının eşlik edeceği güvencesi. Nitekim bu kapsamdaki bazı projeler fiilen duyuruldu.
Hiç şüphe yok ki seçimlerden sonra Türk hükümeti (herhangi bir hükümet), iki taraf arasındaki tarih, kültür ve medeniyet bağlarının ötesine geçen bağlar sayesinde Suriye konusunda ve tüm Suriyelilere karşı daha iyi bir politika izleyecek. Nitekim ilişkilerin derinliğini teyit etmek için buna atıfta bulunuluyor ve Suriyelilerle yaklaşık bin kilometrelik bir ortak sınırı paylaşan Türkler için bir ulusal gerekliliği temsil ettiği söyleniyor. Suriyeliler ile iyi ilişkilerde Türk milli güvenliği ile ilgili 3 nokta var; birincisi, sınırın her iki tarafındaki demografik iç içe geçmedir. Buradaki Kürtler, Türklerin korkularından birini oluşturuyor. Türkiye ülkesinde faaliyet gösteren terör örgütü PKK ile Suriye’deki uzantılarının bölgeyi kontrol etmesinden ve kendisi için bir tehlike kaynağına dönüşmesinden korkuyor. Bu anlamda Türklerin daha çok Suriyeli dosta ihtiyacı var, daha çok düşmana değil.
İkinci nokta, Türkiye ile Suriye arasındaki ortak su meselesi ve en önemli dosyalarından biri, Suriye'nin su ihtiyacının en önemli arteri olan Fırat’ın suyu. Türkiye'nin sularını Suriye ve onun üzerinden Irak ile (özellikle de iki ülkede artan su krizinin gölgesinde) paylaşma konusunda anlaşmaya varması için iyi ilişkilere ihtiyacı var.
Üçüncü nokta, en az öncekiler kadar önemli ve temelinde Suriye'nin Arap ülkeleri ile Türkiye arasındaki kara geçiş kapısı olması yatıyor. Suriye, Türkiye'nin büyüme ve kalkınma ihtiyaçları için ekonomik ve kültürel bir gereklilik, çünkü Türkiye ile Suriye, Ürdün, Lübnan ve Körfez'deki pazarları arasında insan ve mal geçişi için daha ucuz ve uygun nakliye olanakları sağlıyor. Dahası önümüzdeki yeniden inşa aşamasında Suriye, üretim ve hizmet sektörlerinde uzun yıllar boyunca bir Türk inşaat ve iş atölyesi olacak.
Yukarıdaki veriler ve gerçeklikler arasında, ister AK Parti ve ortaklarının isterse muhalefetin hükümeti olsun, bir sonraki Türk hükümetinin izleyeceği politikaların ve adımların doğasını sorgulayacak olursak, mantıklı ve beklenen cevap şu; politikalar ve adımlar sakin, ılımlı olacak ve her zamankinden daha fazla ortak çıkarları dikkate alacak. Suriye'de Türk hükümetinin karşısında kim olursa olsun, Türkiye-Suriye dosyaları uzlaşı ruhu içinde ele alınacak. Zira o zaman Suriyeliler dosyası artık çatışmalara ve seçim kavgalarına ortak edilmeyecek, iktidarın kaderi en az 4 yıllığına ve belki de daha uzun bir süreliğine belirlenmiş olacak. O zaman Suriyelilerin Türkiye'de şimdi olduğundan daha iyi koşullarda yaşamaları olağan dışı değil.
TT
Suriyeliler ve Türkiye seçimleri
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة