İstemi Yılmaz
TT

Sudan’daki iktidar mücadelesi iç savaşa dönüşür mü?

Ortadoğu haftaya yeni bir çatışmayla başladı. Ömer el-Beşir’in 2019’da devrilmesiyle sonuçlanan Sudan’da, ülkenin en nüfuzlu iki aktörü birbirine kanlı bir iktidar mücadelesine girişti. “Hamideti” ismiyle bilinen Muhammed Hamdan Daklu liderliğindeki paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), başkent Hartum başta olmak üzere ülkedeki pek çok noktada Sudan ordusuyla savaşmaya başladı.
Başkentte her gün yeni sivil bölgelerden dumanlar yükseliyor. Şimdiden yüzlerce kişi hayatını kaybetti bile. Hamideti, yaşananlardan ülkenin de facto lideri olan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdülfettah el-Burhan’ı sorumlu tutuyor.
Taraflar arasındaki pazarlıklara göre 120 bin milis barındıran HDK’nın Sudan ordusuna katılması bekleniyordu. Ancak bu durumdan en çok ordu içerisindeki komutanlar rahatsız olunca Hamideti’nin güçlerinin dışlanması, toplu tüfekli iktidar mücadelesine evrildi.
Halbuki gerek Burhan gerekse de Hamideti 2019’daki “devrim” sırasında el-Beşir’e karşı ittifak kurmayı başarmıştı.
Peki Burhan-Hamideti çatışması sadece basit bir aktörler arası güç mücadelesi olarak okunabilir mi?
Cevap hayır. Zira söz konusu iki lider de farklı toplumsal tabanlar üzerine oturuyor. Her ne kadar 2019’da yaşananlar “devrim” veya “darbe” olarak değerlendirilse de aslında el-Beşir döneminde ülkenin yönetici kadrosunu oluşturan “İslamcı” kanat yeni Sudan’da güç kaybetmedi. Bugün hala daha önemli bakanlıklarda üçüncü ve dördüncü adamlar aynı kitleden seçiliyor. Ülkenin kuzeyinden gelen yönetici elitin devamını temsil eden El-Burhan da bu İslamcı kadrolardan güç alıyor.
Buna karşılık Hamideti ise ülkenin güneyindeki Darfur bölgesinde etkili aşiret ve kabilelerin desteğini almış durumda. Sudan’ın en zengin siyasi-askeri liderlerinden olan Hamideti’nin kendisini iktidar pastasından daha fazla pay kapmaya çalışan “güneyin” temsilcisi olarak sunduğu bir gerçek.
Öte yandan Sudan’ı ikiye bölen çatışmanın bir de uluslararası boyutu mevcut. Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarını devirerek ülkenin dümenine oturan Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’yi örnek alan ve o tipte bir yönetim kurmayı hayal eden El-Burhan’ın en önemli destekçisi Kahire. Mısır maddi ve stratejik anlamda komşusundaki her gelişmede istikrarı sağlayacağına inandığı El-Burhan’ı desteklemekten çekinmedi. Bunda Ömer el-Beşir iktidarının Müslüman Kardeşler örgütüyle iltisaklı olmasının da etkisi vardı şüphesiz.
Terazinin diğer tarafındaki gücün ise Moskova iddialar arasında. Rusya’nın Hamideti’yi desteklediği, hatta Rus milis gücü Wagner Grubu’na bağlı paralı askerlerin Hartum sokaklarında görüldüğü hafta içerisinde sosyal medyaya yansımıştı. Fakat bu iddiaların doğruluğunu kanıtlayabilmek bir yana, Kızıldeniz’e büyük bir deniz üssü inşa etmeyi planlayan Kremlin açısından zayıf olan tarafı desteklemenin akla mantığa sığar bir yanı yok.
Sonuç olarak Sudan’ı istikrarsızlık batağına biraz daha yaklaştıran bu güç mücadelesi eğer kuzey-güney bölünmesini körüklerse ülke iç savaşın pençesine düşebilir. Yakın vadede Hamideti’nin herhangi bir uluslararası destek almadan bu kanlı kumarı kazanması mümkün gözükmüyor. Bu yönde bir niyeti olduğu da söylenemez. Hamideti ve HDK’nın amacı Sudan’ın yeniden kurulumunda güçlü aktörler olarak masaya oturabilmek.
Bu zamana kadar sükunet çağrıları yapan Batılı ve küresel aktörler eğer Sudan’da akan kanı durdurmak istiyorsa dengeyi bozan dış destekçi Kahire’ye dur diyebilmeli. Türkiye’nin bölgeden gittikçe dışlandığı ve Mısır’ın alenen bir tarafın yanında konumlandığı düşünüldüğünde barışın tek adresinin Riyad olacağı bir senaryoyla karşı karşıyayız.